Rûm 44 ve İnsan 3'e göre kişinin serbest iradesine verilmiş olan seçme hakkının, Şûrâ 13'e göre kişinin de Allahû Tealâ tarafından Kendisine ulaştırılmak üzere seçilmeye hak kazanması arasında nasıl bir ilişki vardır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hidayet » Rûm 44 ve İnsan 3'e göre kişinin serbest iradesine verilmiş olan seçme hakkının, Şûrâ 13'e göre kişinin de Allahû Tealâ tarafından Kendisine ulaştırılmak üzere seçilmeye hak kazanması arasında nasıl bir ilişki vardır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Rûm 44 ve İnsan 3'e göre kişinin serbest iradesine verilmiş olan seçme hakkının, Şûrâ 13'e göre kişinin de Allahû Tealâ tarafından Kendisine ulaştırılmak üzere seçilmeye hak kazanması arasında nasıl bir ilişki vardır?

Rûm-44, İnsân-3, Şûrâ-13. Rûm Suresinin 44. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

30/RÛM-44: Men kefere fe aleyhi kufruhu, ve men amile sâlihan fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne).
Kim inkâr ederse küfrü (inkârı), kendi aleyhinedir. Ve kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa onlar, böylece kendi nefsleri için hazırlık yaparlar.


“Kendi nefsleri için hazırlık yaparlar.”

Nefs tezkiyesi yapmak için de Allah'a ulaşmayı dilemek yetmez. Mutlaka mürşide tâbiiyette asıldır. İnsân Suresinin 3. âyet-i kerimesine geliyoruz.

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.
Muhakkak ki Biz, onu (Allah’a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah’a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah’a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.


“Muhakkak ki Biz, insanı sebîle ulaştırırız (Allah'a ulaştıran sebîle ulaştırırız). Kimi şükredenlerden olur, kimi küfredenlerden olur.”

şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ: Nuh’a vasiyet ettiğimiz dînden olan hükümleri İbrâhîm’e vasiyet ettiğimiz ve Musa’ya vasiyet ettiğimiz ve İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeriatı sana da vahyetmek suretiyle size de şeriat kıldık.
kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi): Onları davet ettiğin şey, Allah'a ulaşmayı dileyin ve şirkten kurtulun sözü kâfirlere ağır geldi, büyük geldi, zor geldi.
allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu): Allah dilediğini Kendisine seçer ve onlardan kim Allah'a yönelirse (Allah'a ulaşmayı dilerse) onları Kendisine ulaştırır.

Burada “Dîni ikame edin, hayatta tutun. Ve onda dînde fırkalara ayrılmayın diye verdiğimiz dîn.” ifadesi de var.

Şimdi 3 âyet-i kerimeyi de okuduk. Suale dönüyoruz; Rûm Suresinin 44 ve İnsân Suresinin 3. âyetlerine göre kişinin serbest iradesine verilmiş olan seçme hakkından söz ediyor kardeşimiz. İkisinde de seçme hakkının insanın kendisine verildiği açıktır yani insanoğlu iradesini kullanmak mecburiyetindedir. İnsanlar Allah'a ulaşmayı dileyerek yeni bir hayatın içine gireceklerdir ve kurtuluşa ulaşacaklardır. Ama kendi iradeleriyle bu kararı vermek, Allah'a ulaşmayı dilemek mecburiyetindeler.

“Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ tarafından Kendisine ulaştırılmak üzere seçilmeye hak kazanması arasında nasıl bir ilişki vardır.” diyor.

Aslında böyle bir ilişki söz konusu değil. Rûm Suresinin 44. âyet-i kerimesinde salih amel işleyen birinden bahsediyor. Bu bir seçim değil, seçimin sonraki kademesi. Allahû Tealâ, salih amel işlemeye başlayan birinden bahsediyor. İnsân Suresinde bir seçim söz konusu. “Kişi şâkirlerden olur veya kâfirlerden olur.” diyor Allahû Tealâ.

Şimdi basamakları incelediğimiz zaman Allah'ın seçiminin 2. basamakta gerçekleştiğini görüyoruz. Seçim, 2. basamaktadır. İnsanların büyük kısmı seçilir. Bunlardan Allah'a ulaşmayı dileyenler, Allah'a ulaştırılır. Burada seçme hakkı kişinin serbest iradesine verilmiştir. Bu seçme hakkı bir tek şeyle şekilleniyor; Allah'a ulaşmayı dilemek. Konunun inceliği, Allahû Tealâ seçmeden evvel kişinin seçim hakkını kullanması söz konusu değildir. Allahû Tealâ tarafından seçilenlerden her kim Allah'a ulaşmayı dilerse onlar felâha ererler, kurtuluşa ererler. Seçim hakkı kişinin serbest iradesine verilmiştir. Eğer Allahû Tealâ onları seçmemiş olsaydı, onların Allah'a ulaşmayı dilemesi Allah'ın rızası olmadan mümkün olmayacaktı. Sadece seçilenlerden bir kısmı Allah'a ulaşmayı dileyeceklerdir.

Öyleyse kişinin seçim hakkı kişinin serbest iradesine verilmiştir. Ama bu serbest iradeyi kullanabilen grup sadece o insanlardır ki onlar, Allahû Tealâ tarafından 2. basamakta seçilmişlerdir. Onlar Allah'a ulaşmayı diledikleri zaman 3. basamakta oluyorlar. Önde gelen Allah'ın seçimidir.

Buradaki muhtevaya baktığımız zaman kişinin serbest iradesiyle seçim hakkından sonra seçilmesi gibi bir mânâ çıkıyor. Öyle değil. Muhakkak ki kardeşimiz de öyle söylememiştir. O mânâda kullanmamıştır diye düşünüyorum. Önce Allahû Tealâ tarafından insanlar davranışlarına göre seçiliyorlar. Daha iradelerini kullanıp da Allah'a ulaşmayı dilememişlerdir. Sadece bu seçilenlerin içinden bir kısmı, o da küçük bir kısmı Allah'a ulaşmayı dileyenler olarak çıkıyor karşımıza. Rûm-44’de de ta salih amel işleyen bir seviyede insanlardan bahsediliyor. Evvela kişi Allahû Tealâ tarafından seçilmiştir, sonra Allah'a ulaşmayı dilemiştir, sonra mürşidine ulaşmıştır ve salih amel de işlemeye başlamıştır. İnsân-3’de de bir insanın Allah'ın yolunu seçmesi, sebîli seçmesi ve mü’min olması, şakîlerden olması veya seçmemesi, kâfirlerden olması söz konusudur ama seçilenler Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir. Allah'a ulaşmayı dileyenler mutlaka seçilenlerdendir.

İlişki açık ve kesin ama kardeşimizin söylediği tarzda değil. Önce seçim hakkının kullanılması sonra seçilmesi değil; önce seçilmek, sonra seçim hakkının kullanılması.

Benzer konular