Alah'ın doğrularını anlatmak için sesimizi duyuramıyoruz. Ne buyurursunuz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Alah'ın doğrularını anlatmak için sesimizi duyuramıyoruz. Ne buyurursunuz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Alah'ın doğrularını anlatmak için sesimizi duyuramıyoruz. Ne buyurursunuz?

Siz de hoş geldiniz Köln’e, canlar canı Efendimiz! Kur’ân’ın açıklamaları ile sükûnete ulaştık. Efendimiz! Dünyamızı, yerinde düşünen, sakinleştiren, dünya havasından vazgeçen toplum olduğumuz, gruplarımız meydana geldi. Sizin sayenizde! Nasıl takdir edilmez? Nasıl öderiz hakkınızı? Derslerimizi yaptıkça kuşlar gibi hafifliyoruz. Eksik yapınca huzursuz oluyoruz. İçimiz, dışımız müzikti, cezbeydi. Keşke bir evin içinde çocuklarımız, büyük küçük bütün bir aile, akrabalar hep sizin yolunuzda olsak! Allah’a ulaşmayı dileseler. (Dileseler, hepsi cennete gidecekler sevgili kardeşlerim! Onların dilemeleri için sizler elinizden gelen herşeyi yapın. İnşaallah başarırsınız. Allah’a ulaşmayı dileseler; nefslerindeki afetleri yok ederek, ruhlarını Allah’a ulaştırarak kalplerine nur yolları açılsaydı keşke! Türkiye’miz savaştan çıkmış gibi olurdu herhalde.)

Bu arada toplumlarla daha çok olmak istiyoruz. (İnşaallah, olursunuz.) Ama olamıyoruz. İnsanlar, bizim dışımızdaki insanlar illa bir eksik tarafınızı, bir yanlışınızı bulmak çabasında.

Ne kadar hazin bir şey, değil mi sevgili kardeşlerim? Şimdi düşünün! Allahû Tealâ aranızdan birisini seçiyor. Ona, Kur’ân’da bütünüyle var olan ama geçen zaman parçasında unutulmuş olan İslâm’ı öğretiyor.

• Allah’a ulaşmayı dilemek.
• Mürşide ulaşıp tâbî olmak.
• Ruhu Allah’a ulaştırıp teslim etmek.
• Fizik vücudu teslim etmek.
• Nefsi teslim etmek.
• Muhlis olmak.
• Ve iradeyi Allah’a teslim etmekten oluşan 7 safha.

Kur’ân-ı Kerim bütün bunların Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe tarafından yaşandığını söylüyor. Âyetlerle ispat ediyoruz. 7 safhanın 7’sinin de farz olduğunu söylüyor. Âyetlerle ispat ediyoruz.

Niçin? Onları dalâletten, küfürden, şirkten, cehennemden kurtarmak için. Ve bunun için bunca iftiraya göğüs geriyoruz. Ama sevgili kardeşlerim! İnsanlar sadece itiraz ediyorlar. Öyle de komik durumlara düşüyorlar ki; hiçbir delilleri yok. Arkasına saklanabilecekleri hiçbir ispat vasıtası yok ellerinde. Sadece inkâr ediyorlar, Allah’ın Kur’ân hakikatlerini.

Böyle olan insanların en çok bizi üzen tarafı; onların, başkalarının cehenneme girmesine... Kendileri gitsinler, tamam! İnanmasınlar. Ama bizim yalan söylediğimizi, yanlış söylediğimizi ifade eden herkes, aslında, Allah’a açık bir ihanet içindedir. Çünkü söylediğimiz gibi, bundan 14 asır evvel bütün sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile beraber, size söylediğimiz şeylerin hepsini yaşamışlar. Bunu size ispat ettik. Hepsi talep etmişler. Hepsi farz! Allahû Tealâ hepsini farz kılmış, 7 safhanın 7’sini de. Bütün sahâbe de gerçekleştirmişler.

Ve biz bunları söylediğimiz zaman, bunu inkâr edenler, başka insanların cehenneme gitmesinde 1. derecede rol oynuyorlar. Bu vebaldir! Ve cehennemin en alt katına götürür insanı.

Öyleyse kişiler kazandıkları vebal derecesine göre, derece derece daha aşağı cehennemlere girerler. Gerçekten bu, hiç incelemeden, incelemek gereğini duymadan reddeden ve başka insanları da Allah’ın yolundan alıkoyanlara gerçekten acıyoruz sevgili kardeşlerim.

“İlla bir eksik tarafını veya bir yanlış tarafınızı bulmak çabasında insanlar.”

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın bu ülke insanının içinden seçmesi, bir Türk’ü seçmesi, bir Osmanlı Türk’ünü seçmesi, bizim ülkemiz için bir şeref değil mi? Başka bir ülkeden seçmemiş. Allahû Tealâ, Osmanlı’nın devamının, Osmanlı soyundan birisinin dünyaya sulh ve sükûnu oluşturmasını istiyor. Bu görev bize verilmiştir. Sapına kadar bir Osmanlı’ya!

Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığından daha uzun bir süre, biz o soydanız.

“Sessiz kalanlar var. Bazı kardeşlerimiz de ifade edemiyorlar anlattıklarını. ‘3 yaşındaki çocuklar gibi rahat yaşayalım.’ diyorlar. Mesuliyet hiç kabul etmiyorlar. Sesimizi duyuramıyoruz.”

Kendinizi o kadar çok zorlamanız gerekmiyor. Yakın bir gelecekte öyle olaylar vücuda gelecek ki; onlar da o kabul etmek istemedikleri şeyi kabul etmek mecburiyetinde kalacaklar. Ve çok pişman olacaklar, sevgili kardeşlerim! Onları büyük bir pişmanlık bekliyor. Önümüzdeki günler yaşandığı zaman ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

“Ne olur siz bir şeyler söyleyin. Özür dilerim. Yanlışlarım varsa çok çok özür dilerim.”

Biz zaten söylüyoruz. Ama yeniden, yeniden, yeniden söylemeye de devam edeceğiz, sevgili kardeşlerim! İnsanlar aslında bize iftiralar atmakla bindikleri dalı kesiyorlar. Çünkü bir ikinci kişi yok! Sadece biz vazifeliyiz.

Ne olurdu sanki bu insanlar hacet namazını kılıp da Allah’tan sorsalar? Sormuyorlar, sevgili kardeşlerim! Mahcup olacaklarını belki hissediyorlar. Onun için sormuyorlar. Oysaki sorsalar, onların da kurtuluşları olacak. Çünkü kabul etmedikleri şey; “Allah’a ulaşmayı dilemek.” Defaatle farz kılınmış Kur’ân-ı Kerim’de. Bütün sahâbe de gerçekleştirmiş. Ama onlar kabul etmiyorlar. Etmezlerse ne olur? Etmezlerse hepsi cehenneme gidecek.

Daha kötüsü, onların -eğer bu insanlar dîn adamı ise- onların ağızlarına bakıp da; “Bunlar dîn adamı. Böyle şeyler yok!” diyorlarsa; “Yoktur.” deyip, Allah’a ulaşmayı dilemeyen, bu 70 milyon insanın vebali, o insanların, dîn öğreticilerinin omuzlarında.

“Bana dua edin.” Dua ederiz inşaallah.  

“Rahatsızlığım sebebiyle derslerimde bazı kopukluklar oluyor.” Geçmiş olsun. Tamamlarsınız inşaallah.

“Gene de devam ettim, edeceğim de... Üzülmeden yaşamamız için dua eder misiniz?” Dua ederiz inşaallah. Ama üzülmeden yaşamak mümkün değil. Mutlaka karşınıza Allah’ı tanımayanlar çıkacaktır.  Onlar, kendilerine ne kadar büyük bir fenalık yaptıklarını öldükleri zaman anlayacaklardır. Allah’ı gördükleri zaman!

Benzer konular