Mâide-104 ile Bakara-170 arasında bir iliyet rabıtasından bahsedebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Mâide-104 ile Bakara-170 arasında bir iliyet rabıtasından bahsedebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mâide-104 ile Bakara-170 arasında bir iliyet rabıtasından bahsedebilir miyiz?

Mâide-104’de Allahû Tealâ diyor ki:

5/MÂİDE-104: Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve ilâr resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).
Ve onlara: “Allah'ın indirdiğine (Kur’ân'a) ve Resûl’e (itaate) gelin.” denildiğinde; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (dîn) bize yeter (kâfi)” derler. Ya onların babaları (bu gerçeklere ait) bir şey bilmiyorlarsa ve hidayete ermemişlerse de mi?


ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu: Onlara Allah'ın indirdiğine; indirdiği şeye gelin, Kur’ân’a gelin.
ve iler resûli: Ve Resûl’e gelin, tâbî olmaya gelin. Resûl’ün söylediklerini dinlemeye gelin denildiğinde.
kâlû: Derler ki.
hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ: Bizim için yeter. Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol (şey, yani üzerinde bulduğumuz yol üzerinde bulduğumuz şey yani emaniyye) bize yeter, diyorlar.

Burada dikkatle durun, babalardan neler kastediliyor? Bunca asırdır o yazılan kitaplarla Allah’ın hakikatlerinin belki farkına bile varmadan gözardı edilmesine sebebiyet verenler. Sorumluluk olarak birşey düşünmüyoruz. Konumuz o değil.

İnsanları yargılamakla vazifeli değiliz ama bir vakadan hareket etmek mecburiyetindeyiz. İnsanların yazdığı yazılar bugünkü dîn öğretiminin esasını teşkil ediyor, bütününü teşkil ediyor ve bu dîn öğretiminde Allah’ın dîn adına ortaya koyduğu temeller yok edilmiş. Vaka bu.

Kim suçludur, kim suçsuzdur; bunun muhasebesi bize ait değil, sadece Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’iyle, bugünkü Kur’ân’ın öğretisiyle, bugünkü dîn öğretisini karşılaştırıyoruz. Ve bu hazin tabloyu gözler önüne sermek zorundayız. Çünkü bütün dünya insanı cehenneme doğru gidiyor ve hidayetten tamamen kopmuş durumda insanlar. Öyleyse “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz dîn.” “Babaları” dediği her devirdeki herkes. İlim sahipleri de bu babaların arasında.

Öyleyse değerli ilim sahipleri Kur’ân’ın ilmiyli örtüşmüyorsa, ilim sahiplerinin ilimleri Kur’ân’ın temel hedeflerini ihtiva etmiyorsa, ne İslâm’ın 7 safhasını ne zikri, İslâm’ın temellerini, dînin temellerini sadece İslâm değil, başka bir dîn zaten hiç olmamış. “İslâm’ı ihtiva etmiyorsa” dediğimiz zaman dîni ihtiva etmiyorsa istikametinde bu söz. O zaman geriye ne kalır ki sevgili kardeşlerim?

Dîn adına yapılan öğreti, hiç kimseyi Allah’ın cennetine taşıyamıyacak olan bir erozyona uğramış ve aslî unsurla, dîni, dîn yapımı unsurlar, hepsi yok olmuş, 7 safhanın 7’si de yok olmuş ve hedefler yok edildikten sonra vasıtalar yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelimeyi şehadet getirmek, bunlar vasıtalar, ibadetlerin hepsi bizi o 7 tane safhaya ulaştıracak olan vasıtalardır, vasıtalar hedef olmuş. Ve hedeflerin de temeli altındaki asıl hedef, Allah’a ulaşmayı dilemek yok olmuş.

O zaman böyle bir muhteva içerisinde gerçekten ciddi bir buhran söz konusu. Artık Allah’a dönmek zamanıdır diye düşünüyoruz.

Öyleyse Mâide-104 ile Bakara Suresinin 170. âyet-i kerimesi arasında bir illiyet rabıtasından bahsedebilir miyiz? Evet, her ikisi de “Babalarımızı, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola tâbî oluruz.” şeklinde.

Öyleyse burada ciddi bir sorun var, sevgili kardeşlerim. Dîn unutulmuş, dînin temel faktörlerinin bütünü unutulmuş, geriye kalan vasıtalar hedef değildir, vasıtalarla hedefleri birbirine karıştırmayın lütfen ve muhtevaya da dikkatle bakın. Yani insanların küfürden, dalâletten, şirkten, hüsrandan, kısaca negatif faktörlerin hepsinden kurtulduğu nokta, bütün negatiflerin pozitife döndüğü nokta, kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi ve bu yoksa, dîn yok oluyor.  

Allah razı olsun.

Benzer konular