Nisâ 167, 168, 169 ile Muhammed 1 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmellerin Boşa Gitmesi » Nisâ 167, 168, 169 ile Muhammed 1 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nisâ 167, 168, 169 ile Muhammed 1 arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Nisâ 167, 168, 169:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.


Onlar muhakkak ki kâfirdirler ve Allah’ın yolundan menederler. Yani “Kendileri Allah’a ulaşmayı dilemezler. Başkalarını da Allah’a ulaşmayı dilemekten menederler." diyor Allahû Tealâ.  Onlar başkalarını da Allah’a ulaşmaktan men ettikleri için, Allah’ın yolundan men ettikleri için, Allah’ın sebilinden men ettikleri için, onlar uzak bir dalâlet içindedir.” diyor Allahû Tealâ. Sadece Allah’a ulaşmayı dilememiş durumda olsalardı dalâlette olacaklardı. Ama başka insanları da Allah yolundan men etmeleri; saddû an sebîlillâhi: Allah'ın yolundan men ederler. Onun için uzak dalâlettedirler.

Allahû Tealâ bir defa daha söylüyor; “Onlar muhakkak ki, kâfirdirler ve de zalimdirler”. Neden zalimdirler?  Başka insanları Allah’ın yolundan saptırdıkları için onlara zulmetmişlerdir. Cehenneme gitmelerine sebebiyet verecekleri sebebiyle zalimdirler. Onlara zulmetmişlerdir. Ama aynı zamanda kendilerine de zulmetmişlerdir. Çünkü onlara zulmettikleri zaman derecat kaybetmişlerdir. Kim derecat kaybederse o kişi kendine zulmetmiştir. Derecat kaybetmek zulmedenlerin ulaştığı noktadır. Derecat kazanmak ise hayır işleyenlerin harcıdır. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o derecat kazanır. Kim başka insanları Allah yolundan men ederse o derecat kaybeder. Başkasının gideceği cehennem sebebiyle onun omuzlarında vebal oluşur. Devam ediyor Allahû Tealâ;

“Allah onlara asla mağfiret etmez.”

Bu kişi Allah’a ulaşmayı dileseydi mutlaka mürşidine ulaşacaktı. Tâbî olduğu anda, Allah onun bütün günahlarını sevaba çevirecekti ona mağfiret edecekti. Ama bu insanlar kendileri Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilemiyorlar. Başkalarını da ulaşmaktan menediyorlar. Hiçbir zaman Allah’a ulaşmayı dilemeyecekleri için mürşidlerine ulaşamazlar. Hiçbir zaman Allah onlara mağfiret etmez. Ve Allah onları asla Tariki Mustakim'e ulaştırmaz. “illâ târikı cehîm” diyor Allahû Tealâ. Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebedi kalacaklardır “hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden)”.  

ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ (yesîren): Bu muhakkak ki Allah için kolaydır.  

Ve bu âyetlerle karşılaştırmak üzere Muhammed 1’e bakıyoruz:

47/MUHAMMED-1: Ellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi edalle a’mâlehum.
İnkâr edenlerin ve (insanları) Allah’ın yolundan men edenlerin amellerini (Allah) boşa çıkardı.


Onlar muhakkak ki, kâfirdir ve Allah'ın yolundan menederler.
edalle â'mâlehum: Onların amelleri boşa çıkar.

“Onların amelleri boşa çıkar öyle değil mi?” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse Nisâ 167. 168. 169'da Allahû Tealâ’nın söyledikleri, Muhammed 1'de de anlatılıyor ve başka bir cepheden anlatılıyor. Onların amelleri boşa çıkıyor,  amelleri düşüyor.

Muhammed 1 ile bir başka âyet-i karşılaştıralım. Allahû Tealâ ne diyordu Kehf Suresinin 103. 104. ve 105. âyetlerinde?

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).
De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”

18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

 
"Size amellerinizi hüsrana düşürecek, amellerinizi yok edecek olan şeyi haber vereyim mi?" diyor Allahû Tealâ.

Kehf 103. 104. ve 105:

"Onlar ki en güzelini yaptıklarını zannediyorlardı. Onlar Allah'a mülâki olmayı inkâr ederler. Ve Allah’ın âyetlerini inkar ederler. Onların amelleri heba boşa çıkmıştır." diyor Allahû Tealâ.

Orada da Allah’ın âyetlerini inkar ederek başkalarını söyledikleri için onların amelleri boşa gidiyor. Muhammed 1'de de amelleri boşa gidiyor. Nisâ 167. 168. 169'dakilerin de amelleri de boşa gidiyor. Allahû Tealâ Nisâ 167. 168. 169'da amellerini boşa çıkardıklarını söylemiyor ama gidecekleri yerin cehennem olduğu kesin. Yalnız suçlar aynı olduğu için onların da amelleri mutlaka boşa gitmiş olacak.

Benzer konular