Â’raf-146 ile Câsiye-23’ün muhtevası arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âyetler ve Sırları » Â’raf-146 ile Câsiye-23’ün muhtevası arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Â’raf-146 ile Câsiye-23’ün muhtevası arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz?

Â’raf-146:

7/A'RÂF-146: Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.


Allahû Tealâ diyor ki: “Onları âyetlerimizden çevireceğiz ki; onlar, yeryüzünde haksız yere kibirlenirler. Onlar irşad yolunu (rüşd yolunu) gördükleri zaman onu yol olarak kabul etmezler. Kendilerini yol ittihaz etmezler. Gayy yolunu kendilerini cehenneme götürecekleri yolu gördükleri zaman onu yol olarak kabul ederler. Bunun sebebi onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, Allah'ın âyetlerini yalanlamaları, tekzip etmeleri ve o âyetlerden gâfil olmalarıdır.” Âyet bu, Â’raf-146.

Câsiye-23:

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


e fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu: O hevalarını kendilerine ilâh edinenleri (ilâh ittihaz edenleri) görüyor musun?” Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Allahû Tealâ sesleniyor.
ve edallehullâhu alâ ilmin: Ve Allah, onları ilim üzere (onların ilimleri üzerine, onların faydasız ilimleri üzerine) Allah onları dalâlette bırakır.
ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî: Ve onların kalplerini mühürler ve işitme hassalarını mühürler.
ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten): Onların basar isimli görme hassasının üzerine gışavet isimli bir perde çeker (perde kılar).
fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi): Bundan sonra o kişiyi kim hidayete erdirebilir? Allah onu böyle yaptıktan sonra (bu standartta bıraktıktan sonra kim o kişiyi hidayete erdirebilir? O kişi dalâlettedir. Onların ilmi üzere dalâlettedir diyor Allahû Tealâ.
e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne): Tezekkür etmez misiniz (düşünmez misiniz) hâlâ?

Â’raf-146’daki insanlar irşad yolunu görüp küfredenler, gayy yolunu görüp kabul edenler, özellikleri Allah'ın âyetlerini yalanlamaları (tekzip etmeleri) ve Allah'ın âyetlerinden gâfil olmaları. Şimdi Câsiye-23’de Allah'a ulaşmayı dilemeyen insanlar var. Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkes gibi bu insanlar şirkte, hevalarını kendilerine ilâh ediniyorlar. Bu insanlar şirkte, fırkalara ayrılmış durumdalar.

Görme hassalarının üzerinde gışavet var (perde var). İşitme hassaları mühürlü, idrak hassaları mühürlü. Kim bu insanlar? Çok açık ve kesin Allah'a ulaşmayı dilemeyenler. Bu insanlar Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için dalâletteler. Â’raf-146’daki insanlar kibirliler. Allah'a ulaşmayı dilemedikleri kesin. Rüşt yolunu (irşad yolunu) inkâr ediyorlar. Allah'ın âyetlerini yalanlıyorlar ve Allah'ın âyetlerinden gâfiller.

İkisi de Â’raf-146 da Câsiye-23 de aynı seviyedeki kişileri ifade ediyor. Bu insanların müşterek özelliği; Allah'a ulaşmayı dilememeleri. Burada aynı noktaları araştırıyorum. Yani ikisinde de Allahû Tealâ aynı şeyleri aynı açıdan söylemiş değil. Bu insanların müşterek özelliği; Â’raf-146’da olanların da dalâlette oldukları Câsiye-23’de olanların da dalâlette oldukları. Câsiye-23’de Allahû Tealâ olanların da dalâlette olduğunu söylüyor.

Â’raf-146’da olanlar için dalâlette demiyor. Yani bir sonuca gittiğiniz zaman müşterek unsurlar aradığınız zaman Â’raf-146 ile Câsiye-23 arasında müşterek unsurları bulamıyoruz. Ama iki grubun da Allah'a ulaşmayı dilemedikleri kesin. Câsiye-23’dekiler için Allahû Tealâ “Dalâletteler.” diyor. Aslında diğerleri de dalâletteler ama dalâlette olduklarına dair bir işaret koymamış Allahû Tealâ oraya.

Bir grup da Allah'ın âyetlerini yalanlayanlar var, ikinci grupta da hevalarını kendilerine ilâh edinenler var. Yani müşterek unsurlar yok ama her ikisi de Allah'a ulaşmayı dilemeyenler. Müşterek unsurları hepsi için kullanabiliriz. Hepsi şirkte, hepsi dalâlette, hepsi küfürde. Â’raf-146’da olanlar da küfürde, Câsiye-23’de olanlar da küfürde. Â’raf-146’dakiler de şirkte, Câsiye-23’dekiler de. Bir yere ulaşıyoruz. Aynı özellikleri taşıyorlar.

Fakat bunların muhtevası arasında bir ilişkiden bahsedebilir miyiz deyince, müşterek unsurlar aramak mecburiyetindeyiz. Bu müşterek unsurlar yok Â’raf-146’yla, Câsiye-23 bu istikamette bir benzerlik taşımıyor. Sadece her ikisi de Allah'a ulaşmayı dilemeyen bir seviyede. Bunları da âyet-i kerimenin benzerlik muhtevasından çıkarmıyoruz. Her ikisi kendi hüviyetleri içersinde o seviyeyi gösteriyor (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin seviyesini gösteriyor).

Benzer konular