Asr Suresine göre insanın hüsranda olması kişiye Allah’a ulaşma davetinin ulaşmasından sonra mı geçerlilik kazanmaktadır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » Asr Suresine göre insanın hüsranda olması kişiye Allah’a ulaşma davetinin ulaşmasından sonra mı geçerlilik kazanmaktadır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Asr Suresine göre insanın hüsranda olması kişiye Allah’a ulaşma davetinin ulaşmasından sonra mı geçerlilik kazanmaktadır?

103/ASR-1: Vel asri.
Asra yemin olsun.

103/ASR-2: İnnel insâne le fî husr(husrin).
Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.

103/ASR-3: İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabrı.
Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.


vel asr(asri): Asra yemin ederim.
innel insâne le fî husr(husrin): İnsanlar muhakkak hüsrandadırlar.
illellezîne âmenû: Ama âmenû olanlar hariç.
ve amilûs sâlihâti: Ve amilüssalihat ile nefs teskiyesine başlayanlar hariç.
ve tevâsav bil hakkı: Hakk’ka ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler hariç.
ve tevâsav bis sabr(sabrı): Sabrın sahibi olup sabrı tavsiye edenler, vechin, nefsin, iradenin teslimini tavsiye edenler hariç diyor Allahû Tealâ.

“Asr Suresine göre insanın hüsranda olması kişiye Allah’a ulaşma davetinin ulaşmasından sonra mı geçerlilik kazanmaktadır?”

Bu davet insana ulaşmasa da kişi ne yazık ki; hüsrandadır. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes hüsrandadır. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler hüsrandan kurtarabilirler kendilerini. Bir insan Allah’a ulaşma davetine muhatap olmamış olabilir mi? Allahû Tealâ her kavme mutlaka resûl gönderdiğini söylüyor. Her karyede de nezirlerinin olduğunu söylüyor. Bunlar resûl olmayan mürşid seviyesindeki kişiler. Gene Allahû Tealâ diyor ki: “Biz bir resûl göndermedikçe azap etmeyiz” diyor. Yani tebliği ön planda tuttuğu kesinlik kazanıyor. Ama insanların da gideceği yer cennet veya cehennem alternatif yok, üçüncü bir alternatif yok! Ve cehenneme gidenlerin hepsine aynı sual soruluyor, Zumer-71’e göre:

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın?” (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.


“Sana Allah’ın resûlü gelip de buraya cehenneme geleceğini söylemedi mi? (Yani sana Allah’a ulaşmayı dilemiyorsun, gideceğin yer cehennemdir, demedi mi?)” diyor ve Mülk Suresinin 8, 9, 10. âyet-i kerimelerindeyse bu bir Resûl.

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.

67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”

67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.


“Cehenneme gidenler deste deste, grup grup oraya sürülürler. Cehennem bekçileri onlara derler ki: ‘Size Allah’ın Resûl’ü buraya cehenneme geleceğiniz bu günü söylemedi mi, haber vermedi mi, sizden olan nezir size bunu söylemedi mi?’ Onlar da diyorlar ki: ‘Söyledi, fakat biz ona inanmadık, Allah hiçbir şey indirmemiştir dedik ve ona dalâlette olduğunu söyledik,’ Biz bunu akıl etmiş olsaydık, idrak etmiş olsaydık (yani kulaklarımızdaki vakra alınmış olsaydı, gözlerimizdeki hicab-ı mesture alınmış olsaydı, kalbimizdeki ekinnet alınmış olsaydı, yerine ihbat konulmuş olsaydı) biz burada cehennemde mi olurduk?” diyor kişi. “Akledebilmiş olsaydık, idrak edebilmiş olsaydık, burada cehennemde mi olurduk?”

Öyleyse tebliğ herkese yapılıyor, resûller eliyle, mürşidler eliyle, daha alt kademede Allah’a ulaşmayı dileyen ve bunu herkese iletmek isteyen herkesin eliyle tebliğ mutlaka yapılıyor. Öyleyse sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler hüsrandan kurtulur. Onun ötesi, yani mürşide ulaşmak, Allah’a ulaşmak, fizik vücudu, nefsi, iradeyi Allah’a teslim etmek hepsi sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerin yapabileceği bir şey. Cennet ve cehennemi ayıran faktör, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Ya diler kişi, mutlaka Allah’ın cennetine girer ya da dilemez, mutlaka cehenneme girer.

Şimdi burada “Allah’a ulaşma davetinin kişiye ulaşmasından sonra mı geçerlilik kazanmaktadır?” ifadesinin cevabı; bütün cehenneme gidenlerin aynı suallerin sorulması söz konusuysa evet, tebliğ yapılmıştır mutlaka onlara, şu veya bu şekilde onlar bunu mutlaka duymuşlardır, işitmişlerdir. “Biz resûl göndermedikçe azap etmeyiz” diyor. Bir de başka bir faktör daha düşünülebilir. Herkes kendisine düşen dikkat ve ihtimamı Allah’ın emirlerini yerine getirmek istikametinde göstermek mecburiyetindedir. İşte her devirde, her yerleşim yerinde mutlaka Allah’ın dostları vardır, tebliğle görevlenmişlerdir ve onlar mutlaka bu tebliği yaparlar. Bir başka âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki: “En küçük bir kabile yoktur ki; Bizim sözlerimizi onlara iletecek kişi öldüğü zaman Biz onun yerine başka birisine bunu öğretmeyelim.” Öyleyse her kabilede, her yerde, her karyede mutlaka bunu söyleyenler var.

İnsan gözlerini ve kulaklarını özellikle kapalı tutarsa, bunu işitmemiş olur ama o zaman da işitmemiş olduğu için de gideceği yer cehennemdir. İşittirmek, Allah’ın ve O’nun vazifeli kullarının görevidir, emridir. Allah’ın emridir, diğerlerinin de görevidir. İşitmeyenler, işitmemezlik kisvesinin arkasına saklanarak cehennemden kurtulamazlar. Her cehenneme gidene aynı şey söyleniyor: “Size nezirler gelmedi mi, size resûller gelmedi mi, buraya cehenneme geleceğinizi söylemediler mi?” Öyleyse kim olursa olsun ya gideceği yer cehennemdir ya cennettir, cehenneme gidenlerin hepsine bu söylendiğine göre hepsi bu müesseseyi işitmiş olmalılar. İşte işitmeyenlere de bugün tebliğler yapılıyor.

Allah razı olsun.

Benzer konular