Selâmun aleykum Efendimiz! (Ve aleykum selâm ve rahmetullâhi ve  berekâtuhu.) İkinci asr-ı saadetin güneşi Mehdi Resûl! Dün “Kutlu Doğum  Haftası Asr-ı Saadet” adlı konferansa davet edildim. Çok güzel bir  Kur'ân ziyafeti vardı. Peygamberimiz’in hayatı sinevizyonla anlatıldı.  (Hay Allah razı olsun! Kimler yapmış bu işi? Çok beğendik. Allah razı  olsun.) Peygamberimiz’in hayatı sinevizyonla anlatıldı. O’nu bir avuç  sahâbeden başkası anlamadı. Peygamberimiz bize şefaat edecek mi? 
Hayır! “O devirde yaşamadık.” diyor kardeşimiz. Hayır! Peygamber  Efendimiz hayattayken, sahâbenin şefaati gerçekleşmiştir, Nisâ Suresinin  64. âyet-i kerimesine göre:
4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı. 
Diyor  ki Allahû Tealâ: “O nefslerine zulmetmiş olanlar sana geldikleri zaman,  senin önünde diz çöküp tövbe ettikleri zaman ve Bizden mağfiret  diledikleri zaman, sen de onlar için onların mağfiretini dilediğin  zaman, Allah'ın her iki talebi de kabul ettiğini göreceksin.” diyor.  Sahâbenin talebi üzerine sahâbenin bütün günahlarını affediyor.  Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine bir defa daha affediyor  yani günahlarını sevaba çeviriyor. 
“Peygamberimiz bize şefaat edecek mi?” 
Hayır!  O devirde şefaat. Başka şefaati yok Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in.  Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Kıyâmet günü şefaat edeceği” bir yalan  hadîstir. Mevzu hadîstir. Kur'ân-ı Kerim böyle bir şeyden hiç  bahsetmiyor. 
“O devirde yaşamadık. Biz ne yapalım?”
Siz  de Allah'a ulaşmayı dileyin. Bütün günahlarınız örtülsün. Mürşidinize  ulaşın, günahlarınız sevaba çevrilsin. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e  tâbî oldukları zaman nasıl onlara Peygamber Efendimiz (S.A.V) şefaat  etmişse, bu devirde de tâbî olan kişiye Allahû Tealâ gerekli yardımı  yapıyor. Onun günahlarını sevaba çeviriyor. 
Furkân-70’de diyor ki: 
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
“Kim  mürşidin önünde tövbe eder de tâbî olursa, böylece kalbine îmân  yazıldığı için îmânı artan bir mü'min olursa ve de nefs tezkiyesine  başlarsa, onların bütün günahlarını sevaba çeviririz.” diyor. İşte bu,  Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanındaki şefaatin bugünkü tatbikatıdır. 
“Bize bir yol gösterin ki; biz de Allah'ın ve peygamberin istediği gibi ömrümüzü tamamlayalım.”
Allah'a  ulaşmayı dileyin. Allah sizi mutlaka mürşidinize ulaştıracak. Tâbî  olduğunuz an, şefaat size de ulaşmış olacak inşaallah. Devrin imamı (bu  devirdeki imam) size şefaat edecek yani günahlarınız sevaba mutlaka  çevrilecek.