Ahzâb-35’de vasıfları belirtilen kişilerin iradelerini de Allah’a teslim eden kişiler olduklarını, âyetin sonunda geçen mağfiret ve ecrûl azîm kelimelerine dayanarak söyleyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Ahzâb-35’de vasıfları belirtilen kişilerin iradelerini de Allah’a teslim eden kişiler olduklarını, âyetin sonunda geçen mağfiret ve ecrûl azîm kelimelerine dayanarak söyleyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Ahzâb-35’de vasıfları belirtilen kişilerin iradelerini de Allah’a teslim eden kişiler olduklarını, âyetin sonunda geçen mağfiret ve ecrûl azîm kelimelerine dayanarak söyleyebilir miyiz?

33/AHZÂB-35: İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ(azîmen).
Gerçekten İslâm olan (Allah’a teslim olan) erkekler ve İslâm olan kadınlar ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, kanitin olan erkekler ve kanitin olan kadınlar, sadık erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Rabbine) huşû duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve Allah’ı çok zikreden erkekler ve (çok) zikreden kadınlar! Allah, onlar için mağfiret ve azîm bir ecir (mükâfat) hazırladı.


innel muslimîne vel muslimâti: Muhakkak ki Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar.  
vel mu’minîne vel mu’minâti: Mü’min kadınlar ve mü’min erkekler.
vel kânitîne vel kânitâti: Kanitin olan; namaz kılarken kendilerinden bir şeyin Allah’a ulaştığını ve ondan tekrar kendine döndüklerini hissedebilenler (kanitin olanlar; erkekler ve kadınlar).
ves sâdikîne ves sâdikâti: Sadık erkekler ve sadık kadınlar.
ves sâbirîne ves sâbirâti: Sabırlı erkekler; sabrın sahibi olan erkekler ve sabrın sahibi olan kadınlar.

Burada sabrın sahibi dediği zaman Allahû Tealâ; ta iradenin teslimine kadar ulaşıyor. Hatırlayın devrin imamı konusunda Allahû Tealâ’nın söylediğini. Diyordu ki: “ lemmasaberû.”  diyor. Sabrın sahipleri oldukları için.

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.


Kim? “Onlardan imamlar kıldık. Emrimizden hidayete erdirsinler diye. Âyetlerimize yakîn hasıl ettikleri için ve saberû oldukları için. Sabrın sahibi oldukları için.”

Burada da “ves sâbirîne ves sâbirâti.” diyor (sabrın sahibi olan erkekler, sabrın sahibi olan kadınlar).  

vel hâşiîne vel hâşiâti: Huşû sahibi erkekler ve kadınlar.
vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti: Tasadduk eden, sadaka veren; tasadduk eden erkekler ve kadınlar.
ves sâimîne ves sâimâti: Oruç tutan erkekler ve kadınlar.
vel hâfızîne furûcehum: Irzlarını koruyan erkekler ve kadınlar.
vez zâkirînallâhe kesîren: Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar.
eaddallâhu lehum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen): Allah onlar için mağfiret hazırlamıştır ve günahlarının sevaba çevirmesini hazırlamıştır.
ve ecren azîmâ(azîmen): Onlara azîm bir ecir hazırlamıştır.

Burada Allahû Tealâ gerçekten ecrul azîm kelimesini kullanmış. Ama bu muhtevada baktığımız zaman Allah’ı daimî zikreden kişilerden bahsetmiyor. “Çok zikredenler” ifadesi var. O zaman o kişinin daimî zikre ulaşmamış olması söz konusu olması lâzım. Ama Allahû Tealâ azîm ecirden bahsediyor.

Öyleyse belki bundan sonraki âyette Allahû Tealâ, o çok zikirden muradının daimî zikir olduğunu ifade etmiş olabilir. Bakalım Ahzâb 33, 34… 35’e bakalım. Bu, demin okuduğumuz âyet-i kerime ve Ahzâb-35’te bu olay var. “Çok zikredin.” 36’da başka bir konuya geçiyor Allahû Tealâ.

Öyleyse buradaki çok zikrin, iradî yapının ötesindeki bir zikir olduğunu kabul etmek söz konusu. Daimî zikir aslında hatta bunun ötesi, kişinin iradî yapısının ötesinde bir zikir yani tespih. Bu arada Allahû Tealâ tespih için çok zikirden bahsediyor.

Benzer konular