Murselâd 25, 26, 27’de geçen ölüler ve dirileri Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve dileyenler olarak düşünebilir miyiz? Aynı âyetlerde geçen yüce dağların irşad makamı ve içilen suların da Allah’ın rahmeti olduğunu söyleyebilir miyiz?
Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Murselâd 25, 26, 27’de geçen ölüler ve dirileri Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve dileyenler olarak düşünebilir miyiz? Aynı âyetlerde geçen yüce dağların irşad makamı ve içilen suların da Allah’ın rahmeti olduğunu söyleyebilir miyiz?
Murselâd 25, 26, 27’de geçen ölüler ve dirileri Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve dileyenler olarak düşünebilir miyiz? Aynı âyetlerde geçen yüce dağların irşad makamı ve içilen suların da Allah’ın rahmeti olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bir hayli benzetme yapmış kardeşlerimiz.
“Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?”
e lem nec’al: Kılmadık mı?
arda: Arzı
kifâtâ: Bir vahdetme yeri; toplanma yeri…
“Dirilere ve ölülere.”
Gerçekten ölüler de diriler de dünyada bir arada toplu halde yaşarlar.
“Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı su içirmedik mi?
Bu iki ayrı anlama da gelir. Allahû Tealâ burada fizik standartlarda yeryüzünü toplanma yeri kıldığını, dirilere ve ölülere de orada toplanma imkânı verdiğini ve orada yüksek dağlar var ettiğini söylemiş oluyor.
Bundan herkes dilediği mânâyı çıkartabilir. Kardeşlerimiz de diyorlar ki: “Burada ölüler ve diriler; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve dileyenler olarak düşünebilir miyiz?” Düşünebiliriz. Çok makul.
“Aynı âyette geçen yüce dağların irşad makamı diye düşünebilir miyiz?” Başka âyetlerde geçtiği cihetle düşünebiliriz. Dağları, mürşidler olarak Allahû Tealâ değerlendiriyor, başka âyetlerde… Düşünebiliriz.
“İçilen suların da Allah’ın rahmeti olduğunu söyleyebilir miyiz?” Rahmet, sudur. Yağmur suyu rahmetle eş değer standartlarda iner. İkisi de kesik çizgiler halinde, yatay. Böyle de düşünebilir miyiz? Düşünebiliriz. Düşünmemize bir engel yok. Mutlaka öyledir diye bir iddiada bulunmak da geçerli değil. Ama böyle düşünmemiz için bir engelin olmadığı da kesin.
77/MURSELÂT-25: E lem nec’alil arda kifâtâ(kifâten).
Biz arzı toplanma yeri kılmadık mı?“Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?”
e lem nec’al: Kılmadık mı?
arda: Arzı
kifâtâ: Bir vahdetme yeri; toplanma yeri…
“Dirilere ve ölülere.”
Gerçekten ölüler de diriler de dünyada bir arada toplu halde yaşarlar.
77/MURSELÂT-27: Ve cealnâ fîhâ ravâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten).
Ve orada yüksek sabit dağlar kıldık. Ve sizi tatlı su ile suladık (içecek su verdik).“Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı su içirmedik mi?
Bu iki ayrı anlama da gelir. Allahû Tealâ burada fizik standartlarda yeryüzünü toplanma yeri kıldığını, dirilere ve ölülere de orada toplanma imkânı verdiğini ve orada yüksek dağlar var ettiğini söylemiş oluyor.
Bundan herkes dilediği mânâyı çıkartabilir. Kardeşlerimiz de diyorlar ki: “Burada ölüler ve diriler; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve dileyenler olarak düşünebilir miyiz?” Düşünebiliriz. Çok makul.
“Aynı âyette geçen yüce dağların irşad makamı diye düşünebilir miyiz?” Başka âyetlerde geçtiği cihetle düşünebiliriz. Dağları, mürşidler olarak Allahû Tealâ değerlendiriyor, başka âyetlerde… Düşünebiliriz.
“İçilen suların da Allah’ın rahmeti olduğunu söyleyebilir miyiz?” Rahmet, sudur. Yağmur suyu rahmetle eş değer standartlarda iner. İkisi de kesik çizgiler halinde, yatay. Böyle de düşünebilir miyiz? Düşünebiliriz. Düşünmemize bir engel yok. Mutlaka öyledir diye bir iddiada bulunmak da geçerli değil. Ama böyle düşünmemiz için bir engelin olmadığı da kesin.
Benzer konular
