Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerini ve Nûr Suresinin 21. âyet-i kerimesine göre; mürşide tâbî olup fazıl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulmak mümkündür diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerini ve Nûr Suresinin 21. âyet-i kerimesine göre; mürşide tâbî olup fazıl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulmak mümkündür diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerini ve Nûr Suresinin 21. âyet-i kerimesine göre; mürşide tâbî olup fazıl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulmak mümkündür diyebilir miyiz?

Hayır, bu da tam olarak oturmuyor yerine. 1.'de de mürşidimize ulaştıktan sonra değil, 14. basamakta değil, 11. basamakta kalbimize rahmet ulaşmaya başlıyor. Göğsümüzden içeriye giriyor. 11. basamakta kalbimize giriyor. 12. basamakta %2'ye ulaşıyor rahmet. Ve huşû sahibi oluyoruz.

Şimdi bu sualde de “Mürşide tâbî olup fazl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulmak mümkündür, diyebilir miyiz?” diyor. Hayır, o noktada değil. Çok daha evvel. Allah'a ulaşmayı dilediğimiz andan itibaren şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtuluyoruz.

Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ibâdi.
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâdi.” şeklinde.

Bu âyet-i kerimeye göre diyor ki Allahû Tealâ: “Onlar (sahâbe) Allah'a ulaşmayı dilediler ve taguta kul olmaktan kurtuldular. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele.” Yani taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan kurtuldular. Kime kul oldular? Allah'a kul oldular.

Öyleyse kişinin şeytana kul olmaktan kurtulduğu yer, Allah'a kul olduğu yer. Neresi? Allah'a ulaşmayı dilediğiniz nokta. Taguta yani insan ve cin şeytanlara, şeytanın kendisine de kul olmaktan kurtulduğunuz nokta. Şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulduğunuz nokta.

“Söylediğiniz gibi bu âyet gereğince (Nûr-21 gereğince) mürşide tâbî olup fazl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olunmaktan kurtulmak mümkündür diyebilir miyiz?” diyor Serdar.

Diyemeyiz. Çok daha evvel şeytana kul olmaktan kişi kurtuluyor, Allah'a ulaşmayı dilediği noktada. Zaten sualde ona göre sormuş.
 
Burada âmenû olanlara hitap edilmesinin hikmeti nedir?

Âmenû olmaya başladığınız noktada şeytana kul olmaktan kurtulduğunuz için âmenû olmak. Nûr-21’de:

“yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân (şeytâni): Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın.” diyor Allahû Tealâ.

24/NÛR-21: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).


Yani âmenû olanların da şeytanın adımlarına tâbî olması mümkün mü?

Allahû Tealâ'nın âmenû olma standardı kişinin Allah'a ulaşmayı dilediği nokta, dalâletten kurtulduğu nokta, küfürden kurtulduğu nokta ve şeytanın kulu olmaktan kurtulup Allah'ın kulu olduğu nokta.

Öyleyse Allahû Tealâ'nın burada âmenû dediği kişi, Allah'a ulaşmayı dilemiş, dilediği an âmenû olmuş. Ama Allah'a ulaşmayı diler dilemez Allahû Tealâ onun üzerinde Rahîm esmasıyla tecelli ediyor. Bu tecelli başladıktan sonraki nokta. Henüz Allahû Tealâ, o kişinin kalbindeki dizaynı gerçekleştirmemiş. Yani ona henüz furkanları vermemiş. Kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş ama bu âmenû olma noktasında şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulacak. Ne zaman? Hemen arkasından Allahû Tealâ ona furkan verecek. Furkanların o kişinin üzerinde tahakkuk edeceği 5-6 dakikalık bir zaman parçasında, bu kişi Allah'a ulaşmayı dilediği için âmenû olmuştur. Ama henüz şeytanın adımlarına tâbî olacak, 5-6 dakikalık bir zaman parçası o kişi için geçerlidir. O kişinin kalbine Allah'ın rahmetinin gelmesi de 5-6 dakikalık bir zaman parçasının hemen ötesinde teşekkül edecektir.

Şimdi bakalım ne diyor?

“yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân (şeytâni): Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın.”

Yani zaten bir kaç dakika sonra Allahû Tealâ fazlını tamamlayacak ve kişinin şeytanın adımlarına tâbî olması artık mümkün olmayacak.

“ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni: Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa.”  

Yani “Onlar âmenû olanlar değil, âmenû olmayıp da şeytanın adımlarına tâbî olanlar.” diyor Allahû Tealâ.

fe innehu: O muhakkak ki.
ye’muru bil fahşâi vel munker: O münkerle ve fuhuşla emrolunur. Kim tarafından? Şeytan tarafından. Şeytan; insan şeytanlar, cin şeytanlar yani tagut tarafından.
ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu: Eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı üzerinize olmazsa.
mâ zekâ minkum min ehadin ebeden: Sizden hiç biriniz ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz, tezkiye olamazsınız.
ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu: Lâkin Allah dilediğini tezkiye eder.
vallâhu semî’un alîm: Allah işitir ve bilir.

Şimdi suale tekrar cevap verelim.

Bu âyet-i kerimelere ve Nûr Suresinin 21. âyet-i kerimesine göre mürşide tâbî olup fazl ve rahmet alındıktan sonra şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulmak mümkündür, diyebilir miyiz?

Tekrar edelim; hayır, diyemeyiz. Çok daha evvel şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtuluyoruz. Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, Allah'a yönelen kişinin yöneldiği an şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kurtulduğunu söylüyor. Takva sahibi olduğunu söylüyor. Gideceği yerin cennet olduğunu söylüyor, başka başka âyet-i kerimelerde. Ve böyle bir dizayn içersinde insanoğlu.
 
O zaman şeytanın adımlarına tâbî olmaktan kişinin kurtulduğu yer neresi? Furkanların tatbik sahası bulduğu, gözlerinin, kulaklarının, kalbinin açıldığı nokta. Bu noktadan sonra Allah o kişinin kalbine ulaşacaktır. Kişinin kalbiyle kendisi arasına girecektir. O kişinin göğsünden kalbine nur yolunu açacaktır Allahû Tealâ. Ve o kişi zikir yapmaya başladığı zaman Allah'ın katından rahmet ve fazl o kişinin göğsüne, göğsünden kalbine ulaşacaktır; ama kalbinin içine sadece rahmet girecektir.

1. sualin de cevabında, 2. sualinde de cevabında aynı olay var. Kalbimize rahmetin girdiği nokta mürşidimize ulaştığımız nokta değil, 14. basamak değil, 11. basamak. Kalbimize rahmetin ulaştığı ve girdiği nokta 11. basamak. Allah'a ulaşmayı dilemişiz. Arkasından Allahû Tealâ göğsümüzden kalbimize nur yolunu açmış. Zikir yapıyoruz. Henüz mürşidimize ulaşmadık. Kalbimize henüz îmân yazılmadı. Ama bu noktada rahmetle fazl bize ulaşıyor. Mürşidimize ulaştıktan sonra olsaydı, rahmetle fazldan başka rahmetle salâvât da ulaşacaktı. 

Benzer konular