Günümüz dîn tatbikatında mürşide tâbî olmanın, dîni yaşamak için gerekli olmadığı söyleniyor. Tasavvufta ise mürşidin olmazsa olmaz olduğunu duyuyoruz. Mürşidin dîndeki yeri nedir?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Günümüz dîn tatbikatında mürşide tâbî olmanın, dîni yaşamak için gerekli olmadığı söyleniyor. Tasavvufta ise mürşidin olmazsa olmaz olduğunu duyuyoruz. Mürşidin dîndeki yeri nedir?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Günümüz dîn tatbikatında mürşide tâbî olmanın, dîni yaşamak için gerekli olmadığı söyleniyor. Tasavvufta ise mürşidin olmazsa olmaz olduğunu duyuyoruz. Mürşidin dîndeki yeri nedir?

Mürşidin dîndeki yeri, insanları cehennemden kurtarıp cennete ulaştırmaktır. İnsanlar Allah'a ulaşmayı dilemeyi düşünmezler. Onlara göre İslâm’ın 5 şartı vardır. Neden oluşuyor?
 
* Namaz kılmak (1)
* Oruç tutmak (2)
* Zekât vermek (3)
* Hacca gitmek (4)
* Kelime-i şahadet getirmek yani “Lâ ilâhe illallah…” demek (5).
 
“İslâm’ın şartı 5’tir.” diyorlar. “Bunlar yapılmazsa olmaz.” diyorlar. “Bunları yaptığınız zaman da her şey tamam.”

Hayır, sevgili kardeşlerim! Her şey tamam değil. Namaz kılmak da farz, oruç tutmak da farz, zekât vermek de farz, hacca gitmek de farz, kelime-i şahadet getirmek de farz. Tamam. Ama buraya kadar olan kesim, bir parçayı ifade ediyor. Dînimizin adı İslâm dîni, teslim olanların dîni. Namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, kelime-i şahadet getiren bir insan Allah'a hiçbir şeyini teslim etmemiştir. Oysaki Allahû Tealâ onun ruhunu Allah'a teslim etmesini bekler. Fizik bedenini teslim etmesini bekler. Nefsini teslim etmesini bekler. İradesini de Allah'a teslim etmesini bekler.

“Ne yani bu 4 tane şey de teslim edilemezse kişi cehenneme mi girer?” Hayır, daha Allah'a ulaşmayı dilediği an, o kişi 1. kat cennetin sahibidir. Ve gerçekten dilemişse mürşid sevgisi onu bağlayacaktır ve kişi hacet namazını kılıp, mutlaka Allah'tan mürşidini soracaktır.  Sorunca öğrenecektir. O mürşide ulaşacaktır veya o mürşidin kendi bulunduğu yerde bulunan bir vazifelisine tâbî olacaktır. O da geçerlidir, Allah katında kıymetlidir. Ne olur? O kişi de söz konusu olan tâbiiyeti gerçekleştirdiğinde ruhu, vücudundan ayrılacak, Allah'a doğru yola çıkacaktır. 7-8 aylık bir devrenin sonunda da bu kişinin ruhu Allah'a ulaşacaktır.

Şimdi olaylar dizisine baktığımız zaman bir teslim olayı var. İşte İslâm kelimesi buradan geliyor. İslâm “teslim olan” demektir. İnsanlara soruyorsunuz: “Senin dîninin adı ne?” “İslâm.” “Hay Allah razı olsun.” diyorsunuz. “Ey azîz kardeşim! İslâm “teslim olan” olduğuna göre (lügat mânâsı bu) acaba sen neyini Allah'a teslim ettin de ‘Ben İslâm’ım.’ diyorsun? Ruhunu mu? Fizik bedenini mi? Nefsini mi? İradeni mi? Neyini Allah'a teslim ettin?” Cevap yok.

Sevgili kardeşlerim! Hepimiz Allah'ın emirlerini yerine getirmekle mükellefiz. Ve dînimiz İslâm dîni adını almış. Yani teslim olanların dîni. İslâm “teslim olan” demek. Bu kişi acaba neyini Allah'a teslim etmiş de “Ben İslâm’ım.” diyebiliyor? Ruhunu mu? Fizik bedenini mi? Nefsini mi? İradesini mi? Neyini teslim etmiş?

Hiç kimse Allah'a ulaşmayı dilemeden Allah onu mürşidine ulaştırmaz. Kişinin mürşidine ulaşabilmesi için hacet namazını kılması, Allah'tan mürşidini sorması ve Allah'ın kendisine gösterdiği mürşide ulaşması ve ona tâbî olması gerekir. Sevgili kardeşlerim! Bu Allahû Tealâ’nın temel emridir. Allahû Tealâ herkesin bu hedeflere riayet etmesini ister. İster ki; herkes Allah'a teslim olsun.

Allahû Tealâ’ya bir insanın ruhunu teslim etmesi son derece kolay bir işlevdir. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ söz vermiş:

“Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” diyor.
 
42/ŞÛRÂ-13: Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).


Allah'ın, ‘Kendisine onun ruhunu ulaştırması’ demek, onun 3. kat cennete ulaşması demek. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi 1. kat cennete girerken, mürşidine tâbî olan kişi 2. kat cennete girer ve ruhu vücudundan ayrılır. 7-8 aylık bir devrenin sonunda bu ruh Allah'a ulaşır. O kişi ermiş evliya olur. İşte burası 3. kat cennettir. Allahû Tealâ 3. kat cennete kadar cennetleri herkese açmış ve diyor ki: “Kim Bana ulaşmayı dilerse Ben onu Kendime ulaştırırım.” Yani bir insanın ruhunu Kendisine ulaştırmayı, Allahû Tealâ vazife olarak almış üzerine. Ve bunun Kendisine görev tayin ettiği sistemi, gerçekleştirmemesi hiçbir şekilde mümkün olamaz sevgili kardeşlerim! O, Allah. Her şeye kaadirdir ve istediği şey insan adı verilen ve ruhundan üfürdüğü tek varlık olan insanları cennetine ulaştırabilmek.


Sevgili kardeşlerim! Bu, hepimiz için bir vazife olmalıdır. İnsanlar İslâm deyince İslâm’ın 5 şartına angaje oluyorlar: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Bunların içinde mürşide tâbiiyet var mı? Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek. Yok. Ama Allahû Tealâ dînimizin adına “teslim dîni” diyor, “Allah'a teslim olanların dîni”. Teslimlere bakıyoruz:

* Ruhun teslimi; 1,
* Fizik bedenin teslimi; 2,
* Nefsin teslimi; 3,
* İradenin teslimi; 4.

4 tane teslimi, Allahû Tealâ farz kılmış Kur'ân-ı Kerim’de. “Ne yani bu 4 teslimin 4’ünü birden tamamlayamazsak cehenneme mi gireriz?” Hayır. Allah'ın cennet tayinleri farklı:

* Allah'a ulaşmayı dileyen kişi 1. kat cennete girerken,
* Bunu gerçekleştirmek üzere mürşidine tâbî olan kişi 2. kat cennete girer.
* Ruhunu Allah'a ulaştıran kişi 3. kat cennette girer.
* Fizik bedenini teslim eden kişi 4. kat cennete girer.
* Nefsini Allah'a teslim eden kişi 5. kat cennete girer.
* Muhlis olan kişi 6. kat cennete girer.
* İradesini Allah'a teslim eden kişi 7. kat cennete girer.

Cennetler 7 kattır ve 7 katın da sahipleri var. Herkes bu hedeflerden bir tanesini seçer ve o hedeflere ulaşmaya çalışır. İnsanlar diledikleri kata ulaşmak istikametinde gayret sahibi olurlar. Ne kadarını başarabilirlerse Allah'a o kadar yakın olurlar. 1. kat cennete ulaşan bir insanla 7. kat cennete ulaşan insan aynı hüviyette olamaz. Cennetler farklı hüviyetler taşır. En üstün cennet 7. kat cennettir.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ ne istiyor? Allahû Tealâ herkesin cennete girmesini istiyor. Cennetleri niye koymuş? İnsanları o mutluluğa ulaştırmak için… Bu hedefe ulaştırmakla Allahû Tealâ’nın muradı var herhalde. Nedir bu muradı? İnsanları birbirine dost etmek, onları birbirine sevdirmek.

Seven insanlar dünya hayatını yaşarken birbirlerine en güzel davranışlarda bulunacak olanlardır. Ve Allahû Tealâ da bunu ister. Bunun için kanunu koymuş:

1- “Seviniz.”
2- “Sevdiriniz.”
3- “Nefret etmeyiniz.”
4- “Nefret ettirmeyiniz.”

Hepinizin görevi bu olmalı sevgili kardeşlerim: Sevmek, sevdirmek, nefret etmemek, nefret ettirmemek.
 
Allah razı olsun.

Benzer konular