A’râf 205 ile Yûnus 7 ve 8, A’râf 146 ve A’râf 179 ile gâfil olma açısından bir ilişki vardır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » A’râf 205 ile Yûnus 7 ve 8, A’râf 146 ve A’râf 179 ile gâfil olma açısından bir ilişki vardır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

A’râf 205 ile Yûnus 7 ve 8, A’râf 146 ve A’râf 179 ile gâfil olma açısından bir ilişki vardır diyebilir miyiz?

A’râf-205’e bakıyoruz:

7/A'RÂF-205: Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).
Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.


“Rabbini zikret." diyor Allahû Tealâ.

vezkur rabbeke: Rabbini zikret.
fî nefsike: Kendi içinde yani kendi kendine.
tedarruan: Tedarru ederek (korkarak, ürpererek), yalvararak
ve hîfeten: ve (havf) korkarak.
ve dûnel cehri minel kavli: Sözün cehri olmayanı ile (sesli olmayanı ile) zikret.
bil guduvvi vel âsâli: Sabah ve akşam vakitlerinde.
ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne): Ve gâfillerden olma.

Ne diyor Allahû Tealâ? “Rabbini zikret ki gâfillerden olmayasın.” Yûnus-7’de ve Yûnus-8’de Allahû Tealâ diyor ki:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


“Onlar Bize mülâki olmayı (ruhlarını ölmeden evvel) Bize ulaştırmayı dilemezler. Dünya hayatından razıdırlar. Ve onunla (dünya hayatıyla mutmain olurlar. Onlar Bizim âyetlerimizden gâfil olanlardır. Onların gidecekleri yer, kazandıkları dereceler itibariyle ateştir (yani cehennemdir).”

Burada da Allahû Tealâ gâfletten bahsediyor. Birincisinde zikir yapmayanların, Allahû Tealâ’nın ibadetini yapmayanların gâfillerden olduğu ifade ediliyor. Yûnus-7 ve 8’de ise Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin gâfillerden olduğu ifade ediliyor.

Şunu bilelim ki Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ibadet yapsalar da yapmasalar da gâfillerdendir. Öyleyse ibadet yaparak gâfillerden olmayı aşmak, bir hüküm ifade etmiyor Kur'ân-ı Kerim’de. Allah'a ulaşmayı dileyerek gâfillerden olmayı aşmak söz konusu. Böyle olunca kişi zaten ibadetleri, Allahû Tealâ kendisine o ibadetleri sevdireceği için zevkle yapacaktır ve mutlaka yapacaktır. Allahû Tealâ’dan da böyle bir ikaz alması hiçbir zaman söz konusu değildir.

A’râf-146:

7/A'RÂF-146: Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.


Allahû Tealâ diyor ki: “Onları âyetlerimizden çevireceğiz ki onlar yeryüzünde haksız yere kibirlenirler. Onlar bütün âyetleri görseler onlara inanmazlar. Rüşd yolunu görseler rüşd yolunu yol ittihaz etmezler. Gayy yolunu görseler gayy yolunu yol ittihaz ederler. Bunun sebebi onların Allah'ın âyetlerini yalanlamaları ve onlardan (Allah'ın âyetlerinden) gâfil olmalarıdır.”

Öyleyse burada da Allah'ın âyetlerinden gâfil olanlar var. İşaretler açıkça geliyor. Bu insanlar irşad yolunu yol olarak seçmiyorlar. Allah'a ulaşmayı dilemiyorlar. Gayy yolunda kalıyorlar. Çünkü Allah'ın âyetlerini yalanlıyorlar. Ve Allah'ın âyetlerinden gâfil oldukları için yalanlıyorlar. Ve A’râf-179:

7/A'RÂF-149: Ve lemmâ sukıta fî eydîhim ve raev ennehum kad dallû, kâlû le in lem yerhamnâ rabbunâ ve yağfir lenâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve ellerinin arasına düşürülünce (akılları başlarına gelince pişman oldular) dalâlete düşmüş olduklarını gördüler: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi mağfiret etmezse, mutlaka biz hüsrana düşenlerden oluruz.” dediler.


ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi: Andolsun ki; Biz cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık.
lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ: Onların kalpleri vardır. Onunla fıkıh edemezler (etmezler).
ve lehum a’yunun: Onların gözleri vardır,
lâ yubsırûne bihâ: Onunla basar etmezler (görmezler).
ve lehum âzânun: Ve onların kulakları vardır
lâ yesmeûne bihâ: Ve onunla işitmezler.
ulâike kel en’âmi: Onlar hayvanlar gibidirler.
bel hum edallu: Hayır, ondan daha da kötüdürler. Daha çok dalâlettedirler.
ulâike humul gâfilûn(gâfilûne): Onlar gâfil olanlardır.”

Burada da Allah'a ulaşmayı dilemeyen, bu sebeple gözleri, kulakları ve kalbi; gözleri kör, kulakları sağır, kalbi idraksiz bir insan tablosu çiziliyor. Allah'a ulaşmayı dilemediği için Allah ona furkan vermemiş (furkanları vermemiş). Vermediği için bunların hepsi yerinde duruyor. Ve onlar dalâletteler. Ve onlar Allah'ın âyetlerinden gâfiller.

Dalâlette olan herkes furkan almamış olanlardır. Furkan alsalardı gören gözler, işiten kulaklar, idrak eden kalpler onların olacaktı.

Şimdi sual: “A’râf-205, Yûnus-7 ve 8, A’râf-146 ve A’râf-179 aralarında gâflet açısından bir ilişki var mıdır?”

Evet. Bunlardan Yûnus-7 ve 8, A’râf-146 ve A’râf-179 hep aynı anlamda; Allah'ın âyetlerinden gâfil olmak. Yani Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin gâfleti.

A’râf-205’de de Allah'ı zikretmeyenlerin (içten zikretmeyenlerin) gaflette olduğu ifade ediliyor. Zaten zikir, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin işaretidir.

Benzer konular