Yûnus 99'da: “Allah dileseydi bütün insanlar âmenû olurdu. Öyleyse onları âmenû olsunlar diye Sen mi zorlayacaksın?”, buyuruluyor. Allahû Tealâ’nın davetine icabet ederek âmenû olanları tek bir ümmet ve tek bir fırkanın sahipleri olarak anlayabilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Âmenû » Yûnus 99'da: “Allah dileseydi bütün insanlar âmenû olurdu. Öyleyse onları âmenû olsunlar diye Sen mi zorlayacaksın?”, buyuruluyor. Allahû Tealâ’nın davetine icabet ederek âmenû olanları tek bir ümmet ve tek bir fırkanın sahipleri olarak anlayabilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Yûnus 99'da: “Allah dileseydi bütün insanlar âmenû olurdu. Öyleyse onları âmenû olsunlar diye Sen mi zorlayacaksın?”, buyuruluyor. Allahû Tealâ’nın davetine icabet ederek âmenû olanları tek bir ümmet ve tek bir fırkanın sahipleri olarak anlayabilir miyiz?

Peşin olarak söyleyelim ki, evet. Kim Allah’ın, “Allah’a ulaşmayı dileyin.” davetine icabet etmişse, âmenû olmuşsa, Allah’a ulaşmayı dilemişse, o zaman bu kişi tek bir fırkanın sahibidir.

Yunus 99:

10/YÛNUS-99: Ve lev şâe rabbuke le âmene men fîl ardı kulluhum cemîâ(cemîân), e fe ente tukrihun nâse hattâ yekûnu mu’minîn(mu’minîne).
Ve şâyet senin Rabbin dileseydi, yeryüzünde olan kimselerin hepsi elbette topluca îmân ederlerdi. Yoksa sen, insanları mü’min(ler) oluncaya kadar zorlayacak mısın?


ve lev şâe rabbuke le âmene men fîl ardı kulluhum cemîâ (cemîân): Ve şâyet senin Rabbin dileseydi, yeryüzünde olan kimselerin hepsi elbette topluca âmenû olurlardı.
e fe ente tukrihun nâse: Yoksa sen insanları zorlayacak mısın?   
hattâ yekûnu mu’minîn(mu’minîne): onlar mü’min oluncaya kadar.

Âmenû olmak, mü’min olmanın temel esası ve hiç kimsenin kimseyi zorlamak diye bir hakkı söz konusu değil. Allahû Tealâ: “lâ ikrâhe fîd dîni”, Bakara Suresinin 256. âyet-i kerimesinde:

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.


lâ ikrâhe fîd dîni: Dînde zorlama yoktur.

Buradaki muhtevaya baktığımız zaman gördüğümüz o ki, “İnsanlar topluca Allah isteseydi îmân ederlerdi. Öyleyse sen insanları zorlama hakkının sahibi değilsin.” diyor.

Bir başka âyet-i kerimesinde:

“Senin görevin tebliğ etmektir, hesap Bize aittir.” diyor Allahû Tealâ.

Resûllerin görevi tebliği yapmaktır. İnsanlar bu tebliğe iştirak ederler veya etmezler.

Öyleyse burada, “Âmenû olanları tek bir ümmet ve tek bir fırkanın sahipleri olarak anlayabilir miyiz?”

Evet. O tek fırka, bütün o geri kalan 72 ümmetin içinde dağınık halde bulunan, ama 73. fırkayı oluşturan tek bir ümmet, tek bir fırkadır.

Benzer konular