Nahl-127’de Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hitap ederek: "Sabret senin sabrın ancak Allah iledir." buyuruyor. Kehf-78’de Musa (A.S)’ın sabretmemesi sebebiyle Hızır (A.S)’ın Musa (A.S)’dan ayrıldığını görüyoruz. Kehf-82’de ayrılığa sebep fiillerin hepsi Allah’ın emriyle gerçekleştiğini görüyoruz. İrade teslimi ile sabır arasında nasıl bir ilişki var?

Anasayfa » Ana Sayfa » Salâh Makamı (4. teslim: irade teslimi) » Nahl-127’de Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hitap ederek: "Sabret senin sabrın ancak Allah iledir." buyuruyor. Kehf-78’de Musa (A.S)’ın sabretmemesi sebebiyle Hızır (A.S)’ın Musa (A.S)’dan ayrıldığını görüyoruz. Kehf-82’de ayrılığa sebep fiillerin hepsi Allah’ın emriyle gerçekleştiğini görüyoruz. İrade teslimi ile sabır arasında nasıl bir ilişki var?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Nahl-127’de Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hitap ederek: "Sabret senin sabrın ancak Allah iledir." buyuruyor. Kehf-78’de Musa (A.S)’ın sabretmemesi sebebiyle Hızır (A.S)’ın Musa (A.S)’dan ayrıldığını görüyoruz. Kehf-82’de ayrılığa sebep fiillerin hepsi Allah’ın emriyle gerçekleştiğini görüyoruz. İrade teslimi ile sabır arasında nasıl bir ilişki var?

Nahl Suresinin 127. âyet-i kerimesi:

16/NAHL-127: Vasbır ve mâ sabruke illâ billâhi ve lâ tahzen aleyhim ve lâ teku fî daykın mimmâ yemkurûn(yemkurûne).
Sabret! Senin sabrın sadece Allah iledir (Allah’ın tasarrufu iledir). Onların yüzünden mahzun olma ve onların kurdukları tuzaklar sebebiyle sıkılma (sıkıntı içinde olma).


vasbır ve mâ sabruke illâ billâhi: "vasbır" Ve öyleyse sabret, senin sabrın sadece Allah iledir.
ve lâ tahzen aleyhim: onların üzerine onların yüzünden mahsun olma.
ve lâ teku fî daykın mimmâ yemkurûn(yemkurûne): ve onların kurdukları tuzaklar sebebiyle sıkılma. Onların yani hileleri mekirleri sebebiyle sıkılma.
yemkurûn(yemkurûne): mekir kurmak, hile kurmak, hile düzenlemek.

Hep insanlar kendilerini akıllı zannederler. Tuzaklar kurarlar. O tuzakları da Allah değiştirip oların başına çalar.  Her zaman başları derde girer. Sevgili kardeşlerim! Allah ile oyun olur mu? Kim Allah ile âşık atabilir? Allah şeytanı da bütün tagutları da insan ve cin şeytanları da cinleri de insanları da yaratandır. Hepsinin sahibi değil sadece aynı zamanda yaratıcısıdır. Öyleyse her yarattığı mahlûkun hangi standartlarda olduğunu en üst boyutta O, bilir. Bütün problemlerin çözümü Allah da mutlaka vardır. Hani insanlar derler yahu her şeyin çaresi bulunur, ölümün çaresi olmaz. Ölümün çaresi de Allah’ın elindedir. Kıyâmette de herkesi zaman geriye döndüğünde diriltecek. Şimdi Nahl-127’de bunu görüyoruz: “Senin sabrın sadece Allah iledir (yani senin sabrının sahibi Allah’tır).” diyor, Allahû Tealâ.  Sen Allah’ın sabrıyla sabırlısın, onun için o sabrın kıymetini bil, Allah’ın sabrıyla sabret diyor Allahû Tealâ. Kehf Suresinin 78. âyet-i kerimesi:

18/KEHF-78: Kâle hâzâ firâku beynî ve beynike, se unebbiuke bi te’vîli mâ lem testetı’ aleyhi sabrâ(sabran).
(Hızır A.S) şöyle dedi: “Bu, benimle senin aranda ayrılıktır. Sabırlı olmaya güç yetiremediğin şey(ler)in tevîlini (yorumunu) sana haber vereceğim.”


kâle hâzâ firâku beynî ve beynik(beynike): Hızır (A.S) dedi ki: ‘Bu benimle senin arandaki ayrılıktır.” Yani ayrılığımız burada başlıyor.
se unebbiuke bi te’vîli mâ lem testetı’ aleyhi sabrâ(sabren): ve sana tevîlini haber vereceğim sabırlı olmaya güç yetiremediğin konularda şey(ler)in, tevîlini arkasında yatan gerçeği sana haber vereceğim diyor.

Ve Kehf-82‘de diyor ki:

18/KEHF-82: Ve emmâl cidâru fe kâne li gulâmeyni yetîmeyni fîl medîneti ve kâne tahtehu kenzun lehumâ ve kâne ebûhumâ sâlihan, fe erâde rabbuke en yeblugâ eşuddehumâ ve yestahricâ kenzehumâ rahmeten min rabbike ve mâ fealtuhu an emrî, zâlike te’vîlu mâ lem testı’ aleyhi sabrâ(sabran).
Ve duvar ise şehirde iki yetim (erkek) çocuğa aitti. Onun altında, onlara ait bir define vardı. Ve onların babası salih (bir kimse) idi. Bu sebeple Rabbin, o ikisinin gençlik çağına erişmesini ve Rabbinden bir rahmet olarak, defineyi çıkarmalarını istedi. Ve ben, onu kendi emrim ile (kendi isteğimle) yapmadım (Allah’ın emriyle yaptım). İşte bu, sabırlı olmaya güç yetiremediğin şeylerin (olayların) yorumudur.


“Ve duvar ise şehirde iki yetim (erkek) çocuğa aitti. Onun altında, onlara ait bir define vardı. Ve onların babası salihti, salihlerdendi. Bu sebeple Rabbin, o ikisinin gençlik çağına erişmesini ve Rabbinden bir rahmet olarak defineyi çıkarmalarını istedi. Ve ben, onu kendi emrim ile (kendi isteğimle) yapmadım. Yani Allah’ın emriyle yaptım. İşte bu, sabırlı olmaya güç yetiremediğin şeylerin tevîlidir.”

Şimdi kardeşimiz soruyor: “İrade teslimi ile sabır arasında bir ilişki var mı?” Allah’ın bu üç âyetten çıkardığı bir sonuçla karşı karşıyayız. Sabrın Allah için olması, Allah ile olması. Bunun mânâsı; kişinin üzerindeki sabır, Allah’ın sabrıdır. Allahû Tealâ sabrı öğretiyor insanlara. Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim! Söz konusu olan şey sabır. Burada Allah’ın sabrı söz konusu. Gerçekten Allahû Tealâ Hz. Musa ile Hızır (A.S)  arasında çok ilginç bir dizaynı sunuyor. Birisi Allah’ın nebîsi öteki sadece bir velîsi. Ama İlm-i ledûnu nebîsine değil, velîsine vermiş Allahû Tealâ.

Allah’ın İlm-i ledûnu peygamberlikten ayrı bir müessesedir. İlm-i ledûn, Allah’ın gizli ilmidir. Burada Allahû Tealâ bu İlm-i ledûnu dilediğine verir. Bunlardan bir tanesi Hızır (A.S)’dır. İnsanlık tarihi boyunca yaşamıştır ve yaşayacaktır. Enerji bedeniyle hep var olacaktır. İnsanlara güzel şeyleri anlatmak için İlm-i ledûn ile hareket edecektir. Öyleyse iradenin teslimiyle de sabır arasında mutlak olarak bir ilişki söz konusu. Çünkü Hızır (A.S) sadece irade teslimini gerçekleştirmiştir. Hz. Musa (A.S) ise irade tesliminin ötesinde nübüvvetin sahibidir. Öyleyse iradenin tesliminin sağladığı sonuç bundan daha öteye geçebiliyor. Öyleyse sabırla irade teslimi arasında çok yakın bir ilişkinin bazen nübüvvetten daha kuvvetli sonuçlara ulaştığını görüyoruz.  

Benzer konular