İbrâhîm Suresinin 44. âyet-i kerimesi ile Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » İbrâhîm Suresinin 44. âyet-i kerimesi ile Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İbrâhîm Suresinin 44. âyet-i kerimesi ile Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtası var mıdır?

Öyleyse bakıyoruz İbrâhîm Suresinin 44. âyet-i kerimesi ile Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi.

İbrâhîm 44’de diyor ki:

14/İBRÂHÎM-44: Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).
Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?


“Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar (ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu). O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (yani bize zaman ver.) Senin davetine icabet edelim.”

nucib da’veteke: Senin davetine icabet edelim.
ve nettebiır rusul(rusule): ve resûllere tâbî olalım.

“Daha önce sizin için bir zeval olmadığına yemin eden siz değil misiniz?” diyor Allahû Tealâ.

Onlar ne diyorlardı? “Bizim için bir zeval yoktur. Biz Allah’a inanıyoruz öyleyse gideceğimiz yer mutlaka Allah'ın cennetidir. Siz kendi işinize bakın.”

“Allah’a ulaşmayı dileyin.” diyenlere böyle söylüyorlardı. “Biz Allah’a inanıyoruz yani biz mü’miniz Allah’a inandığımıza göre. Öyleyse biz kurtuluşa ulaşanlarız.” Siz kendinizi kurtarmaya çalışın. Ama kıyâmet günü bakıyorlarki öyle değil.

Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesi:  

28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.


fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum: bundan sonra eğer sana senin davetine icabet etmezlerse.

Ne davet? İki davet de var; Allah’a ulaşmayı dilemek ve resûle tâbî olma daveti.
 
fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum: onlar muhakkak ki hevalarına tâbî olmuşlardır.
ve men edallu mimmenittebea hevâhu: hevasına tâbî olandan daha zalim kim vardır? Daha çok dalâlette kim vardır?
bi gayri huden minallâh(minallâhi): Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın yani Allahû Tealâ’dan bir hidayetçiye tâbî olmak yerine kendi hevasına tâbî olandan daha çok dalâlette olan kim vardır?
innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne): Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Hidayete ermeleri için Allah’a ulaşmaları lâzım, Allah’a ulaşmayı dilemeleri lazım ve arkasından da irşad makamına tâbî olmaları söz konusu. Her ikisinde de irşad makamına tâbiiyet yer alıyor. Davete icabet de yer alıyor. Resûle tâbiiyet de yer alıyor. Bu bakımdan aralarında bir illiyet rabıtası mevcuttur.

Benzer konular