En’âm 36 ile Kasas 50 ve Câsiye 23 âyetleri arasında ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Allah'a Ulaşmayı Dilemek » En’âm 36 ile Kasas 50 ve Câsiye 23 âyetleri arasında ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

En’âm 36 ile Kasas 50 ve Câsiye 23 âyetleri arasında ilişki var mı?


 
28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.


fe in lem yestecîbû leke fa'lem ennemâ yettebiûne ehvâehum: Sana icabet etmeyenler (yani senin davetine icabet etmeyenler) Allah’a ulaşmayı dileyin davetine icabet etmeyenler.
fa'lem ennemâ yettebiûne ehvâehum: Onlar hevalarına tâbî olmuşlardır.
 
Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin hevalarını kendilerine ilâh edindiğini söylüyor Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesi. “Hevalarını kendilerine ilâh edinenlerin görüyor musun?” diyor Allahû Tealâ. Onların dalâlette olduğunu söylüyor. Burada da hevalarına tâbî olanlar, davete icabet etmeyenler yani Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve hevalarını kendilerine ilâh edinenler, hevalarına tâbî olanlar.
 
ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden: Allah’ın tayin ettiği hidayetçiye değil de hevasına tâbî olandan daha dalâlette kim vardır?
innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne): Allah zalimler kavmini hidayete erdirmez. Zalimler kavmini Allah hidayete erdirmez.

“Eğer Allah’a ulaşmayı dileselerdi ne olacaktı?”

Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’e mutlaka 12 tane ihsanla tâbî olacaklardı.

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


e fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu: Onlar ki; hevalarını ilâh edinmişlerdir. Onları görüyor musun?
ve edallehullâhu alâ ilmin: Allah onları ilim üzere dalâlette bırakmıştır.
ve hateme alâ sem'ihî: ve işitme hassalarını mühürlemiştir.
ve kalbihî: ve kalplerini mühürlemiştir.
ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten): ve görme hassasının üzerine perde çekmiştir, perde kılmıştır.
fe men yehdîhi min ba'dillâh(ba'dillâhi): bundan sonra o kişiyi kim hidayete erdirebilir?
e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne): hala tezekkür etmez misiniz? diyor Allahû Tealâ.

Kasas-50 ve Câsiye-23’te aynı şey söz konusu. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişinin dalâlette olduğu ortaya konuluyor. Onların ilimleri üzere, faydasız ilimleri üzere dalâlette bırakıldıkları, dalâlette olanların, küfürde olanların müşterek özellikleri; gözleri, kulakları, kalpleri kapalı. Öyleyse küfürde olanların durumuna bakıyoruz. Bakara-6 ve 7’de Allahû Tealâ şöyle söylüyor:

2/BAKARA-6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü’min olmazlar.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvetun, ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır.


“Sen onlara ne söylersen söyle habibim, o kâfirler mü’min olmazlar. Onların basarları üzerinde gışavet adlı perde çekeriz, onların işitme hassalarını mühürleriz, onların kalplerini mühürleriz (Yani göremezler, işitemezler, duyamazlar, idrak edemezler).” diyor Allahû Tealâ.

Kimlerin tarifi bu? Kâfirlerin tarifi. Dalâlettekilerin tarifi de aynı tarif, kimi ihata ediyor? Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişiyi ihata ediyor. Öyleyse davet Allah’a davettir. “lehu davetul Hakku: Allah’ın daveti Hakkadır, Kendisinedir.” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse burada Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesiyle, Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesi arasında elbette ilişki var.

Bu âyet-i kerime ile Kasas Suresinin 50 ve Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimeleri arasında ilişki var. Hevasını kendisine ilâh edinen insanlar, ilim üzere, onların ilimleri üzere, onların faydasız ilimleri üzere Allahû Tealâ tarafından dalâlette bırakılıyor. Ve Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin müşterek özelliği; gözlerin, kalplerin, kulakların kapalı oluşu. Görmemek, işitmemek, idrak edememek.

Öyleyse davete icabet edenler, başlangıç daveti Allah’ın Zat’ına davet için Allah’a ulaşmayı dilemeye davettir ve Allah’a ulaşmayı dilediği an kişi davete icabet etmiştir, 1. davet. Ondan sonra irşad makamına davet, ondan sonra ruhun Allah’a ulaşmasına davet, ondan sonra fizik vücudun teslimine, nefsin teslimine, iradenin teslimine davet. İrşada ulaşmaya davet, bu da iradenin teslimini içerir.

Benzer konular