Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi ve En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesiyle En’âm Suresinin 31. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytana tâbî olanlar ve fırkalara ayrılanlardır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi ve En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesiyle En’âm Suresinin 31. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytana tâbî olanlar ve fırkalara ayrılanlardır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi ve En’âm Suresinin 12. âyet-i kerimesiyle En’âm Suresinin 31. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler şeytana tâbî olanlar ve fırkalara ayrılanlardır diyebilir miyiz?

Evet, şeytana tâbî olanlar fırkalara ayrılanlardır, dalâlette olanlardır, küfürde olanlardır. Öyleyse şeytana tâbî olanlar fırkalara ayrılanlardır diyebilir miyiz? Zaten onu Sebe 20’ye göre diyor Allahû Tealâ:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç, geriye kalan bütün fırkalar, fırkalara ayrılanların hepsi, onlar mü’min değildirler.” diyor.

Mü’min olanlar sadece bir tek fırkayı oluşturanlar, takva sahibi olanlar, kısaca Allah’a ulaşmayı dileyenler. Allah’a ulaşmayı dilemiyenler, onlar mü’min değiller.

Şimdi En’âm-31’e bakıyoruz:

6/EN'ÂM-31: Kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasratenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârahum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah’a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?


kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi): Allah’a mülâki olmayı tekzip edenler (yalanlıyanlar) hüsrandadılar.

hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne): Allah’a mülâki olmayı (yani ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler (Allah’a ulaşmayı yalanlayanların hepsi hüsranda). O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, değil mi?” diyor Allahû Tealâ.

Yüklendikleri şey; negatif dereceler, pozitif derecelerden çok daha fazla negatif dereceler kazanmışlar. Hüsranda olanların özelliği, kaybettikleri derecelerin kazandıklarından ağır oluşu, fazla oluşu, kazandıklarının hafif oluşu yani yükleri ağır ağır bir yük taşıyorlar.

Öyleyse burada Allah’a mülâki olmayı yalanlayan kimseler hem şeytana tâbî olanlardır, Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesinde ve hem de gene Sebe-20’ye göre fırkalara ayrılandır. En’âm  12’ye göre mü’min değillerdir, şeytana tâbî olanlardır ve fırkalara ayrılanlardır.

6/EN'ÂM-12: Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah’ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü’min değildirler.


Dizayna baktığımız zaman olay, bütün boyutlarıyla aydınlanıyor, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler hüsranda olanlardır yani günahları sevaplarından fazla olanlardır.

Özellikleri ne? Özelikleri açık. Bunlar, Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar. Dilemedikleri için tek fırkanın içinde olmaları mümkün değil. Mutlaka fırkalara ayrılanların içinde bunlar. Ve Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar; hüsranda olanlar, Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar; küfürde olanlar, Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar; fırkalara ayrılanlar. Bir tek fırka hariç hepsi iblise tâbî oldular.

Allah  razı olsun. 

Öyleyse burada Allahû Tealâ (En’âm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde): “Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar hüsrana düştüler.” diyor. Aynı zamanda Yûnus-45’de de Allahû Tealâ öyle söylüyordu:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Tekzip edenler (yalanlayanlar) hüsranda oluyor.” diyor.

En’âm-31 de gene aynı şeyi söylüyor. En’âm-31’de Allah'a ulaşmayı, Allah'a…(40.48) “kezzebû”, “tekzip”, bu da tekzibin içine giriyor.

Benzer konular