Allahû Tealâ Bakara 186'da buyuruyor ki: "O halde onlar da Benim davetime icabet etsinler ve Bana îmân etsinler." Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: "Mutlaka duanızın kabul edileceğini inanarak Allah’a dua edin. Şunu iyi bilin ki; Allah kalbi gaflet içindekilerin duasını kabul etmez." Bu âyet ve hadîse göre; "Davete icabet edenler, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Davete icabet etmeyenler ise kalbi gaflet içinde olanlardır ve Allah’ın duasını kabul etmediği kişilerdir." diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Allahû Tealâ Bakara 186'da buyuruyor ki: "O halde onlar da Benim davetime icabet etsinler ve Bana îmân etsinler." Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: "Mutlaka duanızın kabul edileceğini inanarak Allah’a dua edin. Şunu iyi bilin ki; Allah kalbi gaflet içindekilerin duasını kabul etmez." Bu âyet ve hadîse göre; "Davete icabet edenler, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Davete icabet etmeyenler ise kalbi gaflet içinde olanlardır ve Allah’ın duasını kabul etmediği kişilerdir." diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allahû Tealâ Bakara 186'da buyuruyor ki: "O halde onlar da Benim davetime icabet etsinler ve Bana îmân etsinler." Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: "Mutlaka duanızın kabul edileceğini inanarak Allah’a dua edin. Şunu iyi bilin ki; Allah kalbi gaflet içindekilerin duasını kabul etmez." Bu âyet ve hadîse göre; "Davete icabet edenler, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Davete icabet etmeyenler ise kalbi gaflet içinde olanlardır ve Allah’ın duasını kabul etmediği kişilerdir." diyebilir miyiz?

Elbette. “Kimler gaflettedir?” diye baktığımız zaman, gaflette olanların gayy yolunu seçenler, irşad yolunu seçmeyenler olduğu noktasına ulaşıyoruz. Dalâlette olanların gaflette olduğunu görüyoruz, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin gaflette olduğunu görüyoruz.

Öyleyse gaflette olanlar kimler? Allah’ın davetine icabet etmeyenler, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlardır.

Şimdi Bakara Suresinin 186. âyet-i kerimesine bakalım:

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).


ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun): Eğer kullarım sana Benden sual ederlerse, Beni sorarlarsa de ki: “Ben (onlara) yakınım.”
ucîbu da’veted dâi izâ deâni: Bize dua ettikleri zaman, dua edenin davetine icabet ederiz.
fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne): Ama onlar da Benim davetime icabet ettikleri takdirde ve Bana âmenû oldukları takdirde (Bana ulaşmayı diledikleri takdirde). Böyle yaparlarsa, irşada ulaşırlar (irşada ulaşsınlar).” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Allahû Tealâ neden bahsediyor? Allah’ın bir kişinin davetine icabet etmesi için o kişinin en azından âmenû olması, Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzım. Eğer dilerse, mutlaka ruhunu Allah’a ulaştıracak, mutlaka daha öteye de geçecek ve irşada ulaşacak kişi.
 
Öyleyse Allahû Tealâ’nın ‘davetine icabet ettiği’ kişiler, Allah’a ulaşmayı diledikleri andan itibaren irşada ulaşıncaya kadar. Ondan sonra kulun daveti yok, Allah’ın daveti söz konusu. Kişinin iradesini teslim alıyor ve onu Kendi iradesine bağlıyor.

Benzer konular