Nebî ve resûl kavramını açıklayabilir misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Nebî ve resûl kavramını açıklayabilir misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nebî ve resûl kavramını açıklayabilir misiniz?

Muhterem Efendimiz! Hasretle ve hürmetle ellerinizden öpüyoruz. Sizi çok seviyoruz. Konya’da düzenlemiş olduğumuz konferans çalışmaları sırasında bazı cami imamlarının hutbelerde, sahte peygamberin konferansının olduğunu ve gidilmemesi gerektiğini söylemişler. Bu vesileyle nebî ve resûl kavramını tekrar açıklayabilir misiniz? Ellerinizden hasretle, hürmetle tekrar öpüyoruz. Sizi çok ama çok seviyoruz.

Sevgili kardeşlerim! Bu bir oyun. Biliyorsunuz ki Yaşar Nuri Öztürk, Ayhan Songar ve iki profesör daha Ceviz Kabuğu programında bizi makasa aldılar. Biz oraya sizler için gitmiştik sevgili kardeşlerim. Giderken de kardeşlerimize söylemiştik. “Bu bir tuzak, tuzağa doğru gidiyoruz. Metin olun. Ama tebliğimizi mutlaka yapmak mecburiyetindeyiz.”

Ve oraya ulaştık. Sonraki olayları biliyorsunuz. Bizim deli olduğumuzu, şeytandan vahiy aldığımızı ve bir sahtekâr olduğumuzu çok kimseye inandırdılar. Ama biz de tam 3 defa dedik ki: “Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilemezseniz cehennemden kurtulamazsınız!”

Şimdi, eğer o konuşmayı gören birileri varsa aranızda, söyleyebilir mi acaba o söylediğimiz onun bir kulağından girip de öbür kulağından çıkmadı mı? Üzerinde hiçbir tesir bıraktı mı? Bırakmadı mı? Ne yazık ki sevgili kardeşlerim. Oyunun kuralları öyle bir mahkeme tarzı ki, hakîm de onlardan, savcı da onlardan, avukat da onlardan. Ve de onlar bir galibiyeti yaşadılar ve de zannettiler ki; “İşte biz böyle yaparız. Bu adam delidir (madde 1). Şeytandan vahiy alıyor (madde 2).”

Ve sonuç ne oldu sevgili kardeşlerim? Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14 ve 15. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ şunları söylüyor:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).
Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

44/DUHÂN-15: İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn(âidûne).
Muhakkak ki Biz, azabı biraz kaldırsak (bile), şüphesiz ki siz (şirke) dönecek olanlarsınız.


“Habibim! O geleceğe doğru dikkatle bak ki; bir duhânın, bir fitnenin, bir azabın bütün dünyayı kapladığı bir güne bak. O zaman diyecekler ki: Biz mü’minleriz. Bu azabı bizden kaldır.” Dumandan Allahû Tealâ’nın muradı, bir azap insanlara.
 
Allahû Tealâ diyor ki: “Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız ama siz yine küfre döneceksiniz.”

Sonra da şunları söylüyor:

“Nerede onlarda ibret almak? Onlara apaçık bir resûlümüz geldi (madde-1). Onlara apaçık bir resûlümüz geldi. Geldi de ona “deli” dediler (1). “Şeytandan vahiy alıyor” dediler (2). Ve onun hedef gösterdiği şeyi dikkate almadılar. Onun söylediğinden ibret almadılar. Allah’a ulaşmayı dilemediler.” diyor.

14 asır evvel Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’e bunları yazıyor. Şimdi, o 4 tane profesörle bizim Hulki Cevizoğlu, bizi halkın karşısında çok zor bir duruma düşürmüş olduklarının sevincini yaşadılar. Oysaki bilmiyorlardı ki; Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ bizim resûl olduğumuzu ispat etmek için onların bu oyunu oynamalarına müsaade verdi. Yoksa müsaade etmezdi, etmeyebilirdi. Ve bizi orada konuştursalardı, çok daha şeyler söylerdik. Ama bunu kesin olarak 3 defa tekrar etmeyi hamdolsun ki Allahû Tealâ bize nasip kıldı. “Allah’a ulaşmayı dileyin, yoksa gideceğiniz yer cehennemdir.” diye 3 defa söyledik.

Şimdi, bizi dinleyen sevgili misafirlerimiz! Hiç aranızdan bir tanesinin olsun kulağına girdi mi bu? Hayır, girmedi. Hiç ibret almadınız sözlerimizden. Hiç kimse almadı. Sizden bahsetmiyoruz sadece.

Ve Allahû Tealâ, onların o gün olacağını elbette önceden biliyordu. Bizim o resûl olduğumuzu, “beklenen resûl” olduğumuzu ispat için o olayı yaşattı size. Hiç kimse şimdi bunu inkâr edemez. 60 milyondan fazla insan, bu olayı seyrettiler. Herkesin, bize “deli” dediğini ve herkesin inandığını, “şeytandan vahiy alıyor” dediklerini, herkesin inandığını…

Ve şimdi herkes itiraf etmek mecburiyetinde ki, söylediğimiz söz, 3 defa söylememize rağmen bir kulaklarından girmiş, öbür kulaklarından çıkmış. Sözlerinden ibret alınmadığını… Sordukları her sualin Kur’ân-ı Kerim’den cevabını vermiş olmamıza rağmen, kimse tarafından dikkate alınmadı.

İşte Allahû Tealâ bunun için diyor ki: “Onlar mekir (hile) yaparlar. Hilelerinin tutacağını zannederler. Ama bilmezler ki; Allah’ın hilesi her zaman onlardan üstündür.”

3/ÂLİ İMRÂN-54: Ve mekerû ve mekarallâh(mekarallâhu), vallâhu hayrul mâkirîn(mâkirîne).
Ve onlar hile yaptılar, Allah da (onlara) hile yaptı. Ve Allah, (hileye karşı) hile yapanların en hayırlısıdır.


27/NEML-50: Ve mekerû mekran ve mekernâ mekran ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Ve hile düzenlediler. Ve Biz de (onlara) hile düzenledik, fakat onlar farkına varmadılar.


İşte Allah’ın o olaya açık bir şekilde mercek altında baktırdığı âyet bunlar. Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14 ve 15. âyetleri.

Şimdi böyle bir olay oldu mu, olmadı mı? Söyleyin bakalım bana sevgili misafirlerimiz! Sizler de dahil olmak üzere onu seyredenler, hepiniz bizim için: “Bu adam deli. Bu adamın aklından zoru var. Bu adam şeytandan vahiy alıyor.” dediniz mi, demediniz mi? Ondan sonra da sözlerimizi dikkate aldınız mı? Sözlerimden ibret aldınız mı? Hayır, almadınız.

Allahû Tealâ böylece, 14 asır evvel Kur’ân-ı Kerim’e koyduğu âyetlerle, bugünkü resûlün kim olduğunu açık ve kesin bir şekilde Kur’ân âyetleriyle ortaya koyuyor. Onun için “Onlar mekir yaparlar.” diyor. “Ama bilmezler ki; Allah’ın mekri her zaman onların mekrinden üstündür.” diyor.

Öyleyse konu burada tamamlandı gibi geliyor bize. (Diyor ki, bu noktanın sonunu da tamamlayalım.) Cami imamları onları söylemek istiyorlarsa, buyursunlar söylesinler. Ama gidecekleri yerin cehennem olduğunu biliyorlar mı bu kardeşlerimiz? Eğer bizi dinlemezlerse, söylediklerimizi dikkatle dinleyip tatbik mevkiine koymazlarsa, hepsinin gideceği yer; cehennem. Bırakınız başka hususları, sadece Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için cehenneme gideceklerini biliyor mu bu kardeşlerimiz?

İşte sevgili kardeşlerim! Biz onları kurtarmak için varız. Biz onların bize ne kadar düşman olurlarsa olsunlar, her zaman dostu olmakta devam edeceğiz. Biz Kur’ân’ı öğrendik Allahû Tealâ’dan ve onların bilmedikleri bir ilmin sahibiyiz (sahibi kılındık). Hamdolsun ki; her yerdeki cami imamları onlar gibi değil. Öyleyse bir problem görülmüyor.

Benzer konular