"Ölmeden önce ölünüz." hadîsi şerifini açıklayabilir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » "Ölmeden önce ölünüz." hadîsi şerifini açıklayabilir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

"Ölmeden önce ölünüz." hadîsi şerifini açıklayabilir misiniz?

Muhterem Efendimiz! Bizleri, bir defa daha Kırıkkale’de biraraya getiren Yüce Rabbimize hamd ve şükrediyoruz. (Evet, bir defa daha Kırıkkale’deyiz. Hamdolsun, bir defa daha beraberiz. Bu sefer, Kırıkkale’de bir beraberlik.)

“Muhterem Efendimiz! Kırıkkale’mize hoşgeldiniz! Şehrimizi ve bizleri şereflendirdiniz. Sizi çok sevdiğimizi belirterek, hürmetle ve hasretle ellerinizden öpüyorum.” (Biz de muhabbetle gözlerinden öpüyoruz. Allah razı olsun.)

“Müsaadenizle sorumu arz etmek istiyorum: Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ilk Cuma hutbesinde buyurduğu “Ölmeden önce ölünüz.” hadîsi şerifini açıklayabilir misiniz? Allah razı olsun.”

Sevgili kardeşlerim! Bir insan öldüğü zaman ne olur? Öldüğü zaman ölüm melekleri gelirler. Ruh için, o kişinin fizik vücudu ölümle beraber mekân olmaktan çıkar. Hayatiyet gitmişse, fizik vücut zahiri âleme (bu âleme) ait olan artık bir ölüdür. Artık bir barınak değildir. Aslında fizik vücudumuz, nefsimizin de mekânıdır, ruhumuzun da mekânıdır. Mekân, fizik vücuttur.

Nefs de ruh da fizik vücudun şeklini alır. Ama öldüğü zaman artık bu âleme ait olan, kapı gibi, duvar gibi bir cansız nesnedir. Öyle olduğu için de emr âlemine ait olan ruh için, artık madde değil sadece bir görüntüdür. Gene aynı sebeple berzah âlemine ait olan nefs için de sadece bir görüntüdür. İçinden geçerler ama onun içine girip de kalamazlar. Artık o, bir mekân değildir. Görürler, görmeye devam ederler ve onlar için boşlukta olan bir görüntüdür. Nefs tayyi mekânı yapan bir kişinin, eğer gittiği yer bu âlemse, duvarlar onun için bir görüntüden başka bir şey olamaz. Kişi, bütün duvarların içinden geçebilir.

Sevgili kardeşlerim! Bu tayyi mekânı yaşamadıkça, zaten söylediklerimi kimse anlamaz. Bu muhtevada olaylara baktığımız zaman ölüm mevhumunu yerli yerine oturtmamız lâzım. Ölünce, ruhumuz vücudumuzdan ayrılmıştır. Ortada kalmıştır daha doğrusu. Gelen ölüm melekleri, onu beraberlerine alıp Allah'a ulaştırmak üzere 7 tane gök katını beraberce çıkarlar, Sidretül Münteha’ya kadar yolculukları birlikte olur. Sidretül Münteha’dan yukarı, melekler aşamaz, geçemezler. O noktadan sonra yukarıya sadece ruh çıkar, Allah'ın Zat’ına ulaşır, Allah'ın Zat’ında yok olur.

Ne oluyormuş öldüğümüz zaman? Öldüğümüz zaman ruhumuz vücudumuzdan ayrılıyor ve Allah'a geri dönüyormuş. İşte ölmeden evvel ölmek de ruhumuzun hayatta iken Allah'a geri dönüşüdür. Allah'a ulaşmayı dileyen bir kişinin, mürşidine ulaşması halinde 14. basamaktadır. O noktaya kadar Allahû Tealâ’dan 12 tane ihsan almıştır. Tâbiiyetinde de 7 tane ni'met alacaktır. Ruhu vücudundan ayrılacaktır ve anadergâha ulaşacaktır ve oradan seyr-i sülûka çıkacaktır. Seyr-i sülûka çıkanların içinde, 7 tane gök katını her birinde bir süre kalarak (her birinde bir süre geçirerek) Allah'a mutlaka ulaştırılacaktır. Allah'a ulaşan ruh, Allah'ın Zat’ında yok olur. Kişi, fenâfillah olur, Allah'ta ifna olur, yok olur. İşte “Ölmeden evvel ölünüz.” ün mânâsı: Gelin tâbiiyetinizi gerçekleştirin, ruhunuz vücudunuzdan ayrılsın, Allah'a ulaşın.

Acaba “700 kat versin” ifadesi neyi ifade ediyor? Neyi anlatıyor bize? Allahû Tealâ, 1 kişi 1. gök katına yükselebilirse, onun sevaplarına 1’e 100 kat verir. Günahları yine 1’e 1’dir ama sevapları 1’e 10 iken 1’e 100’e çıkar. 2. gök katına ulaştığı zaman 1’e 200 olur. 3., 4., 5., 6., 7. gök katlarında 1’e 700’e kadar çıkar. Nefslerin isimleri:

1. kat: Nefs-i Emmare.
2. kat: Nefs-i Levvame.
3. kat: Nefs-i Mülhime; kişi burada Allah’tan ilham almaya başlar.
4. kat. Nefs-i Mutmaine; kişi doyuma ulaşmıştır.
5. kat: Nefs-i Radiye; kişi Allah'tan razı olmuştur.
6. kat: Nefs-i Madiye; Allah da ondan razı olmuştur.
7. kat: Nefs-i Tezkiye; nefs tezkiye olmuş. %50 daha fazla nur, nefsin o kapkaranlık kalbini yarıdan daha fazla aydınlatmıştır. Ruh da Allah'ın Zat’ına ulaşmıştır, Allah'ın Zat’ında ifna olmuştur (yok olmuştur).

İşte bu, ölmeden evvel Allah'a dönmektir. Allah’a ulaşmaktır ve Allahû Tealâ tarafından garanti edilmiştir. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah o kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmayı garanti ediyor. Bir defa daha söyleyelim. Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesi:

42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


"allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb: Allah, dilediğini Kendisine seçer ve onlardan (o seçtiklerinden) kim Allah'a ulaşmayı dilerse onları Kendisine ulaştırır.”

Allah Kendisine ulaştırmaya hazır ama talebin bizden gelmesi lâzım. Onun için Allah'a ulaşmayı dilemek bu kadar önemli. İşte ölmeden evvel ölecek olan kişi, Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir. Mutlaka ölmeden evvel ölür. Yani? Yani hayattayken ruhu vücudundan ayrılarak mürşidine tâbî olduğu gün, Allah'a doğru yola çıkar, Allah'ın Zat’ına ulaşır. O, vuslattır.

Allah razı olsun.

Benzer konular