Zâriyât 16'yı açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Takva » Zâriyât 16'yı açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Zâriyât 16'yı açıklar mısınız?

Zâriyât 16:

51/ZÂRİYÂT-16: Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne).
Rab’lerinin onlara verdiği şeyi alanlar; muhakkak ki onlar, bundan önce muhsin olanlardır.

“Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak.”

âhizîne: Ahzedenler olarak.
ma: Şeyi.
âhizîne mâ âtâhum rabbuhum: Rabblerinin onlara verdiği (ihtar ettiği) şeyi.
innehum kânû kable zâlike muhsinîn (muhsinîne): Muhakkak ki onlar bundan evvel muhsinlerdi.

Şimdi Zâriyât Suresinin 16. âyet-i kerimesinden evveline bakalım beraberce. "Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak." diyor. Şimdi 15’e bakalım. Ne diyor 15’de Allahû Tealâ:

51/ZÂRİYÂT-15: İnnel muttakîne fî cennâtin ve uyûnin.
Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadır.


“Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar.”

Muttaki olanlar (takva sahibi olanlar). İşte bu takva sahibi olanlar Zâriyât 16’da: “Rabblerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak.” Bundan önce “İhsanda bulunanlardı, muhsinlerdi." diyor Allahû Tealâ, dikkat edin. Öyleyse bir evvelki âyet-i kerimeye gelelim.

14’e inelim:

O cehenneme gideceklerden bahsediyor. 15. âyet-i kerime:
 
“O cennette olacaklardır takva sahipleri.” diyor.
 
Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü “Bunlar ondan önce muhsinlerdi.” diyor Allahû Tealâ. Muhsin; fizik vücudunu teslim edenler. Demek ki bu noktada fizik vücudun tesliminin ötesine geçmişlerdi. Yani nefslerini de Allah'a teslim etmişler bu durumda. Evvelce muhsinler ise muhsin olmanın ötesine geçtiler demektir. Bu aynel yakîne ulaşması demek onların. Zaten işaret öyle geliyor.

17:
51/ZÂRİYÂT-17: Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne).
Onlar geceden uyudukları şey (zaman parçası) çok az olanlardı.


18:
51/ZÂRİYÂT-18: Ve bil eshârihum yestağfirûn(yestağfirûne).
Ve onlar, seher vakitlerinde mağfiret dilerler.


19:
51/ZÂRİYÂT-19: Ve fî emvâlihim hakkun lis sâili vel mahrûmi.
Ve onların mallarında isteyenlerin ve mahrum olanların (isteyemeyenlerin) hakkı vardır.


“Onların emvâllerinde (mallarında) mahrum olanlar (yoksul olanlar) için de dilenip isteyen kişiler için de hak vardı." diyor Allahû Tealâ.

Ve 20’de:
51/ZÂRİYÂT-20: Ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîn(mûkınîne).
Yakîn hasıl edenler için yeryüzünde (Allah’ın) âyetleri vardır.

“Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için âyetler vardır.”

ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîn: Yakîn hasıl edenler.

Yakîn hasıl etmişler bunlar. Yani Zâriyât 20 açıkça Zâriyât 16’daki kişilerin aynel yakîne ulaştıklarını (yakîn hasıl ettiklerini) kesinleştiriyor.

Allah razı olsun.

Yani burada ihsanda, daha evvel muhsin olanların zaten daha evvel muhsinlerse mutlaka ulûl’elbab makamı yani kişinin daimî zikire ulaşması, hikmet sahibi olması olayı.

Benzer konular