Zumer Suresinin 33. âyet-i kerimesini bizlere açıklar mısınız? "Sıdkı getirmek ve onu tasdik etmek" ne demektir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Zumer Suresinin 33. âyet-i kerimesini bizlere açıklar mısınız? "Sıdkı getirmek ve onu tasdik etmek" ne demektir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Zumer Suresinin 33. âyet-i kerimesini bizlere açıklar mısınız? "Sıdkı getirmek ve onu tasdik etmek" ne demektir?

39/ZUMER-33: Vellezî câe bis sıdkı ve saddeka bihî ulâike humul muttakûn( muttakûne).
Ve hakikat ile gelen (Allah’a ulaşmayı dilemeye davet eden) ve onu tasdik edenler (Allah’a ulaşmayı dileyenler), işte onlar takva sahibidirler.


“Sıdkı getiren ve onu (sıdkı) doğrulayanlara gelince, işte onlar takva sahibi olanlardır.”

Zumer Suresinin bir evvelki âyetine bakalım:

39/ZUMER-32: Fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi ve kezzebe bis sıdkı iz câehu, e leyse fî cehenneme mesven lil kâfirîn(kâfirîne).
Öyleyse Allah üzerine (hakkında) yalan söyleyenden ve hakikat ona geldiği zaman onu (Allah’a ulaşmayı) yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?


Allahû Tealâ diyor ki: “Allah’a karşı yalan söyleyenden, kendisine geldiğinde doğruyu (Kur’ân’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?”

Zumer Suresinin 33. âyet-i kerimesinde, burada Allah’a karşı yalan söylenmesinden bahsediyor Allahû Tealâ.

fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi: Allah’a karşı yalan söyleyen birisi.
ve kezzebe bis sıdkı iz câehu: Ona geldiğinde (Kur’ân geldiğinde) O’nu, doğruyu (Kur’ân’ı) yalanlayan kişi.
e leyse fî cehenneme mesven lil kâfirîn: Kâfirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

Ondan sonra da bu âyet geliyor. Zumer Suresinin 33. âyet-i kerimesi:

vellezî câe bis sıdkı ve saddeka bihî: Doğruyu getiren (Kur’ân’a göre konuşan ve doğrulayanlar, Kur’ân’ın doğrularının doğru olduğunu kabul edip herkese de söyleyenler).
ulâike humul muttekûn(muttekûne): İşte onlar takva sahipleridir.

“Sıdkı getirmek ve onu tasdik etmek” ne demektir? Öyleyse Zumer Suresinin 34. âyet-i kerimesine de bir bakalım:

39/ZUMER-34: Lehum mâ yeşâûne inde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn(muhsinîne).
Diledikleri şeyler, Rab’lerinin katında onlar içindir. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.


lehum mâ yeşâûne inde rabbihim: Rab’leri katında dileyecekleri herşey onlarındır.
zâlike cezâul muhsinîn: İşte bu muhsinlerin mükâfatıdır.

Öyleyse şimdi Zumer Suresinin 32. âyet-i kerimesinde “sıdk” kelimesi ile doğrunun muhtevasında olduğu Kur’ân hedeflenmektedir, Kur’ân’dan bahsedilmektedir. “Sıdk, doğruluk (Kur’ân) kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur’ân’ı) yalanlayandan daha zalim kim vardır?” diyor Allahû Tealâ Zumer Suresinin 32. âyet-i kerimesinde. Sıdkı getirmek değil, sıdk kendisine geldiğinde onu tasdik etmek, Kur’ân’ın tasdik edilmesidir.

Öyleyse burada Allahû Tealâ’nın söylediği şey açık ve kesin bir hüviyet kazanıyor. Kişi Kur’ân’ı ele alıyor. Bu Kur’ân’la bir dizayn içerisinde. Sıdkı getirmek değil, kendisine sıdk gelmesi söz konusu. Sıdk ise (Zumer Suresinin 32. âyet-i kerimesinde) doğruluğu ifade eden; Kur’ân-ı Kerim. Tasdik etmek ise Kur’ân-ı Kerim’i, Kur’ân-ı Kerim’deki doğruları tasdik etmek.

Benzer konular