Cibril hadîsinde Allah’a kul olma konusu örtülmektedir. Allah’a kul olmak ancak Zumer-17’ye göre sahâbe gibi Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Cibril hadîsinde Allah’a kul olma konusu örtülmektedir. Allah’a kul olmak ancak Zumer-17’ye göre sahâbe gibi Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Cibril hadîsinde Allah’a kul olma konusu örtülmektedir. Allah’a kul olmak ancak Zumer-17’ye göre sahâbe gibi Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşir diyebilir miyiz?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1980 yılında yayınlanan 55 sayılı yayını “Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi” isimli kitabın 6. baskısının birinci cilt 58. sayfa 47. hadîste, Cibril hadîsi anlatılmaktadır. Hadîsin ikinci bölümünde Cebrail (A.S)’ın “İslâm nedir?” sorusuna, Hz. Peygamber (S.A.V); “İslâm; Allah’a kul olmak, O’na şirk koşmamak, namaz kılmak ve ramazanda oruç tutmaktır.” şeklinde cevap vermektedir. Hadîsin orjinali böyle olmasına rağmen, kitapta (ta’budullâhe ve lâ tuşrike bihi şey’en: Allah’a kul olmak, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır.) ifadesi yer almamakta ve Allah’a kul olma konusu örtülmektedir. “Allah’a kul olmak ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak ancak Zumer-17’ye göre sahâbe gibi Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşir.” diyebilir miyiz?

Evvelâ diyebiliriz, Zumer-17’ye göre Allahû Tealâ diyor ki:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


Diyor ki Allahû Tealâ:

"Onlar ki; taguta kul olmaktan içtinab ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Neden kurtarmışlar? Ne yapmışlar? Ve Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Bu sebeble şeytana, taguta kul olmaktan (insan ve cin şeytanlar) kendilerini kurtardılar. Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele." diyor Allahû Tealâ. Bütün sahâbe başlangıçta tagutun kulu iken Allah’a ulaşmayı dilemişler ve Allah’a kul olmuşlar.

Şimdi hadîsle konuyu birleştirelim: Peygamber Efendimiz (S.A.V) her şeyden evvel “İslâm olmak, Allah’a kul olmaktır.” diyor. Sadece bu kelime var ya, “Allah’a kul olmak.” Allah’a ulaşmayı dilemeyi, mürşide ulaşıp tâbî olmayı (2. kulluk), ruhu Allah’a ulaştırmayı (3. kulluk), fizik vücudu Allah’a teslim etmeyi (4. kulluk), nefsi Allah’a teslim etmeyi (5. kulluk), muhlis olmayı, ihlâs takvasına ulaşmayı, irşad olmayı (6. kulluk) ve iradeyi Allah’a teslim etmeyi (7. kulluk) hepsini birden ihtiva eden muhteşem bir ifade. Allah’a kul olmak, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz anda gerçekleşir. Tagutun kuluyken Allah’ın kulu olursunuz.

Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir tek kelimeyle, “kul olmak” ifadesiyle bütün Kur’ân-ı Kerim’i anlatmış oluyor. Ve tek başına bu olay, İslâm olmanın temel şartlarının hepsini içeriyor. Ama onunla kalmamış, “O’na şirk koşmamak.” demiş. Gene aynı konu, 1. faktör.  Kimdir Allah’a şirk koşmayanlar? Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.
 
İşte Rûm Suresinin 31. ve 32. âyetleri; Allahû Tealâ şirkin, gizli şirkin ne olduğunu açıklıyor bize. Zaten Peygamber Efendimiz’in ifadesini hepiniz hatırlayacaksınız: “Benim ümmetimde şirk oluşmaz, açık şirk mümkün değildir. Kimse putlara tapmaz ama gizli şirkten korkarım.” İşte bu, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in korktuğu gizli şirkin ne olduğuna bakıyoruz. Rûm 31 ve 32:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


"O’na yönel (Allah’a yönel, Allah’a ulaşmayı dile) ve O’na karşı (Allah’a karşı) takva sahibi ol ve namaz kıl ve böyle yaparak sakın müşriklerden olma."

Rûm 32:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyean, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


"O müşriklerden olmayın ki, onlar dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır. Ayrı ayrı hizipler oluşturmuşlardır. Her biri  kendi elindekiyle ferahlanırlar." diyor Allahû Tealâ.

Yani o fırkalara ayrılanlardan hiçbirisi Allah’a ulaşmayı dileyenler değil. Ama onların her birinin içinde küçük gruplar, Allah’a ulaşmayı dileyenler, onlar tek bir fırkayı oluşturuyor. Her kavimde, her milletin içinde, toplumun büyük kısmı mutlaka serbest iradelerini dilediği gibi kullanmaları sebebiyle Allah’ın yolundan sapmışlar, Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar. Şu anda da dünyadaki durum aynı. Ama her kavmin içinde küçük bir kısım insan, bizler gibi, onlar Allah’a ulaşmayı dileyenler ve şirkten kurtulanlar.

Eğer siz bizim sevgili Yaşar Nuri Öztürk kardeşimize sorarsanız “Şirk nedir?” diye, size “Mürşide tâbî olmak.” diyecektir. Sevgili kardeşlerim, dîn adamlarının elinde dînin nasıl tarumar edildiğini görebiliyor musunuz? Bu adam bir Profesör ve Allahû Tealâ’nın farz kıldığı mürşide ulaşıp tâbî olmayı, şirk olarak değerlendiriyor ve insanları da o profesör kimliği altında inandırıyor buna.

Mürşide tâbî olmak farz mıdır? İşte Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesi:

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


"yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete: Ey âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, Allah'a karşı takva sahibi olun. Yani 2. takvanın sahibi olun. Nasıl? Allah’a sizi ulaştırmaya vesile olacak kişiyi, vesileyi Allah’tan isteyin.”

Yani Allahû Tealâ farz kılıyor, “Mürşidinizi mutlaka isteyeceksiniz hem de Allah’tan isteyeceksiniz.” diye. Nasıl ulaşacağımıza gelince, onun da cevabını vermiş: Bakara-45 ve 46'da:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.


"Sabırla ve namazla (hacet namazıyla) mürşidinizi isteyin." diyor.  Hacet namazı kılarak isteneceğine göre kimden isteniyor? Allah’tan isteniyor. "Allah’tan Hacet namazı kılarak mürşidinizi isteyin." diyor.

Sadece Allah’tan istenebileceğini de Fatiha Suresinde söylüyor Allahû Tealâ bize. Diyoruz ki:

"iyyâke nestaîn (nestaînu)." 5. âyet Fâtiha.

"Yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz."

“İstianeyi Allah’tan isteyin.” diyor Allahû Tealâ. Ve istianeyi Allah’tan isteyebilecek olanların vasfını veriyor. Allah’tan istiane isteyenlerin hepsine Allahû Tealâ mürşidini göstermez. “Bu kebîretun (zor bir iştir). Ama onlar ki huşû sahipleridir onlar için zor değildir.” diyor Allahû Tealâ. Huşû sahiplerinin vasfını veriyor: “O huşû sahipleri ki Allah’a mülâki olacaklarına kesin şekilde inanırlar. Şu dünya hayatını yaşarken Allah’a mülâki olacaklarına kesin şekilde inanırlar. Ve Allah’a rücu edeceklerine de kesin şekilde inanırlar, ölümden sonra ruhlarının tekrar Allah’a geri döneceğine de kesin şekilde inanırlar.” Buradaki öne geçen unsur, bu insanların Allah’a mülâki olacaklarına dair kesin inançları. “Onlara Allahû Tealâ mürşidlerini gösterir.” diyor.

Öyleyse şirk müessesesi, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin oluşturduğu 72 fırkanın hepsinde mevcuttur. 73. fırka ise zaten bunların aralarındadır ama onlardan farklı bir yapıda, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Benzer konular