Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesi ile Bakara Suresinin 186. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » İhlâs Makamı (irşad olma) » Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesi ile Bakara Suresinin 186. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesi ile Bakara Suresinin 186. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?

49/HUCURÂT-7: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrahe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).
Ve aranızda Allah’ın Resûl'ü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.


2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).


ve izâ seeleke ıbâdî: eğer kullarım sana, Benden soracak olurlarsa.
annî: Benden.
fe innî karîb(karîbun): Muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım.
ucîbu da’veted dâi izâ deâni: Bizi davet edenin davetine icabet ederiz. Bizi dua edenin davetine icabet ederiz.

Ne zaman? Dua ettiği taktirde.

fel yestecîbû lî: Ama onlarda Bize icabet etsinler.
vel yu’minû bî: Ve bu söylediklerime îmân etsinler, âmenû olsunlar.  
leallehum yerşudûn(yerşudûne): Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

Allahû Tealâ’nın söylediği şey aynı. Allah’a ulaşmayı dilemekle başlayan bir vetire. Ve  Allahû Tealâ burada açık bir şekilde, Ben kullarım bana dua ettiği zaman, onlara icabet ederim ama, onlar  âmenû olduğu zaman bana ulaşmayı dilerlerse ben onların duasına icabet ederim diyor, Allahû Tealâ. Oradaki (fe) “O takdirde o zaman” manasına geliyor. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah onun davetine icabet eder. Allah’a ulaşmayı dilemeyenin davetine icabet edilmez. Allahû Tealâ bir başka âyet-i kerime’sinde “kafirlerin davetine icabet etmeyiz” diyor. Kafir deyince, bizim halkımız hep Allah’a inanmayanlar anlıyor. Evet! Allah’a inanmayanlarda muhakkak ki kafirdirler. Ama Allah’a inanıp da, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerinde, Allahû Tealâ’nın indindeki sıfatları küfürde kalmaktır. Yani kafir hüviyetinde olmalarıdır. Bu birçok insanın ağırına gidiyor bu söz. Ama ne yazık ki Kur’ânın hükmü böyle. Allah’a ulaşmayı dilemedikçe mü’min olamazsınız, sevgili kardeşlerim. Allah, Kur’ân-ı Kerim’de böyle söylüyor.

Benzer konular