Bakara Suresinin 87. ve Mu’minun Suresinin 44. âyet-i kerimelerinde resûllerin ardı arkası kesilmeksizin geldiği belirtiliyor olmasına rağmen bugünkü islâm tatbikatında buna inanılmıyor olması, insanların resûllere tâbî olmayıp dalâlette kalmalarını sağlayan en önemli sebeptir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Bakara Suresinin 87. ve Mu’minun Suresinin 44. âyet-i kerimelerinde resûllerin ardı arkası kesilmeksizin geldiği belirtiliyor olmasına rağmen bugünkü islâm tatbikatında buna inanılmıyor olması, insanların resûllere tâbî olmayıp dalâlette kalmalarını sağlayan en önemli sebeptir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Bakara Suresinin 87. ve Mu’minun Suresinin 44. âyet-i kerimelerinde resûllerin ardı arkası kesilmeksizin geldiği belirtiliyor olmasına rağmen bugünkü islâm tatbikatında buna inanılmıyor olması, insanların resûllere tâbî olmayıp dalâlette kalmalarını sağlayan en önemli sebeptir diyebilir miyiz?

Bu kardeşimiz tam 12'den vurmuş. İşte bu sebeple insanlar resûllere tâbî olmayıp dalâlette kalıyorlar. İşte yanlış öğretilen ilim Kur’ân-ı Kerim’i devre dışı bırakıp da insanların yazdığı kitaplardan dîni öğrenmeleri, insanları bu noktaya ulaştırmış. Kur’ân’daki muhtevayı bugünkü dîn ilmi, insanları kurtuluşa ulaştıracak bütün açılardan kaybetmiş durumda. İslâm kanısından ya da kâinatın tek dîninden büyük burçlar düşmüş, insanları hidayete erdirecek olan bütün faktörler, bütün direngi noktaları, bütün muhteva yok olmuş, tamamen yok olmuş.

Allah’a hamd eder ve şükrederiz ki Kur’ân var, 14 asırdır tek bir harfi değişmeden duran Kur’ân-ı Kerim. Ve o ilmin öğretisini söylemiyor, Allah’ın öğretisini söylüyor ve bugün dîn ilmi, hangi milletin içinde, hangi dînin içinde olursanız olun Kur’ân’ın bütününü asla kapsamıyor ve en kötüsü insanların dalâlette kalmasına, küfürde kalmasına, hüsranda kalmasına sebebiyet veriyor. Şeytanın kulu olmaktan, tagutun kulu olmaktan kurtulamamasına sebebiyet veriyor.

Bakara Suresinin 87. âyet-i kerimesi:

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne).
Andolsun ki, Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.


ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli: Muhakkak ki Biz Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra resûlleri art arda gönderdik (birbiri arkasından gönderdik).
ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti: Ve Meryem’in oğlu İsâ’ya da beyyineler (ıspat, vasıtaları, açıklamalar).
ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi): Ve onu Ruh’ûl Kudüs (mukaddes ruhla) ile destekledik.
e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusuku mustekbertum: Size resûlümüz gelince resûl gelip de sizin nefsinizin hoşlanmadığı (nefsinizin hevasına hoş gelmeyen) şeyler söyleyince kibirlendiniz. (Yahudi kavmine hitap ediyor.)
fe ferîkan kezzebtum: Bir kısmını tekzip ettiniz (yalanladınız).
ve ferîkan taktulûn(taktulûne): Bir kısmınıysa öldürdünüz.

Hem bu âyet hem de Mu’minun Suresinin 44.âyet-i kerimesi resûllerin art arda geldiğini söylüyor.

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


summe erselnâ rusulenâ tetrâ: Sonra resûllerimizi art arda (birbirinin arkasından), ara vermeksizin gönderdik.
kullemâ câe ummeten resûluhâ: Bütün ümmetlere resûllerimiz geldiğinde.
kezzebûhu: Onları tekzip ettiler.

Hangi kavme Allahû Tealâ resûl göndermişse her kavim resûlü mutlaka tekzip etmiş, yalanlamış. İnsanlık tarihi boyunca hep böyle olmuş sevgili kardeşlerim. Onun için bugün de bütün kavimlerde resûller yaşıyor ve bütün kavimlerde yaşayan resûller o milletin büyük kısmı tarafından mutlaka reddedilmiş durumda, inkâr edilmiş durumda, yalanlanmış durumda.
   
fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan: Biz de onları birbiri arkasından helâk ettik.
ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse): Ve onları efsane kıldık.
fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne): Mü’min olmayan kavim uzak olsun.    

Şimdi böyle bir hususta bir takım iddalarla karşılaşabilirsiniz. Derler ki:

“Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den evvelki devrelerde olanlar bunlar, o son resûldü.”

Bu, Kur’ân’a hiç uygun olmayan bir iddia. Allahû Tealâ bütün devirlerdeki insanların resûl gönderilmedikçe, kendilerine bir resûl gelmedikçe cezalandırılmayacağını söylüyor. Bütün insanlar için geçerli. Ve Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde Allahû Telâ bunu bir defa daha kesinleştirmiş.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


Diyor ki: “Cehenneme gelenlere kapıda (kapıya ulaşmaları halinde) cehennem bekçileri onlara derler ki: Size Allah’ın resûlü gelip de buraya (cehenneme) geleceğinizi söylemediler mi? Onlar da derler ki: “Söylediler ama küfür üzerimize hak oldu.” Yani “Biz, o resûllerini dediğini yapmadık.”

Cehenneme kim gelirse, cehenneme kalmak üzere gelenler uçarak cehennemin içine giremezler ve bu insanlar için Allahû Tealâ’nın dizaynı son derece açık, kapı yerden kaldırılarak, burunları sürtünerek içeri girmek mecburiyetindedirler.

Onlar gözlerindeki hicab-ı mesture alınmamış olan, kulaklarındaki vakra alınmamış olan, kalplerindeki ekinnet alınmamış olan insanlardır. Oradaki elektronik sistemler onlara geçit vermez. Onlar uçarak cehennemin içerisine giremezler ki ötekiler, cennete girecek olanlar, uçarak girerler. Tekrar uçarak çıkarlar oradan, hiç bir engel yoktur. Ama cehenneme girip de kalacak olanlar bu standartlarda oldukları için ona göre programlanmış olan cehennem kapıları onları geçirmez içeriye. Onlar ancak kapılar yükseltilerek, geçerken burunları mutlaka yere sürtünecek kadar kapılar yükselerek, sürtünerek cehenneme girerler. Ve onların hepsine bu söz söylenir:

“Size resûller gelip de buraya geleceğinizi söylemediler mi?”
 
Hangi devirde yaşarsa yaşasın insanlar, hangi kasabada yaşarlarsa yaşasınlar mutlaka o kavmin içindeki resûl onlar tarafından (o resûl kendisini açıklamıştır), bilinir ama itaat edilmez. Ve işte onun söylediği söz çıkar:

“Siz Allah’a ulaşmayı dilemiyorsunuz, gideceğiniz yer cehennemdir. Ya Allah’a ulaşmayı dileyin, Allah’ın cennetine ulaşın ya da cehenneme gideceksiniz.”

İşte bu söylenir, bütün kavimlerde Allah’in resûlleri tarafından insanlara. “Bütün kavimlere resûl beas ederiz.” diyor Allahû Tealâ ve diyor ki: “Biz bir resûl beas etmedikçe azap etmeyiz.”

“O kavmin içinde bir resûl vazifeli kılmadıkca azap etmeyiz.” diyor Allahû Tealâ.

Cehenneme gitmek mutlaka bir resûlle, bir resûlden haberdar olmak kaydı iledir. Öyleyse bütün devirlerde, bütün milletlerin içinde mutlaka resûl yaşar, elbette her karyede, her kasabada bir resûl olmaz ama her millette, o milletin dilini konuşan bir resûl mutlak olarak, bütün zaman devrelerinde mevcut olmuştur.

B- Ayrıca tebliğde bulunduğumuz bu insanlar buradaki resûllerin Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar olan resûller olduğunu söyleyip işin içinden çıkıyorlar.

Onlar çıkmaya devam etsinler, orada kıyâmette onlarla karşılaşacağız. O zaman doğruların ve yanlışların ne olduğunu, hatta o zaman değil öldükleri anda doğrunun yanlışın ne olduğunu görecekler.

Bu âyet-i kerimelerde belirtilen resûllerin her devirde gelen resûller olduğunu onlara nasıl izah edebiliriz?

Söylediklerimizi söyleyerek. Resûller konusundaki açıklamalarımızı yeniden ele alın ve âyetler son derece açık olarak söylüyor; her kavimde, her devirde resûl bulunduğu kesinlik kazanıyor Kur’ân-ı Kerim’de.

“kulli kavmin resul.” diyor Allahû Tealâ, “Bütün kavimlerde resûl mutlaka vardır, her devirde.”

Söylediğimiz gibi her cehenneme ulaşan kişiye bu söz mutlaka söylenir.


 

Benzer konular