Yûnus 45 ve Zumer 65. âyetlerine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin şirkte olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Vahiy » Yûnus 45 ve Zumer 65. âyetlerine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin şirkte olduğunu söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 45 ve Zumer 65. âyetlerine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin şirkte olduğunu söyleyebilir miyiz?

Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesinde diyor ki:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).

>
Bu âyet-i kerime ve Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin şirkte olduğunu söyleyebilir miyiz?

Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesi şöyle:

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilâllezîne min kablike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.


ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik (kablike): Andolsun ki, sana ve senden evvelkilere de vahyettik.
le in eşrekte: Eğer şirk koşarsan.
le yahbetanne ameluke: Amellerin boşa gider. "le" mutlaka boşa gider (heba olur).
ve le tekûnenne minel hâsirîn (hâsirîne): "Ve sen hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

Allah’a ulaşmayı dilemeyenler bu âyete göre şirktedir. Açık bir şekilde Allahû Tealâ, "Şirk koşarsan amellerin heba olur." diyor ve "Hüsrana düşenlerden olursun." diyor. Hüsrana düşenler, Allah’a mülaki olmayı  yalanlayanlar olduğuna göre, burada da hüsrana düşenler şirkte olduğu söylendiğine göre, Allah’a ulaşmayı yalanlayanlar şirktedir. Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şirktedir.

2- Bu âyet-i kerimeler ve Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesi arasında ilişki var mıdır?

Allahû Tealâ ne diyordu:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mıdır?

Rûm 31’de de Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin Allah’a karşı takva sahibi olmadıklarını ve şirkte olduklarını söylüyor.

Öyleyse 3 âyet-i kerime arasında şirk konusunda bir ilişki var. Hüsran konusunda, 2 âyet-i kerime arasında ilişki var.

3- Allah’a mülaki olmayı yalanlayanlar takva sahibi olamaz diyebilir miyiz?

Evet Allah’a ulaşmayı dilemeyenler takva sahibi olamaz.

"munîbîne ileyhi vettekûhu: O’na yönel ve takva sahibi ol." diyor.

Bu ilk takvadır. Çünkü daha sonra görüyoruz ki, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şirktedir. Şirkte olanlarında gideceği yer cehennemdir. Öyleyse cehennemden kurtarabilecek olan ilk takva söz konusu. Bu takva ise Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşiyor.

4- Bu âyet-i kerimeler ve A’râf Suresi 178. âyet-i kerimesine göre, kim Allah’a ulaşmayı dilemezse Allah tarafından dalâlette bırakılır ve hidayete erdirilmez diyebilir miyiz?

7/A'RÂF-178: Men yehdillâhu fe huvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaştırırsa), artık o hidayete ermiştir. Ve kim dalâlette bırakılırsa, işte onlar, onlar artık hüsrana uğrayanlardır (nefslerini hüsrana düşürenlerdir).


18/KEHF-17: Ve terâş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minhu, zâlike min âyâtillâhi, men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).
Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah’ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.


"men yehdillâhu fehuvel muhtedî"

A’raf 178’de de var, Kehf 17’de ki olay.

men yehdillâhu fehuvel muhtedî: Kim Allah’a ulaşırsa, o zaman o kişi hidayete erer. Allah kimi hidayete erdirirse, Kendisine ulaştırırsa, artık o hidayete ermiştir.

men yehdillâhu: Kim Allah’a ulaşmışsa.
fe: O zaman, o takdirde
huve: O.
el muhtedî: Hidayete erer.

"ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûne:
Kim dalâlette ise onlar hüsranda olanlardır."

Diyor ki kardeşimiz bu ifade üzerine:

Yukarıdaki âyet-i kerimeler (Yûnus-45, Zumer-65, Rûm-31’in ötesinde) ve A’râf Suresinin 178. âyet-i kerimesine göre, kim Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allah tarafından dalâlette bırakılır ve hidayete erdirilmez.” diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Burada Allahû Tealâ: “Kim Allah’a ulaşmışsa, o zaman o kişi hidayete erenlerden olur, "muhted" hidayete ermiş olur. Kim de dalâlette ise onlar hüsranda olanlardır.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemezse, onlar dalâlette olanlardır. Biliyorsunuz bu husus daha açık bir şekilde Ra'd Suresinin 27. âyet-i kerimesinde ifade ediliyor. Allahû Tealâ diyor ki:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


"Allah, dilediğini dalâlette bırakır. Ama kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah onları  Kendine ulaştırır.”

Yani Allahû Tealâ: “Allah’a ulaşmayı dilemeyenler dalâlettedir.” diyor. Burada da aynı şeyi söylüyor. Dalâlette olanlar hüsranda olanlardır ve Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir.

Benzer konular