Her devirde ya Enbiyâ-73’te açıklandığı gibi kutbu nübüvvetle veya  Secde-24’te açıklandığı gibi kutbu velâyetle insanların hidayete  erdiğini hamdolsun sizden öğrendik. 
Bu âyetlere göre Allah,  Kendisiyle insanlar arasında hidayete erdirmekle vazifeli imamlar tayin  ettiğine göre günümüz dîn adamlarının bütün vaizlerinde: “Kul ile Allah  arasına kimse giremez. İslâm’da ruhban sınıfı yoktur.” demeleri  konusunda ne buyurursunuz?
Evet, iki nevi  hidayet müessesesi var. Peygamberler eliyle, nübüvvet vasıtasıyla,  nübüvvet yoluyla yani huzur namazının imamı olarak bir peygamberin  bulunması hali. Ve de huzur namazının imamı olarak peygamber olmayan bir  resûlün, bir velî resûlün bulunması hali. Bu muhteva kutbu velâyeti  ifade eder.
Öyleyse söyleyebiliriz. Nübüvvet müessesesi  (peygamberlik müessesesi), Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile birlikte  kapanmıştır. Ondan sonra artık bir peygamberin gelmesi mümkün değildir.  1400 seneden beri dünyada peygamber olmamıştır. Bugün de yoktur,  kıyâmete kadar da bir daha olmayacaktır. Çünkü Allahû Tealâ Ahzâb  Suresinin 40. âyetinde buyuruyor ki:
33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyine, ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusudur). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
“Muhammed, aranızdan hiçbir erkeğin babası değildir. O, Allah’ın Resûl’üdür ve nebîlerin hatemidir, mührüdür.”
“Velâyetin hitam bulması, onunladır” mânâsını kullanıyor Allahû Tealâ.
Öyleyse  Peygamber Efendimiz (S.A.V), nebîlerin sonuncusudur. Peygamber  Efendimiz (S.A.V)’den sonra nübüvvet asla vücut bulmayacaktır.  Peygamberlik onunla tarihe karışmıştır. Bundan sonra hep huzur namazının  imamlığını ki mutlaka her devirde huzur namazının imamı olacaktır; ama  mutlaka hepsi velî resûller olacaklardır. Yani kavim resûlleri.  Unutmayın, peygamberler de kendi kavminin gene resûlüydüler. Peygamber  Efendimiz (S.A.V), hem nebîydi; bütün kâinatın peygamberiydi hem de  resûldü; kendi kavminin resûlüydü; Arap kavminin resûlüydü. 
Kardeşimiz,  “Bu âyetlere göre Allah, Kendisiyle insanlar arasında hidayete  erdirmekle vazifeli imamlar tayin ettiğine göre günümüz dîn adamlarının  bütün vaizlerinde: ‘Kul ile Allah arasına kimse giremez. İslâm’da ruhban  sınıfı yoktur.’ demeleri konusunda ne buyurursunuz?” diyor. 
Bütünüyle  yanlış bir ifade. Allah ile kul arasına insanlar zaten girmezler. Ama  Allah kullarından dilediğini, diğer kullar ile Kendisi arasına koyar. Bu  insanlar ya nebî resûllerdir, ya da velî resûllerdir. İşte kardeşimizin  söylediği Secde-24 ile Enbiyâ-73, bu iki nevi huzur namazının imamını  birbirinden ayırıyor. Enbiyâ-73’te Allahû Tealâ diyor ki:
21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâti, ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
“Onları  imamlar kıldık.” diyor. Dikkat edin, “Onlardan” demiyor, Onları imamlar  kıldık.” diyor. Kimleri? Enbiyâ-71 ve 72’de Allahû Tealâ birçok  peygamber ismi sayıyor. Sadece peygamberlerin adları geçiyor. Ve  hepsinin de peygamber olmaları sebebiyle huzur namazının imamı olduğu  kesin. Bu sebeple Allahû Tealâ Enbiyâ-73’te: “Onları imamlar kıldık.”  diyor. Ne imamı? “Emrimizle hidayete erdirsinler diye imamlar kıldık.”  diyor. 
Onlardan değil, “Onları imamlar kıldık.” diyor Allahû  Tealâ. Ondan bir evvelkilerde geçen bütün nebî isimlerini sayıyor (orada  birçok nebî ismi sayıyor) ve “Onları imamlar kıldık; emrimizle hidayete  erdirsinler diye.” diyor. Yani huzur namazının imamları. Diğerleri  hidayete erdirmeye vesile olanlardır. Kim olurlarsa olsunlar, huzur  namazının imamının dışındaki herkes hidayete erdirmeye vesile olandır.  Hidayete erdiren, insanlar arasında bir tek kişi vardır; huzur namazının  imamı. Niçin o hidayete erdiriyor? Çünkü kişinin başının üzerine o  geliyor. Ve ona emir veriyor: “Senin yevm’et telâkın; Allah’a ulaşma  günün geldi. Yani vücudu terk et ve buradan ayrıl. Allah’a geri dön.  Dönmen gereken hedefine yönel. Allah’a ulaş.” diyor. Bir başka ifadeyle  “Bu vücuttaki görevini bana devrediyorsun.”dur bunun mânâsı. 
Secde-24’te diyor ki:  
33/AHZÂB-24: Li yecziyallâhus sâdıkîne bi sıdkıhım ve yuazzibel munâfıkîne in şâe ev yetûbe aleyhim, innallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen).
(Bu), Allah’ın sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandırması ve münafıklara azap etmesi veya dilerse tövbelerini kabul etmesi içindir. Muhakkak ki Allah, Gafur’dur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren), Rahîm’dir (rahmet eden, Rahîm esmasıyla tecelli eden).
“Onlardan imamlar kıldık.” 
Bütün  insanlardan değil, “O insanların bir tanesini bu devirde imam kıldık.  Bundan evvelki devirde bir tanesini imam kıldık.”  diyor. O zaman  imamlar oluyor. Onlardan, insanlardan imamlar kılıyor Allahû Tealâ.  “Emrimizle hidayete erdirsinler diye, sabrın sahibi oldukları için ve  âyetlerimize yakîn hâsıl ettikleri için (Hakk’ul yakîn seviyesinde yakîn  hâsıl ettikleri için.” diyor.
Enbiyâ-73’te: “Emrimizle hidayete erdirsinler diye onları imamlar kıldık.” diyor yani nebîleri. 
evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti: Onlara hayırlı fiiller işlemeyi vahyettik.
ve ikâmes salâti: Namazı ikame etmelerini emrettik.
ve îtâez zekâh: Ve zekât vermelerini emrettik.
ve kânû lenâ âbidîn: Onlar, Bize kul oldular.
İşte  burada en yüksek kulluk söz konusudur. Allah’ın üst seviye kulları,  peygamber olan huzur namazının imamlarıdır; nebî olan huzur namazının  imamlarıdır. Bütün nebîler bulundukları devrede mutlaka huzur namazının  imamıdırlar. Ve onlar, Allah’a kul olmuşlar; en üst seviyede kulluk.  Onlar, Allah’a kul olmuşlar. En yüksek seviyede kulluk, nebî resûllerin  kulluğudur. Ahzâb-40’a da bakalım:
33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyine, ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusudur). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum: Muhammed, aranızdan hiçbir erkeğin babası değildir. Babası olmadı.
ve lâkin resûlallâhi: Ve lâkin Allah’ın Resûl’üdür.
hâtemen nebîyyin: Ve nebîlerin sonuncusudur, hatemidir, mührüdür.
ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ: Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
O  günkü dîn adamlarının, “İslâm’da ruhban sınıfı yoktur. Kul ile Allah  arasına kimse giremez.” demelerine rağmen demek ki Allahû Tealâ,  kullarıyla Kendisi arasına imamlar koyuyor. Hem de imamların görevi  diğer insanları hidayete erdirmek. Bütün imamlar hidayette olan ve başka  insanları hidayete erdirmekle vazifeli olanlardır ki her devirde  mutlaka bu tarzda mehdiler var olmuştur. Hidayete eren ve hidayete  erdiren mânâsında kullanılıyor mehdi kelimesi, gene aynı kökten geliyor.