İradeyi Allah'a teslim etmek ile tasarruf altında olmak aynı şeyler midir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Salâh Makamı (4. teslim: irade teslimi) » İradeyi Allah'a teslim etmek ile tasarruf altında olmak aynı şeyler midir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İradeyi Allah'a teslim etmek ile tasarruf altında olmak aynı şeyler midir?

İradeyi Allah'a teslim etmekle tasarruf altında olmak aynı şeyler değildir. İradesini Allah'a teslim eden kişi, Allah'ın iradesine tâbî olmuştur. Kendi iradesi vardır. Bu irade Allah'ın iradesine tâbî olmuştur. Tasarruf altındaki kişi her devirde mutlak olarak devrin imamıdır. Huzur namazının imamıdır. O, tasarruf altındadır. Tasarruf altında olan kişi kendiliğinden konuşamaz. Allah'ın konuşturduğunu konuşur. Kendinden birşey yapamaz, Allah'ın yaptırdıklarını yapar.

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.


“Habîbim! O taşı attığın zaman sen atmadın, Biz attık.” diyor.

Herkes görmüş. Peygamber Efendimiz (S.A.V) taşı, kumu atmış. Ama Allahû Tealâ diyor ki: “Sen atmadın, Biz attık.” Yani “Biz senin vücudunu kullandık. Senin vücudunla işlem yaptık.

Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsihî, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecran azîmâ(azîmen).
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).


“Sana biat ettikleri zaman, tâbî oldukları zaman onların ellerinin üzerinde Allah'ın eli vardı.” Yani “Öptükleri el Allah'ın eliydi.” diyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in eli öpülüyor. Ama Allahû Tealâ: “Allah'ın eli vardı orada.” diyor. Tecelli kesin. Davranış biçimlerini yaptıran bir tecelli. Öyleyse tasarruf altındaki kişi, seçim hakkının sahibi değildir. Ne yapacağını seçmek yetkisinin sahibi değildir. O yetkiyi Allahû Tealâ ona vermez. Her yaptığını Allah yaptırır.

Ve diyor ki Allahû Tealâ:

28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâru, mâ kâne lehumul hıyaratu, subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.


“Onlar hakkı hıyarın sahibi değillerdir. Bu sebeple sorumlulukları yoktur.” diyor.

Öyleyse sadece devrin imamlarına has bir olgu, tasarruf altında olmaktır. İradeyi Allah'a teslim etmek, tasarruf altında olmak demek değildir. Onun üstündeki makam bütün kavimlerdeki resûllerdir. Onlar da tasarruf altında değillerdir. En üstte olan devrin imamıdır. O tasarruf altındadır yani her yaptığı şey Allah'ın yaptırdığıdır.

Benzer konular