Tebliğe muhatap olup pozitif yönde etkilenmeyenlerin, Bakara-6 ve 7’ye göre hassalarına Allah’ın engeller koyduğunu, İsrâ-45 ve 46’ya göre uzuvlarına engeller konulanların tebliğe tepki gösterenler ve A'râf-179’a göre Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar olduğunu diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Tebliğe muhatap olup pozitif yönde etkilenmeyenlerin, Bakara-6 ve 7’ye göre hassalarına Allah’ın engeller koyduğunu, İsrâ-45 ve 46’ya göre uzuvlarına engeller konulanların tebliğe tepki gösterenler ve A'râf-179’a göre Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar olduğunu diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tebliğe muhatap olup pozitif yönde etkilenmeyenlerin, Bakara-6 ve 7’ye göre hassalarına Allah’ın engeller koyduğunu, İsrâ-45 ve 46’ya göre uzuvlarına engeller konulanların tebliğe tepki gösterenler ve A'râf-179’a göre Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar olduğunu diyebilir miyiz?

Peşin olarak söyleyebiliriz ki evet. Ama bakalım ayetlere Bakara-6:

2/BAKARA-6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü’min olmazlar.


innellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum: Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir).
lâ yu’minûn(yu’minûne): Mü’min olmazlar.

Bakara-7:

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır.


Allah onların kalplerinin üzerini perde çekmiştir. Allah onların kalplerini mühürlemiştir.
ve alâ sem’ıhim: Onların işitme hassalarını da mühürlemiştir. İşitme hassalarının da üzerlerine Allahû Tealâ mühür vurmuştur.
ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun): Ve onların görme hassalarının üzerine de gışâveh isimli bir mühür vurmuştur,
gışâveh isimli bir perde çekmiştir.
ve lehum azâbun azîm(azîmun): Ve Onlar için muhakkak ki azîm (büyük) bir azap vardır.

Kimmiş bu insanlar? Allah’a daveti işitiyorlar ama hissizler, hiç aldırmıyorlar. Davet etmeseler de aldırmayacaklar, davet edilince de aldırmıyorlar. Bu insanların bir özelliği var; kavga da etmiyorlar, karşı çıkmıyorlar sadece tesir almıyorlar. Hissiz, tesirsiz bir noktadalar.

İsrâ-45:

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûran).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


"Sen Kur’ân’ı okuduğun zaman, seninle onların arasına, ahirete yani insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya inanmayanlarla senin arana bir hicab-ı mesture koyarız. Giz bir perde koyarız. Yani onların gözlerinin üzerine gizli bir perde koyarız." diyor.

İsrâ-46:

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûran).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten: Ve onların kalplerinin üzerine ekinnet koyarız.
en yefkahûhu: Onları fıkıhtan engellemek için, idrak etmelerini engellemek için, fıkıh edemesinler diye.
ve fî âzânihim vakrâ(vakran): Ve onların kulaklarına vakra koyarız.
ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni: Ve sen rabbini Kur’ân’da zikrettiğin zaman (vahdehu: Rabbinin tekliğini) zikrettiğin zaman.
vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren): Ve onlar nefretle arkalarını dönerler.

A'râf-179:

7/A'RÂF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.


“ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi: Ve and olsun ki; biz insanların çoğunu ve cinlerin çoğunu cehennem için yarattık (cehennem için hazırladık).
ve lehum a’yunun: Onların gözleri vardır.
lâ yubsırûne bihâ: Onunla basar etmezler, göremezler.
ve lehum âzânun: Onların kulakları vardır.
lâ yesmeûne bihâ: Onlarla işitmezler,
ulâike kel en’âmi: Onlar hayvanlar gibidirler.
bel hum edallu: Hayır. Onlardan daha fazla dalâlettedirler.
ulâike humul gâfilûn(gâfilûne): İşte onlar, onlar gâfillerdir.

Öyleyse "Kalpleri var. idrak etmezler." diyor. Kulakları var işitmezler, gözleri var görmezler onlarla." diyor Allahû Tealâ. Onlar gafillerdir ve onların dalâlette olduğunu söylüyor Allahû Tealâ. Şimdi suale dönüyoruz.

Tebliğe muhatap olup pozitif yönde etkilenmeyenlerin, Bakara-6 ve 7’ye göre hassalarına Allah’ın engeller koyduğunu, İsrâ-45 ve 46’ya göre uzuvlarına engeller konulanların tebliğe tepki gösterenler ve A'râf-179’a göre Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar olduğunu diyebilir miyiz?
 
Evet görüyoruz ki Allahû Tealâ’da bunları söylüyor diyebiliriz.


Benzer konular