Osmanlı devletinde sevgi ve hoşgörü içerisinde nasıl bir yaşam vardı? Bu mutlu yaşamın arkasındaki gerçek neydi?

Anasayfa » Ana Sayfa » Osmanlı » Osmanlı devletinde sevgi ve hoşgörü içerisinde nasıl bir yaşam vardı? Bu mutlu yaşamın arkasındaki gerçek neydi?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Osmanlı devletinde sevgi ve hoşgörü içerisinde nasıl bir yaşam vardı? Bu mutlu yaşamın arkasındaki gerçek neydi?

Kardeşimiz çok güzel bir noktaya dokunmuş. Allah ondan razı olsun.

Sevgili kardeşlerim! Osmanlı’yı incelediğimiz zaman şunu görüyoruz. Bütün padişahlar mutlaka adına “lala” dedikleri bir mürşide tâbî idiler. Hiçbir Osmanlı padişahı olmasın ki; mürşidine tâbî olmasın.

Sevgili kardeşlerim! Bütün asker tasavvuftandı. Bütün esnaf tasavvuftandı. Bütün iş sahipleri tasavvuftandı. Aklınıza hangi gruplar gelirse bilin ki; Osmanlı’da onların hepsi tasavvuftandı. Hepsi mürşidlerine tâbî olmuşlardı. Tâbî oldukları anda da ruhları vücutlarından ayrılmıştı, Allah’a doğru yola çıkarak, 7-8 aylık ömrü olan herkesin ruhu Allah’a ulaşmıştı.

Burada çok önemli bir olay var, sevgili kardeşlerim! Osmanlı’nın cihan hâkimiyeti boşuna bir müessese değildir. Osmanlı cihan hâkimiyetini Allah’tan aldığı yetkiyle kazanmıştır. Bir ordunun bütün mensupları tasavvuftansa o ordu kolay kolay yenilmez, sevgili kardeşlerim! Eğer bütün esnaf tasavvuftansa orada adaletsizlik olmaz.

Sevgili kardeşlerim! Osmanlı’nın kumaşlarını çok beğenen bir yabancı geliyor ve kumaş satana soruyor:

-"Bu kumaşın metresi ne kadar? Bu kumaşın metresi ne kadar?” diye ya da o zaman kullanılan ölçüyü söylüyor. Bakıyor ki; bir tanesi çok ucuz.

Diyor ki:

-Bu, bu ucuz olan ne? Ben ondan istiyorum.

O da diyor ki:

-Bunu sana vermem mümkün değil. Çünkü o kumaş defoludur. Onda hatalar var. Bu sebeple o kumaş sana verilmez.
 
Şimdi o kumaşı almak isteyen yabancı diyor ki:

-Bana verilmez de sizin kardeşlerinizden birine verilebilir mi?

-Biz onu kendisine göstererek… O kendisi kullanacaksa bunu, o zaman bu şartla ona o kumaşı, o kadar ucuz vererek bunu yaparız. Ama bir tüccara asla böyle bir kumaş verilmez. Bunu yapmayacak olan bir tüccar için bu söz konusu olmaz. Onu ancak kendisi kullanabilir ve bundan %100 emin olarak yaparız biz bu işi. Allah’tan sorarız: “Bu kişi nasıldır?” diye.

Sevgili kardeşlerim! Osmanlı bu sebeple dünya hâkimiyetini kurmuştur. Padişahtan en aşağıdaki kişiye kadar herkes tasavvuftandı. Herkesin ayrı bir tasavvuf grubu vardı. Herkes mürşidine mutlaka tâbî idi. Mürşidine tâbî olması için kişinin Allah’tan mürşidini sorması lâzım.

Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzım. Ondan sonra mürşide tâbiiyet 2. kat cenneti ifade ediyor. Bu sebeple Osmanlı’da adalet müessesesi bütün boyutlarıyla mevcuttu.

Allah razı olsun.

Benzer konular