Kişi hacet namazını kıldığı zaman Allah’ın tayin ettiği mürşidi mi görür, yoksa gönlünde yatan kişiyi mi görür? Bazı cemaatlerdeki kardeşlerimiz hacet namazı kıldıklarını ve kendi liderlerini gördüklerini iddia ettiler. Hatta kendi mürşidlerinin devrin imamı olduğunu da hacet namazında gördüklerini iddia ediyorlar.

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Kişi hacet namazını kıldığı zaman Allah’ın tayin ettiği mürşidi mi görür, yoksa gönlünde yatan kişiyi mi görür? Bazı cemaatlerdeki kardeşlerimiz hacet namazı kıldıklarını ve kendi liderlerini gördüklerini iddia ettiler. Hatta kendi mürşidlerinin devrin imamı olduğunu da hacet namazında gördüklerini iddia ediyorlar.
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kişi hacet namazını kıldığı zaman Allah’ın tayin ettiği mürşidi mi görür, yoksa gönlünde yatan kişiyi mi görür? Bazı cemaatlerdeki kardeşlerimiz hacet namazı kıldıklarını ve kendi liderlerini gördüklerini iddia ettiler. Hatta kendi mürşidlerinin devrin imamı olduğunu da hacet namazında gördüklerini iddia ediyorlar.

Kişinin hacet namazı kılması, onun o namazdaki talebine bağlıdır. Kişi “Ben mürşidimi görmek istiyorum.” derse Allahû Tealâ ona mürşidini gösterir. Kişi “Ben devrin imamını görmek istiyorum.” derse o zaman Allahû Tealâ ona devrin imamını gösterir. Ve tabi böyle olması için kişinin Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece boy abdesti alıp, mutlaka saf bir niyetle (kesin bir niyetle) Allah’tan bunu sorması icap eder.

“Bazı cemaatlerdeki kardeşlerimiz hacet namazı kıldıklarını ve kendi liderlerini gördüklerini iddia ettiler.”

Doğrudur. Eğer mürşid görmek istiyorlarsa, kendi liderleri mürşidse onu göreceklerdir zaten; ona bağlanmışlardır. Onlar da Allahû Tealâ’nın yolundaysa, Allah’a ulaşmayı diliyorlarsa…  

“Hatta kendi mürşidlerinin devrin imamı olduğunu da hacet namazında gördüklerini iddia ediyorlar.”

Tabii burada buna inanmak mümkün değil. Allahû Tealâ’nın kimi imam tayin ettiği kesin bir şekilde bellidir. Ve hacet namazını gerçek anlamda kılabilen herkes, onu görür sadece.

Dikkat edin sevgili kardeşlerim! Hacet namazı, Allahû Tealâ tarafından şöyle söyleniyor:    

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.


“Sabırla ve hacet namazıyla istianeyi (mürşidinizin kim olduğunu) Allah’tan öğrenin (öğrenmeyi isteyin). Bu zor bir iştir.”

İşte bu kardeşlerimiz… Kendileri ehli tarik değiller, kendileri meselâ bir cemaatin içindeler ama cemaatte tâbiiyet yok. Mürşidleri de 50 sene evvel ölmüş, 60 sene evvel ölmüş. Bir defa, tâbiiyet müessesesi yok. Tâbiiyet yoksa hangi mürşidi görecekler?

Yetmez! Acaba bu kardeşlerimiz Allah’a ulaşmayı dilediler mi? Dilemezlerse hiçbir şey göremezler. Acaba bu kardeşlerimiz Allah’a ulaşmayı dilediler de Allah onlara 12 tane ihsanda bulundu mu ki mürşidlerine ulaşacaklar. Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’inden haberdar olmayan insanlar, kendilerini ehli tarîk zannediyorlar.

Sevgili kardeşlerim yetmez! Orada bitmiyor âyet. Diyor ki Allahû Tealâ: “Onlar yakîn hâsıl ederek, kesinlikle inanırlar ki; ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıracaklardır.”

Sorun bakalım! Bu namazları kılanlar, Allah’a ruhlarını mutlaka ulaştıracaklarından eminler mi?

Görüyor musunuz sevgili kardeşlerim, ne kadar çok etken var onların yanlış görmeleri için. Ancak sizler, Allah’a ulaşmayı dileyip de bize tâbî olanlara tâbî olanlar veya direkt olarak bize tâbî olanlar, sizler Allah’a ulaşmayı dileyenlersiniz. Sizler hidayet çağının mimarlarısınız.

Evvelâ Fâtiha Suresiyle başlıyor olay. Diyoruz ki Allahû Tealâ’ya: “Yalnız Senden istiane isteriz, bizi Sıratı Mustakîm’e ulaştırman için (yalnız Senden istiane isteriz).”

1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.

1/FÂTİHA-6: İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme).
(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır).


Ondan sonra Allahû Tealâ diyor ki: “Allah’a ulaşmaya vesileyi Allah’tan isteyiniz.”     

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.


“yâ eyyuhellezîne âmenû” dedikten sonra Allahû Tealâ, “vettekûllâhe: Takva sahibi olun.” diyor. Ondan sonra diyor ki; “Allah’a ulaşmaya vesileyi isteyin.”

Yani önce Allah’a ulaşmayı dileyecekler bu çocuklar. Dilemişler mi? Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesine göre Allah’a ulaşmayı dilemişler mi? Ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıracaklarından eminler mi? Bakara Suresinin 45. ve 46. âyet-i kerimeleri gereğince ancak o zaman hacet namazıyla Allah’tan sual sorabilirler.

Herşeyin bedava olduğunu zannediyorlar galiba bu kardeşlerimiz. Ve de Allahû Tealâ gerekli şartlara sahip olmayan kişiye normal standartlarda yanlış şeyler gösterecektir, bu da eşyanın tabiatına son derece uygundur. Bunların hepsi olmazsa olmaz şartları Kur’ân-ı Kerim’in; Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişi Allah’tan sorsa da göremez. 13. ihsanda gösterilir mürşid. Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişiye Allahû Tealâ 13. ihsanında gösterir mürşidini, yoksa göstermez sevgili kardeşlerim.

Ona 7 tane furkan verecektir; kalbine ulaşacaktır, kalbin nur kapısını Allah’a çevirecektir, göğsünden kalbine yol açacaktır. O kişinin bundan sonraki seviyede zikir yapmasıyla, kalbine nur ulaşacaktır; kişi huşûya ulaşacaktır. Huşûya ulaşan kişiye Allahû Tealâ o hakkı vermiştir. Hacet namazını kılıp, Allah’tan sormasını… Huşûya ulaşan kişi için hacet namazını kılarak Allah’tan sorma haktır ve Allah sözünü mutlaka yerine getirir. O kişiye mutlaka mürşidini gösterir. Bu standart içinde gösterir.

Öyleyse hacet namazı kılanlar! Hacet namazının ne olduğunu öğrenin önce! Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan hacet namazında doğruyu göremez. Ve şimdi insanlar; “Allah’a ulaşmayı dilemek mi? O da neymiş?” diyorlar. Allah’a ulaşmayı dilemezlerse zaten kurtulmaları mümkün değil. Kurtulmaları mümkün olmayan insanlara Allahû Tealâ mürşid göstermiş veya göstermemiş ne yazar ki?
 
1. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi şirktedir.
2. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi dalâlettedir.
3. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi küfürdedir.

İşte Cuma hutbesinde söylediğimiz şeylere dikkatle bakın. Niçin küfürde, niçin dalâlette, niçin şeytanın kulu o insanlar? O insanlara Allahû Tealâ ne göstersin ki? Bu konuda tartışmaya girdiğiniz zaman hemen son Cuma hutbesinde söylediğimizi onlara anlatın. Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanlar neden dalâlettedir, neden küfürdedir, neden şeytanın kuludur, ayrıca neden şirktedir? Şirk içinde, küfür içinde, dalâlet içinde olan insanlara Allahû Tealâ gösterir mi?          

Benzer konular