Bu kardeşimiz tam 12'den vurmuş. İşte bu sebeple insanlar resûllere tâbî olmayıp dalâlette kalıyorlar. İşte yanlış öğretilen ilim Kur’ân-ı Kerim’i devre dışı bırakıp da insanların yazdığı kitaplardan dîni öğrenmeleri, insanları bu noktaya ulaştırmış. Kur’ân’daki muhtevayı bugünkü dîn ilmi, insanları kurtuluşa ulaştıracak bütün açılardan kaybetmiş durumda. İslâm kanısından ya da kâinatın tek dîninden büyük burçlar düşmüş, insanları hidayete erdirecek olan bütün faktörler, bütün direngi noktaları, bütün muhteva yok olmuş, tamamen yok olmuş.
Allah’a hamd eder ve şükrederiz ki Kur’ân var, 14 asırdır tek bir harfi değişmeden duran Kur’ân-ı Kerim. Ve o ilmin öğretisini söylemiyor, Allah’ın öğretisini söylüyor ve bugün dîn ilmi, hangi milletin içinde, hangi dînin içinde olursanız olun Kur’ân’ın bütününü asla kapsamıyor ve en kötüsü insanların dalâlette kalmasına, küfürde kalmasına, hüsranda kalmasına sebebiyet veriyor. Şeytanın kulu olmaktan, tagutun kulu olmaktan kurtulamamasına sebebiyet veriyor.
Bakara Suresinin 87. âyet-i kerimesi:
Hangi kavme Allahû Tealâ resûl göndermişse her kavim resûlü mutlaka tekzip etmiş, yalanlamış. İnsanlık tarihi boyunca hep böyle olmuş sevgili kardeşlerim. Onun için bugün de bütün kavimlerde resûller yaşıyor ve bütün kavimlerde yaşayan resûller o milletin büyük kısmı tarafından mutlaka reddedilmiş durumda, inkâr edilmiş durumda, yalanlanmış durumda.
fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan: Biz de onları birbiri arkasından helâk ettik.
ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse): Ve onları efsane kıldık.
fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne): Mü’min olmayan kavim uzak olsun.
Şimdi böyle bir hususta bir takım iddalarla karşılaşabilirsiniz. Derler ki:
“Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den evvelki devrelerde olanlar bunlar, o son resûldü.”
Bu, Kur’ân’a hiç uygun olmayan bir iddia. Allahû Tealâ bütün devirlerdeki insanların resûl gönderilmedikçe, kendilerine bir resûl gelmedikçe cezalandırılmayacağını söylüyor. Bütün insanlar için geçerli. Ve Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde Allahû Telâ bunu bir defa daha kesinleştirmiş.
“Size resûller gelip de buraya geleceğinizi söylemediler mi?”
Hangi devirde yaşarsa yaşasın insanlar, hangi kasabada yaşarlarsa yaşasınlar mutlaka o kavmin içindeki resûl onlar tarafından (o resûl kendisini açıklamıştır), bilinir ama itaat edilmez. Ve işte onun söylediği söz çıkar:
“Siz Allah’a ulaşmayı dilemiyorsunuz, gideceğiniz yer cehennemdir. Ya Allah’a ulaşmayı dileyin, Allah’ın cennetine ulaşın ya da cehenneme gideceksiniz.”
İşte bu söylenir, bütün kavimlerde Allah’in resûlleri tarafından insanlara. “Bütün kavimlere resûl beas ederiz.” diyor Allahû Tealâ ve diyor ki: “Biz bir resûl beas etmedikçe azap etmeyiz.”
“O kavmin içinde bir resûl vazifeli kılmadıkca azap etmeyiz.” diyor Allahû Tealâ.
Cehenneme gitmek mutlaka bir resûlle, bir resûlden haberdar olmak kaydı iledir. Öyleyse bütün devirlerde, bütün milletlerin içinde mutlaka resûl yaşar, elbette her karyede, her kasabada bir resûl olmaz ama her millette, o milletin dilini konuşan bir resûl mutlak olarak, bütün zaman devrelerinde mevcut olmuştur.
B- Ayrıca tebliğde bulunduğumuz bu insanlar buradaki resûllerin Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar olan resûller olduğunu söyleyip işin içinden çıkıyorlar.
Onlar çıkmaya devam etsinler, orada kıyâmette onlarla karşılaşacağız. O zaman doğruların ve yanlışların ne olduğunu, hatta o zaman değil öldükleri anda doğrunun yanlışın ne olduğunu görecekler.
Bu âyet-i kerimelerde belirtilen resûllerin her devirde gelen resûller olduğunu onlara nasıl izah edebiliriz?
Söylediklerimizi söyleyerek. Resûller konusundaki açıklamalarımızı yeniden ele alın ve âyetler son derece açık olarak söylüyor; her kavimde, her devirde resûl bulunduğu kesinlik kazanıyor Kur’ân-ı Kerim’de.
“kulli kavmin resul.” diyor Allahû Tealâ, “Bütün kavimlerde resûl mutlaka vardır, her devirde.”
Söylediğimiz gibi her cehenneme ulaşan kişiye bu söz mutlaka söylenir.