En’âm 87 ve 88’e göre Allahû Tealâ, Sıratı Mustakîm ile dilediğini hidayete erdirir. En’âm 88’de eğer şirk koşsalardı amelleri boşa giderdi buyuruluyor. Buna göre şirkte olup ameli boşa gidenlerin Sıratı Mustakîm'e ulaşamayan En’âm 153’e göre fırkalara ayrılanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Takva » En’âm 87 ve 88’e göre Allahû Tealâ, Sıratı Mustakîm ile dilediğini hidayete erdirir. En’âm 88’de eğer şirk koşsalardı amelleri boşa giderdi buyuruluyor. Buna göre şirkte olup ameli boşa gidenlerin Sıratı Mustakîm'e ulaşamayan En’âm 153’e göre fırkalara ayrılanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm 87 ve 88’e göre Allahû Tealâ, Sıratı Mustakîm ile dilediğini hidayete erdirir. En’âm 88’de eğer şirk koşsalardı amelleri boşa giderdi buyuruluyor. Buna göre şirkte olup ameli boşa gidenlerin Sıratı Mustakîm'e ulaşamayan En’âm 153’e göre fırkalara ayrılanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?

En’âm 87 ve 88’e bakalım evvela:

6/EN'ÂM-87: Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).


ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim: Ve kardeşlerinden, anne, babalarından ve zürriyetlerinden.
vectebeynâhum: Ve onları seçeriz.
ve hedeynâhum: Ve onları ulaştırırız.
ilâ sırâtın mustekîm (mustekîmin): Onları Sıratı Mustakîm'e ulaştırırız.

Bunlar En'âm 86’da adı geçen peygamberler. "Onları seçtik ve Sıratı Mustakîm'e ulaştırdık." diyor Allahû Tealâ.

En’âm 88:

6/EN'ÂM-88: Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ibâdihî, ve lev eşrakû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İşte bu Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).


zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu: İşte bu Allah’ın hidayetidir.
min ıbâdih (ıbâdihî):  Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. 
ve lev eşrekû: Ve eğer şirk koşsalardı.
le habita anhum mâ kânû ya’melûn (ya’melûne): Yapmış oldukları şeyler muhakkak ki boşa giderdi (heba olurdu).

Burada Allahû Tealâ “Kullarından dilediğini.” diyor. Yani kişi Allah’a kul olmuş ondan sonra Allahû Tealâ onu O’na ulaştırmış. Kendisine ulaştırmış. Burada Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişinin 1. hidayeti, 1. Sıratı Mustakîm’i ve ondan sonra mürşide ulaştıran 2. Sırat-ı Mustakîmi de devreye giriyor. "Ama şirk koşsalardı amelleri boşa giderdi." diyor Allahû Tealâ. Gene şirk koşanların amelleri boşa gittiği bir defa daha vurgulanmış.

En’âm 153:

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferraka bikum an sebîlihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.


ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen: İşte bu Sırat-ı Mustakîm'dir.
fettebiûh (fettebiûhu): Ona tâbî olun.
ve lâ tettebiûs subule: Ve yollara tâbî olmayın.
fe teferreka bikum an sebîlih (sebîlihi): Eğer tâbî olursanız sizi Allah'ın yolundan fırkalara saptırır. Allah'ın yolundan ayırır, tefrik eder ve fırkalara ayrılmış olursunuz.
zâlikum vassâkum bihî: İşte bu onunla size vasiyet etti
leallekum tettekûn (tettekûne): Umulur ki, takva sahibi olursunuz.

En’âm 153’te fırkalara ayrılanların Sıratı Mustakîm'e ulaşamayanlar olduğu söylüyor. Burada da fırkalara ayrılanların ulaştığı bir Sıratı Mustakîm söz konusu, En’âm 153’te. Şimdi sual şöyle:

"Buna göre şirkte olup ameli boşa gidenlerin Sıratı Mustakîme ulaşamayan En’âm 153’e göre fırkalara ayrılanlar olduğunu söyleyebilir miyiz?"

Evet söyleyebiliriz. Burada açık bir şekilde Allah’ın âyetlerini ister inkâr ederek Allah’ın yoluna girmesinler, ister
başkalarını da yoldan çıkararak Allah’ın yolunda olmasınlar. Ama bir sonuç çıkıyor ortaya; bu insanların hepsinin amelleri boşa gidiyor. O zaman Allahû Tealâbu kişinin Allah’a ulaşmayı dilediği taktirde günahlarını örtmesi aynı standartları ifade ediyor. Bu kişi Allah’a ulaşmayı dilediği zaman zaten amelleri boşa gitmiş. Amelleri, yani hayırları, derecat kazandığı şeyler boşa gitmiş oluyor. Ama Allahû Tealâ onun günahlarını örtüyor. Allah’a ulaşmayı dilediği anda o boşa giden amelleri de demek ki pozitif bir dizaynda geri dönüyor. Sadece Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin amelleri boşa gider. Ama dilediği zaman o kişinin kazandığı derecelerin kaybettiği derecelerden fazla olması lazım. Bunu açık bir şekilde Allahû Tealâ Vel Asr Suresinde söylüyor:

103/ASR-1: Vel asri.
Asra yemin olsun.

103/ASR-2: İnnel insâne le fî husr(husrin).
Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.

103/ASR-3: İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabrı.
Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.


"illellezîne âmenû: Ama âmenû olanlar hariç. Onlar hüsranda değildir." diyor

Öyleyse âmenû olduğu anda kişi hüsrandan kurtuluyor. Hem amellerinin boşa gitmesinden kurtuluyor. Hem de günahlarının sevaplarından fazla olmasından kurtuluyor. Eğer burada kaybedilen ameller geri gelmemiş olsaydı, bu kişi hüsrandan kurtulamayacaktı. Çünkü bu kişinin kazandığı dereceler hiç olmayacaktı. Günahlarını affetseydi bile günahlarıyla sevaplar dengeye gelecekti, eğer başka birinin kendisine yaptığı kötülük sebebiyle kazandığı dereceler yoksa. Demek ki kişi Allah’a ulaşmayı dilediği zaman o boşa giden amellerini de pozitif hale döndürüyor. Herkesin Allah’a ulaşmayı dilemeden ölen bir insanın amelleri boşa gittiğine göre, günahları mutlaka kazançlarından fazla. Allahû Tealâ diyor ki, "Bir sevabınıza 10 katını veririm." Ama bu ancak Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi için geçerli. Yoksa hepsi, hesap olarak hesaplanıyor. Ama o kişi Allah’a ulaşmayı dilemedikçe bunlar hüküm ifade etmiyor. Yani kişi öldüğü zaman Allah’a ulaşmayı dilemeden ölürse, o kişinin kazandığı hiçbir derece ona bir fayda sağlamıyor. Sadece kaybettiği dereceler kalıyor amel defterinde.

Benzer konular