Osmanlı’dan bir nebze bahseder misiniz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Osmanlı » Osmanlı’dan bir nebze bahseder misiniz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Osmanlı’dan bir nebze bahseder misiniz?

Hürmetle, hasretle, muhabbetle mübarek ellerinizden öpüyorum. Muhterem Efendimiz! İzninizle inşaallah bir soru arz edebilir miyim? Osmanlı’nın padişahıyla, veziri vüzerasıyla, halkının ustası ve çırağıyla, iliğine kemiğine kadar aşkla iştiyakla yaşadığı en büyük kültür hazinemizden bir nebze bahseder misiniz? Medarı iftiharımız, Muhterem Efendimiz! Yavuz Sultan Han’ın bir beytini de izninizle arz edebilir bilirmiyim?
 
“Padişah-ı âlem olmak, bir kuru kavga imiş,
Bir velîye bende olmak, hepsinden alâ imiş.”

İşte Yavuz Sultan Selim, büyük bir evliyaydı. Onun söylediği söz bu, sevgili kardeşlerim! Bu söz söylendikçe hep tüylerimiz diken diken olur. Gördünüz zaten. Yüzümüzün, sakallarımızın durumundan, tüylerimizin diken diken olduğu hemen belli oluyor.

Kardeşimiz diyor ki: “Osmanlı’dan bahsetmek.” Sevgili kardeşlerim! Osmanlı’dan bahsetmek öyle 5 dakikalık, 10 dakikalık iş değil. Osmanlı bir hazine, bir kültür hazinesi. Bütün dünyanın hayranlığını kazanmışlar. Biz de Osmanlı’ya hayranız. Osmanlı adaletin temsilcisiydi. Bir kıssa anlatalım:

2. Murat içtimada ve o sırada bir yahudi bezirgân, padişahın atının gemini çekiyor: “Padişahım! Maruzatım var.” diyor.
 
“Söyle bezirgân başı.” diyor.
 
“Askerlerinden birisi benim bahçeme girmiş, elma yemiş ama parasını bırakmamış oraya.” diyor.
 
2. Murat son derece üzgün çünkü sefere çıkmadan evvel ne yaptığını sözleriyle anlatıyor. Eski askerlere diyor ki: “Evlâtlarım! Beni bu kadar çok üzmeye hakkınız var mı? Ben size demedim mi? Hazineden borcunuzu alın, borcunuzu ödeyin, kul hakkı ile orduma girmeyin. Bu nasıl iş ki siz seferdeyken bunu yapıyorsunuz. Ve beni ne kadar üzdüğünüzün farkında mısınız?” diyor padişah, gözyaşları içinde ve diyor ki: “Kim yaptı bunu?”
 
Askerlerden biri bir adım ileri çıkıyor: “Ben yaptım padişahım!” diyor. (Yeniçerilerden biri.) “Neden yaptın evlâdım? Kanunlarımı bilmiyor musun?” diyor.
 
“Biliyorum padişahım! İşte bu kardeşlerimle bereberdik. Onlar da aynı yerdeydiler. Onlar, elmaları kopardılar ağaçlarından ve yediler ve parasını oraya astılar. Bezirgân başına soralım.” diyor.
 
Soruyorlar: “Evet, paraları aldım.” diyor bezirgân başı.
 
“Ey padişah! Ama ben yerdeki elmayı aldım ve elma çürüktü. Bu çürük olan, yerdeki elmanın para edebileceğini düşünemedim padişahım. Düşünebilseydim ben de arkadaşlarımın yaptığı şeyi yapardım, ben de parayı oraya koyardım. Sorun.” diyor.
 
Bezirgân başı diyor ki: “Doğru. Yerdeki bir elma için bu parayı istiyorum.”
 
“Peki, ne istiyorsun?” diyor padişah.
 
“Bir kese altın istiyorum.” diyor bezirgân başı. 
 
“Bir kese altın istiyorum.” deyince vezirlerden birisi dayanamamış: “Padişahım! Bir çürük elmaya bir kese altın. Hak mı bu? Adalet mi?” diyor.
 
Padişah demiş ki: “Hak sahibir. Verin bir kese altını.” demiş ve bezirgân başına altın ulaştırıldığı zaman bezirgân başı elinin tersiyle keseyi itmiş: “Beni de aranıza alın.” demiş.

Anlıyor musunuz sevgili kardeşlerim, Osmanlı’ya duyulan hayranlığın arkasındaki sebebi?

Yıldırım Bayezid sefere çıkıyor. Buradaki ölçülere göre belki 20 km’de durduruyor askerini. O sırada birçok bahçelerden rahatlıkla bir şeyler toplanabilecek olan birçok yerlerden geçilmiş. Ve “Arayın. Bütün askerleri arayın.” diyor. Hepsi aranıyor ve hiçbir şey bulunamıyor.

Bu olayın kaç km ötede olduğu hakkında, şu anda hatırlayamadım ne kadar uzaklıkta olduğunu. Hiçbirinde hiçbirşey bulunamıyor. Ve padişah diyor ki (Yıldırım Bayezid): “Eğer bir tanesinde olsaydı, bir tanesinde böyle bir şeyi görseydim, o zaman Zigetvar seferine çıkmayacaktım. Sefere çıkmayacaktım. Geri dönecektim.” diyor. İşte onlar Osmanlı’ydı sevgili kardeşlerim! Herşeyleri başkalarından farklıydı.

Benzer konular