Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerine göre; mürşide tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ulaşır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Mürşid » Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerine göre; mürşide tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ulaşır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerine göre; mürşide tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ulaşır diyebilir miyiz?

Allahû Tealâ Cinn Suresinin 14, 15 ve 16. âyet-i kerimelerinde diyor ki:

72/CİNN-14: Ve ennâ minnâl muslimûne ve minnâl kâsitûn(kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrav raşedâ(raşeden).
Ve gerçekten bizden, (Allah’a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah’a) teslim olmuşsa işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).


“Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var, kasiyet bağlamış; kasitun olanlar da kalpleri kararmış ve sertleşmiş olanlar da var. Kim Allah'a teslim olmayı dilerse o kişi mürşidini arar.”

72/CİNN-15: Ve emmâl kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ(hataban).
Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.


“Kasitun olanlar, kalpleri kasiyet bağlamış olanlar cehenneme odun oldular.”

72/CİNN-16: Ve en levistekâmû alât tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ(gadekan).
Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah’a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık) ki.


“Eğer onlar tarîkat üzere olsalardı, onlara kanacakları kadar mahi yani rahmet ulaştırılacaktı (yani rahmet, fazl ve salâvât).”

Bu âyet-i kerimelere göre mürşide tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ulaşır, diyebilir miyiz?

Bilirsiniz Türkçede yağmura da rahmet denir. Allahû Tealâ'dan gelen rahmet nurlarının kalp gözüyle görünüşü yağmur damlalarının aynıdır. Bakarsınız yağmur yağıyor ama odanın içindesiniz. Odaya yağmur yağması söz konusu olmadığı cihetle, onların rahmet olduğunu görürsünüz. Allahû Tealâ'nın rahmeti tıpkı yağmur damlaları gibi bir görüntüyle ulaşır.

Öyleyse bu âyet-i kerimelere göre mürşide tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ulaşır, diyebilir miyiz?

Evet. Kişinin tarîkat üzere olması yani ruhunun Allah'a doğru fizik standartlarda yola çıkması kendi fiziğine göre, fizik standartlarda Allah'a doğru yola çıkması ancak tâbiiyetle olur. Kişi Allah'a ulaşmayı diler. Allahû Tealâ Rahîm esmasıyla tecelli eder. 7 tane furkan verir kişiye. Gözleri gören, işiten ve idrak eden kişi olur. Sonra Allah onun kalbine ulaşır. Kalbinin nur kapısını Allah'a çevirir. Göğsünden kalbine nur yolu açar ve onu mürşidine ulaştırır. Ulaşıncaya kadar kişi, Allahû Tealâ'dan tam 12 tane ihsan almıştır. Mürşidine ulaştıktan sonra da kişi, bunun ötesinde Allahû Tealâ'dan 7 tane de ni'met alır.

1- Devrin imamının ruhu başının üzerine gelir.
2- Kalbine îmân yazılır.
3- Ruhu Allah'a doğru yola çıkar.
4- Günahları sevaba çevrilir.
5- O güne kadar Allahû Tealâ ona 1'e 10 veriyorken, o gün 1'e 100 vermeye başlar. Ondan sonra da 1'e 700'e kadar yükseltecektir.
6- Nefsi tezkiyeye başlar.
7- Fizik vücudu Allah'a teslim olmaya başlar. İradesi de nefsin afetleri azaldıkça güçlenir. Ve ruh nefsin afetleri azaldıkça gök katlarında birer birer yükselir. En sonunda Allah'a varır.

İşte kişinin mürşidine ulaşması, tâbiiyetiyle beraber zikir yapması söz konusu olduğunda Allah'ın rahmeti de fazlı da salâvâtı da kişinin kalbine ulaşmaya başlar.

Öyleyse tâbî olanlara Allah'ın rahmeti ve fazlı ulaşır, diyebilir miyiz? Diyebiliriz ama bir noktayı da gözden kaçırmamak lâzım. Aslında Allah'ın rahmeti ve fazlı mürşide ulaşmadan evvel de geliyor. Yeter ki kişi Allah'a ulaşmayı dilesin. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişi, 11. basamakta zikir yaptığında Allah'tan gelen rahmetle fazl kişin göğsüne, göğsünden de kalbine ulaşır ve rahmet nurları kalbin içine girer. Mürşide ulaşmadan da rahmetin girmesi mümkündür. Ama kalpte nefs tezkiyesini gerçekleştirecek olan şey rahmet değil fazıldır. Fazlın kalbe girmeye başladığı nokta ise mürşide ulaştığımız noktadır.

Öyleyse mürşide tâbî olanları Allah'ın rahmeti ulaşır sözü, daha geç bir ifade. O noktadan daha evvel de rahmet o kişinin kalbine ulaşır. Allah'ın Rahîm esmasıyla tecelli ettiği noktadan itibaren Rahîm esması hükmünü icra etmeye başlar. Ve 10. basamakta Allahû Tealâ kişinin göğsünden kalbine nur yolunu açar. 11. basamakta kişi zikir yapmaya başlar ve kalbine Allah'ın rahmeti ve fazlı ulaşır; 11. basamak. 12. basamakta bu rahmet; kalbe ulaşan, kalbin içine giren rahmet %2'yi bulur. Kişi huşû sahibi olur. 13. basamakta hacet namazını kılarak Allahû Tealâ'dan mürşidini sorar. Allah ona gösterir. Mürşidine ulaşır; 14. basamak. Bu noktadan sonra rahmetle fazl ve rahmetle salâvât isimli 2 grup nur gelecektir, nefs tezkiyesi başlayacaktır. “Ve onlara kanacakları kadar mayi verilir; rahmet verilir.”den Allahû Tealâ'nın muradı; rahmetle fazl ve rahmetle salâvât.

Benzer konular