Tevbe Suresinin 128. âyet-i kerimesini ve Âli İmrân Suresinin 31. âyet-i kerimesini resûlün sevilmesi, resûlün sevmesi ve bunların sonuçları açısından açıklar mısınız?

Anasayfa » Ana Sayfa » Resûl ve Nebî » Tevbe Suresinin 128. âyet-i kerimesini ve Âli İmrân Suresinin 31. âyet-i kerimesini resûlün sevilmesi, resûlün sevmesi ve bunların sonuçları açısından açıklar mısınız?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Tevbe Suresinin 128. âyet-i kerimesini ve Âli İmrân Suresinin 31. âyet-i kerimesini resûlün sevilmesi, resûlün sevmesi ve bunların sonuçları açısından açıklar mısınız?

Tevbe-128:

9/TEVBE-128: Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).
Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametlidir.


lekad câekum resûlun min enfusikum azîz: Andolsun ki size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi.
aleyhi mâ anittum harîsun: Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir.
aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm: Mü’minler üzerine şefkatli ve merhametlidir. (Rauf’tur, Rahimdir.)

Âli İmrân-31:

3/ÂLİ İMRÂN-31: Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.”


“Eğer Allah’ı seviyorsanız o zaman bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı sevaba çevirsin. Ve Allah, Gâfur’dur, Rahîm’dir.”

Şimdi suale dönelim: “Tevbe Suresinin 128. âyet-i kerimesini ve Âli İmrân Suresinin 31. âyet-i kerimesini resûlün sevilmesi, resûlün sevmesi ve bunların sonuçları açısından açıklar mısınız?” diyor.

Tevbe-128, resûlün durumunu söylüyor. “Aziz bir resûl; Allah’ın sevgilisi bir resûl; sizin üzüldüğünüz şey ona ağır gelir.” diyor. Yani “Sizin üzüldüğünüz şey onu da üzer. Size çok düşkün. Mü’minlere şefkatli ve merhametlidir.” diyor.

harîsun aleykum: Size çok haristir, düşkündür.
bil mu’minîne raûfun rahîm: Mü’minlere Rauf’tur (şefkatlidir), Rahîm’dir (merhametlidir).

Aslında “Rahmân esmasıyla, Rahîm esmasıyla mü’minlere muamele edendir.” neticesi çıkıyor.

Öyleyse buradaki “merhametlidir” ifadesi; Allah’ın Rahîm esmasıyla tecellisine sebebiyet veren mânâsına da kullanılmış.

Âli İmrân-31’de diyor ki:

in kuntum tuhibbûnallâhe: Eğer Allah’ı seviyorsanız.
fettebiûnî: O zaman bana tâbi olun.
yuhbibkumullâhu: Allah da sizi sevsin (o zaman Allah da sizi sevsin).
ve yagfir lekum zunûbekum: Ve sizden günahlarınızı mağfiret etsin. (Sizin günahlarınızı sevaba çevirsin.)
vallâhu gafûrun rahîm: (Gene bu sefer de ‘gafûrun rahîm’ demiş) Hem mağfiret eden hem de rahmet nuru gönderen.

Resûl; insanları sever, kendisine tâbî olanları sever. Onlar da onu sever. Resûle tâbî olanlar Allah’ı daha çok severler. Allah da onları daha çok sever. Üstelik tâbiiyet sırasında onların günahlarını da sevaba çevirir. Kalp kalbe karşıdır. Resûl; insanları sever, insanlar da resûllerini. Ama resûlleri sevenler zaten tâbî olur. Bir kısım insanlar ya da insanların çoğu resûlden nefret ederler.

Benzer konular