Bakara Suresinin 183. âyet-i kerimesinde buyurulan oruçla takva arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Bakara Suresinin 183. âyet-i kerimesinde buyurulan oruçla takva arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara Suresinin 183. âyet-i kerimesinde buyurulan oruçla takva arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Allahû Tealâ Bakara Suresinin 183. âyet-i kerime şöyle buyuruyor: “Ey âmenû olanlar! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.”

İnşaallah bu âyet-i kerimede buyurulan oruçla takva arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?

Bakara-183:

2/BAKARA-183: Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey âmenû olanlar! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.


ya eyyuhellezine amenu: Ey âmenû olanlar.
kutibe aleykumus sıyamu: Üzerinize siyam (oruç) yazıldı (farz kılındı).
kemakutibe alellezine min kablikum: Sizden evvelkilere yazıldığı gibi.
leallekum tettekun: Umulur ki takva sahibi olursunuz.

Bu, oruçla takva arasındaki ilişki ancak Allah’a ulaşmayı dileyen birisinde gerçekleşir. Bir insan Allah’a ulaşmayı diledikten sonra bütün ibadetleri sevmeye başlar. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek ve zikir yapmak o kişi için zevkli bir hale gelir. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse oruç o kişiye açlık hissettirmez. Oruç tutması o kişide açlık oluşturmaz. Öyleyse sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allahû Tealâ’nın dizaynında ancak Allah’a ulaşmayı diledikten sonra orucun sevilmesi söz konusu. Nasıl zikir seviliyorsa, namaz seviliyorsa Allah’a ulaşmayı diledikten sonra oruç tutmak da bir zevk haline gelecektir. O zaman kişi oruç ibadetinde de aynı güzelliği yaşayarak Allah’a ulaşmayı diledikten sonra mürşidine ulaşacaktır ve oruç ibadetini de büyük bir zevkle yerine getirecektir. Oruç onun için zevk olacaktır. Bu, onun ileriki aşamalarda mürşidine ulaşmasını, ruhunu Allah’a ulaştırmasını sağlayacak. Böylece Allah’ın dizaynı içerisinde birinci takvadan ikinci takvaya, ikinci takvadan üçüncü takvaya otomatik olarak atlayacaktır. Çünkü o noktaya, ikinci noktaya gelip mürşidine ulaşmasına, üçüncü noktaya (ruhunu Allah’a ulaştırmasına) o kişiyi ulaştıracak olan o kişinin gayreti değildir, Allah’tır. Allah, bütün ibadetleri o kişide zevk haline getirecektir. Zevk haline gelince ki oruç da bunlardan bir tanesidir; o istikamette de kişi gayretin sahibi olarak takvalarını otomatik olarak geliştirecektir. Daha doğrusu Allah oluşturacaktır.


Öyleyse oruçla takva arasındaki ilişki zaten otomatik işleyen bir müessese olarak ruhun Allah’a ulaştırılmasına kadar devam eder.

İnşallah bu âyet-i kerime (Bakara-183) ve Kehf Suresinin 110. âyet-i kerimesine göre salih amellerden biri olan orucun müşriklerden olmamayı ancak Allah’a mülâki olmayı diledikten sonra sağladığını söyleyebilir miyiz?


Kehf-110:

18/KEHF-110: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun, fe men kâne yercû likâe rabbihî felya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).
De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”


kul innemâ ene beşerun mislukum: De ki: Ben de sizin gibi bir beşerim, insanım.
yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid: Ve bana ilâhınızın, sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor.
fe men kâne yercû likâe rabbihî: Kim Allah’a mülâki olmayı dilerse.
fel ya’mel amelen sâlihan: O, salih amel işlesin o zaman.


Salih amel; nefsi tezkiye edecek olan amel. Bunların namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmekten nefsi ıslah edecek asıl amel, zikirdir. Ama zikir varsa o kişinin bütün ibadetleri en güzel standartlara girer. Burada Allahu Teala daha Allah’a ulaşmayı dileme noktasından evvelki bir noktaya ışık tuttuğu için kişinin salih amel işlemesi, nefsi ıslah edecek olan zikir amelini işlemesi diğer ibadetlerde de ona aynı güzelliği yaşatacaktır, ta ki ruhu Allah’a ulaşıncaya kadar. Kişi ancak Allah’a ulaşmayı diledikten sonra müşriklerden olmamayı başarır. Bu da o kişinin Allah’a ulaşmayı dilediği noktadan sonra gerçekleşir.


Bu âyet-i kerimeler (Bakara-183, Kehf-110) ve Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemek, oruç ve takva arasındaki ilişki buyruluyor diyebilir miyiz?


Rûm-31:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


munîbîne ileyhi veyettekûhu: O'na yönel ve takva sahibi ol.
ve ekîmûs salâte: Ve namaz kıl.
ve lâ tekûnû minel muşrikîn: Ve müşriklerden olma.


Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ gene aynı şeyleri söylüyor: “Allah’a ulaşmayı dile ve namazı kıl ve müşriklerden olma.” Burada siyam geçmemiş, oruç geçmemiş. Ama Allah’a ulaşmayı dilemek bu noktada eğer geçerliyse Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin orucunda da büyük kolaylar olacağı kesin. O zaman oruç da otomatik olarak ıslah edici amellerin içerisinde daha güzele yönelik bir hüviyet kazanacaktır kesinlikle ve kişi, takvayı orucunda da yaşayacaktır yani yoluna devam ettiği sürece daha üst seviyede, daha zevkle orucunu tutmaya devam edecektir. Takva kademeleri arttıkça oruç da güzelliğini attıracaktır. Oruçla takva arasındaki ilişki bu 3 açıdan da incelendiğinde mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemek parantezine alınmalıdır. Ancak Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi orucunda mutluluğu yaşayabilir ve onun orucu aslında nefs tezkiyesini yaptığı zikirle birlikte onun daha üst seviye takvalara doğru ulaşmasını temin edecektir. Kaldı ki bu hedeflere yürümek onun elinde de değildir. Allahu Teala zaten bu kişiyi daha üst boyutlarda mürşidine ulaştıracak, daha sonra da vücudundan ayırdığı ruhunu kendisine ulaştıracaktır. Bunları gerçekleştirecek olan Allah’tır. Ama kişinin takvası Allah’a ulaşmayı dilediği noktadan itibaren yukarıya doğru bir seyir gösterecektir.

Allah razı olsun.

Benzer konular