Fırka konusunu daha ayrıntılı açıklayabilir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Fırka konusunu daha ayrıntılı açıklayabilir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Fırka konusunu daha ayrıntılı açıklayabilir misiniz?

Selâmun aleykum (Esselâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berakâtuhu). Fırka konusunu daha ayrıntılı açıklayabilir misiniz? Allah razı olsun.

 Allahû Tealâ Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde diyor ki:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


“Allah'a yönel! Ruhunu hayattayken Allah'a ulaştırmayı dile ve böylece takva sahibi ol! Ve namaz kıl, müşriklerden olma!”

Sonra da devamı Rûm-32’de:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


“O müşriklerden olmayın ki onlar, dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır. Her bir fırka kendi elindekiyle ferahlanır.” diyor Allahû Tealâ.

İşte fırkalara ayrılma müessesesi, tek fırkanın dışındaki bütün fırkalarda kendisini gösterir. Allahû Tealâ fırkalara ayrılmasınlar diye Hz. Nuh’a, Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya,  Hz. İsa’ya verdiği şeriatı, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e de şeriat kılmış. Yani şu anda dünya üzerinde mevcut olan 3 kitaplı dînin 3’ü de;  Musevîlik de Hristiyanlık da İslâm da 3’ü de Hz. İbrâhîm’in Hanif dînidir. Ve 7 safha 4 teslim içerir. Şu anda bırakınız her dînin kendi arasındaki fırkalara ayrılmalarını, 3 tane dînin 3’ü ayrı bir dîn hüviyetinde. Herkes kendisini farklı bir dînin mensubu zannediyor. Özellikle bizim dîn adamlarımız diyorlar ki: “İslâm dîni son dîndir. En tekâmül etmiş dîn bizimkidir ve en üstün olan biziz.” Dînde tekâmül yok sevgili kardeşlerim! Dîn Allah’ındır. Allah ise ekmelin en üstünüdür. Kemâl, Allah’ın kemâlidir ve O’nun gibi kâmil yoktur.

Öyleyse bu babta Allahû Tealâ’nın, “Fırkalara ayrılmayın”dan neyi muradettiğine bakıyoruz:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Diyor ki Şûrâ-13’te Allahû Tealâ: “O dîni, o şeriatı (ulûl’azm peygamberlere verdiğimiz  şeriatı ki sen de ulûl’azimsin) sana da size de şeriat kıldık.” demesi Allahû Tealâ’nın, bir şeriattan başka bir şeriatın hiç  olmadığını, hepsinin aynı şeriat olduğunu söylüyor. Aynı dîn olduğunu kesinleştiriyor ve de özetini de veriyor hemen arkasından: “Dîni ayakta tutun diye sana verdik bu şeriatı ve fırkalara ayrılmayın diye.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse bu cümleden olarak, fırkalara ayrılmamanın gerçek hüviyetinin ne olduğunu, Allahû Tealâ âyetin arkasından söylüyor: “Müşriklere, senin onlardan istediğin şey ağır geldi.” diyor. Müşrikler burada gizli şirkte olanlar, fırkalara ayrılmış olanlar, bir başka ifadeyle Allah’a mülâki olmayı dilemeyenler. Allahû Tealâ: “Onlara senin söylediğin; ‘Allah’a ulaşmayı dileyin ve böylece fırkalara ayrılmayın, tek fırkayı oluşturun.’ sözün müşriklere ağır geldi.” diyor. Çünkü onlar zaten kendi aralarında fırkalara ayrılmışlar. Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar, dilemedikleri için de kurtuluşları mümkün değil. “Bizim dînimiz bize yeter.” diyorlar.

İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında bütün sahâbe, hepsi Allah’a ulaşmayı diledi. Hepsi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî oldu (sahâbe dediğimiz kişiler), hepsi ruhlarını Allah’a ulaştırdı. Hepsi fizik vücutlarını Allah’a teslim etti. Hepsi nefslerini Allah’a teslim etti. Hepsi irşad oldu (rüşde ulaştı) ve hepsi iradelerini Allah’a teslim etti. Tam 7 tane kademe.

Fırkalara ayrılmayanlar, eğer Allah’ın emirlerini yerine getirirlerse, bu 7 kademeyi mutlaka yaşarlar. İradelerini de Allah’a teslim edenler, dünya üzerindeki Allah’a en yakın insanlar grubunu oluşturur.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Sahâbeye baktığımız zaman, bunların hepsinin gerçekleşmiş olduğunu görüyoruz. Bütün sahâbe, Allah’a ulaşmayı dilediler mi? Farzlardan başlayalım. Allah’a ulaşmayı dilemek farz mı? Farz. İşte Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesi:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


“munîbîne ileyhi vettekûhu: O'na yönel ve böylece Allah’â karşı takva sahibi ol!”

Takva sahibi olmak üzerimize farz. Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler mi? Allah’a ulaşmayı dilemek, üzerimize gördüğünüz gibi farz. Allahû Tealâ ayrıca diyor ki:

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.


“ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu: Üzerine azap gelmeden önce Allah'a ulaşmayı dile ve O’na teslim ol!”

Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler mi? Hepsi dilediler. Sahâbe adını verdiklerimizin hepsi. Zumer Suresi 17. âyet-i kerime; Allahû Tealâ buyuruyor ki:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Onlar, taguta kul iken, Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler) “Enâbû ilâllâhi” Allah’a münîb oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) ve böylece Allah’a kul oldular. Kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ.

Bütün sahabe, âyetten anlaşıldığı gibi şeytana kul iken Allah’a kul olmayı başarmışlar. Neyle? Allah’a ulaşmayı dileyerek. Demek ki farz üzerimize Allah’a  ulaşmayı dilemek ve bütün sahâbe gerçekleştirmişler. Kim Allah’a ulaşmayı dilemezse, dilemeyenlerin hepsi fırkalara ayrılmış durumdadır. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler takva sahibi olurlar ve fırkalara ayrılmayanlar sadece onlardır. Bir sonraki Rûm-32’de Allahû Tealâ, fırkalara ayrılanları söylüyor: “Onlar (Allah’â ulaşmayı dilemeyenler), herbiri kendi elindekiyle ferahlanırlar.” diyor.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemek üzerimize farz. Bütün sahâbe, Allah’a ulaşmayı dilemiş ve fırkalara ayrılmamışlar. Ve Allah’ın dîni indirmesinden murad, insanların fırkalara ayrılmasını önlemek. Şu anda dünya, 3 ayrı büyük fırkaya ayrılmış durumda. Kitaplı dînlerin 3’ü de Musevîler, Hristiyanlar ve İslâm; 3 ayrı fırka oluşmuş. Bunların her biri kendi içinde kim bilir kaç tane fırkaya ayrılmış durumdalar. Bu sebeple hepsinin birden, bütün dünyada fırkalara ayrılan insanların sayısının 72 olduğu tespit edilmiş durumda. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V): “73.”  diyor. 

İşte o, 73. fırka, bütün bu fırkalara ayrılan insanların içinde bulunan (içinde yaşayan), bizim gibi dînlerini yaşayanlar, Allah’a ulaşmayı dileyip de mürşidlerine tâbî olanlar, ruhlarını Allah’a teslim edenler, fizik bedenlerini teslim edenler, nefslerini teslim edenler, irşad olanlar ve iradelerini Allah’a teslim edenler; onlar, bu kademelerin hangisinde olurlarsa olsunlar, hepsi Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Öyleyse fırkalar son derece önemli. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler; onlar takva sahipleridir. Onlar fırkalara ayrılmayanlardır. Ne olur bir insan Allah’a ulaşmayı dilerse?

Fırkalara ayrılmayanların durumuna bakalım: Enfâl Suresinin 4. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, 1. âyet-i kerimesinde söylediği takva sahibi olan kişilerin (sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) muhtevasını veriyor:

8/ENFÂL-4: Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum deracâtun inde rabbihim ve magfiratun ve rızkun kerîm(kerîmun).
İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onların Rab’lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.


“Onlar Hak mü’minlerdir (Allah’a ulaşmayı dileyip de takva sahipleri olanlar, onlar hak mü’minlerdir).” diyor Allahû Tealâ. Demek ki:

1- Allah’a inanlar var (mü’minler).
2- Hak mü’minler var.

2.’si Allah’a ulaşmayı dileyen, Allah’a ruhunu hayattayken ulaştırmayı dileyen mü’minler; hak mü’minler.

İşte saydığımız o 3 tane büyük fırkanın, 3 ayrı dînin dışında, her dînin içinde, her milletin içinde insanlar çeşitli gruplara ayrılmışlar. Bunların hepsinin toplamının 72 olduğunu görüyoruz. 73. fırka da onların hepsinin içinde yaşayan, Allah’a ulaşmayı dileyen insanlar.

Allah razı olsun. 

Benzer konular