Çok ileri Arapça'sı olan herkes Kur'ân'ı Kerim'i tefsir edebilir mi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur'ân'ın Tamamına Tâbî Olmak » Çok ileri Arapça'sı olan herkes Kur'ân'ı Kerim'i tefsir edebilir mi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Çok ileri Arapça'sı olan herkes Kur'ân'ı Kerim'i tefsir edebilir mi?

Sevgili Efendimiz! Hasretle, hürmetle mübarek ellerinizden öperim. Efendimiz himmetinizle Türkiye'nin her yerinde konferans zinciri ardarda devam etmekte. Allahâ şükürler olsun devam etmekte. Bu arada uydumuz birkaç gündür çalışmıyor. Biz derslerimize aynı şekilde devam ediyoruz. Bilgisayardan muntazaman Bizi izleyebilirsiniz. bilgisayarda Biz devamlı olarak kesintisiz bir şekilde şimdiye kadar olduğu gibi devam ettiriyoruz inşaallah derslerimizi. Hiçbir kesinti söz konusu değil. Aynen devam ediyor. Kırşehir konferansından sonra Rabbimiz Kırıkkale’de de bizleri buluşturdu. Hamdederiz, şükrederiz Allahû Tealâ'ya. Efendimiz! Size de önceden arz ettiğim gibi ben, İmam Hatip mezunu bir öğrencinizim. İmam Hatip Lisesinin mezunu olmamın yanında, Türkiye'de dîn eğitimi almış ileri gelen birçok kişinin yanında ve sohbetlerinde ve eğitimlerinde bulundum. Ama Efendimiz hiçbir zaman kalbim tatmin olmadı. Bir konuyu sorduğumda o konudaki birçok âlimin görüşleri hep farklıydı. Bu farklılığa rağmen her âlimin görüşü doğru kabul ediliyor ama delilleri daha fazla olan baz alınıyordu.

İşte en büyük tehlike burada! Bu birliği bütünüyle yaralayan bir müessesedir. Ne olması lâzım? Kur'ân'ın baz alınması lâzım. Bir defa daha altını çizerek tekrar ediyorum sevgili izleyenler, sevgili misafirlerimiz! 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in elinde sadece Kur'ân vardı. Bütün sahâbe ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Kur'ân'ı yaşadılar, sadece Kur'ân'ı yaşadılar. Ve 7 safhayı da 4 teslimi de gerçekleştirdiler. Bugünlere ibret olsun diye herbiri de Kur'ân-ı Kerim'in içine girdi ve 14 asır sonra Kur'ân-ı Kerim devreden çıktı. 7 safha devreden çıktı. 4 teslim devreden çıktı. Zikir devreden çıktı. Allah'a mülâki olmayı dilemek devreden çıktı ve İslâm mahvoldu!

Bugün bu zelil vaziyete düşmesi İslâm âleminin, arkasında sadece bu sebeplere dayalıdır. İslâm'ın, Kur'ân ahlâkının devam ettiği Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme çağı boyunca nasıl bir yükselme içinde olduğu, bütün dünyaya nasıl adaletin götürüldüğü, İslâm anlayışının bütün dînlere nasıl değer vererek yüceldiği, o süre içinde açıklanmıştır. Dünya üzerinde Osmanlı gibi bir dünya hâkimiyeti hiçbir imparatora, hiçbir ülkeye nasip olmamıştır. Osmanlı her gittiği ülkeye, mutlaka adaleti götürmüştür. Dînler arasında farklılık asla gözetmemiştir ve kimde eksik varsa, onlara o dînin mensuplarına özellikle yardım etmiştir, Osmanlı. Tebaasını; hristiyan tebaa, yahudi tebaa, İslâm tebaa diye hiçbir zaman birbirinden ayırmamış, birbirine üstün kılmamıştır. Hepsi eşit muamele görmüştür. Hiçbirine haksızlık yapılmasına müsaade edilmemiştir.

İşte sevgili kardeşlerim! O devirde Osmanlı'nın %90'dan fazlası tasavvufu yaşıyordu. Yani tasavvuf nedir? Tasavvuf, Kur'ân'daki İslâm'ın tam olarak yaşanmasının adıdır. Biz bugün Kur'ân'ı yaşayanlarız, Allah'a sonsuz hamd ve şükrediyoruz. Ve Kur'ân'ın yaşanması demek, mutluluk demektir. Çünkü 14 asır evvel sahâbe de mutluluğu Kur'ân'ı yaşayarak öğrendiler. Onun için şimdi zamanımızda aradan geçen yıllarda birtakım âlimlerin görüşleri var. Hepsi birbirinden farklı. Ne diyor kardeşimiz? “Hepsi doğru kabul ediliyor ama en çok rey toplayanın reyi kabul ediliyor.” Biri doğruysa ötekilerin doğru olmaması lâzım. Ama ne yazık ki; realite bu, tatbikat böyle.  

Hamdolsun Rabbim sizle karşılaştırdı. Ama ilk önce kesinlikle kabul etmedik. Aldığımız yanlış bilgiler sebebiyle ama Rabbimize, hacet namazı kıldığımızda mürşidimiz olarak sizi gösterdi. Israrla kıldık, tekrar tekrar kıldık. Her defasında sizi gördük. Efendimiz! Sizin ilminizin Allah'tan geldiğini en çok tefsir sohbetlerinde idrak ediyordum. Efendimiz! Kur'ân'ı Kerim yüzünü okurken, bizim hocalarımızın anlattığı kıraate uygun okumuyordunuz. (Gerçekten hiç beceremiyoruz o işi, laf aramızda.) Ama iş meal kısmına gelince, harf harf mânâlandırıyordunuz. Hatta bu âyetlerde peygamberleriyle geçen kıssaları, öyle anlatıyordunuz ki ve oradaki ayrıntıları verirken, bir insanın ancak oradaki olayı görmesi lâzımdı. Ama anladım ki; orada olan Rabbimizdi ve size anlatılanlar da Rabbimizdendi. Ve size bu ilmin Allah'tan geldiğini anladım ve size olan îmânım her geçen gün daha da arttı. Efendimiz müsaadenizle sorumu arz etmek istiyorum inşaallah.

Çok ileri de Arapçası olan herkes Kur'ân'ı Kerim'i tefsir edebilir mi?
 
Edemez. Arapçası hangi seviyede olursa olsun Kur'ân tefsiri, insanların akıllarıyla başarabilecekleri bir husus değildir. İşte bu yüzden istiyoruz ki; bütün kardeşlerimiz Allah ile olan ilişkilerinde bu hakikatleri tatbik sahasına koysunlar. İslâm âleminin dünyadaki en mütekâmil ülkeleri, en gelişmiş ülkeleri temsil ederken Osmanlı, bütün ülkelerin önünde bir medeniyetin sahibiydi. Osmanlı adaletin sahibiydi. Osmanlı dünyaya örnek olmuştur ve batılılar: "Ufukların Efendisi Osmanlılar!" diye kitap yazmak gereğini duymuşlardır. Evet, bir batılı yazarın kitabının adı, 400 sayfalık falan bir kitaptı zannediyorum. Adı: ‘Ufukların Efendisi Osmanlılardı.’

Sevgili kardeşlerim! Bütün bunlar bir vakayı anlatıyor bize. Allah'ın indindeki muhteva, o muhtevadır ki; insanlar için ortada sonuçlar oluşmuştur. İslâm âlemi giderek batılıların kölesi haline gelmiştir ve bu, bizi dehşetli rahatsız eden bir durumdur.

Benzer konular