İlahiyatçı kardeşimizin her seferinde âyetlerle cevap vermemize rağmen inanmayarak "Sen biraz hadîs oku" demelerine şahit oldum. Bu durumun Yûnus 15 ile bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Hadîs » İlahiyatçı kardeşimizin her seferinde âyetlerle cevap vermemize rağmen inanmayarak "Sen biraz hadîs oku" demelerine şahit oldum. Bu durumun Yûnus 15 ile bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

İlahiyatçı kardeşimizin her seferinde âyetlerle cevap vermemize rağmen inanmayarak "Sen biraz hadîs oku" demelerine şahit oldum. Bu durumun Yûnus 15 ile bir ilişki var mıdır?

Bir cenaze münasebetiyle bulunduğum bir ortamda birkaç ilâhiyatçı kardeşimizin yapmış olduğu geleneksel İslâm tatbikatı dizaynı içerisinde, içerisinde hidayet olmayan sohbetlerine tanık oldum. Daha sonra söz alarak anlatılanların hidayetle karşılaştırmasını yapmaya çalıştım. Bir kısmının tasdik ettiğini, bir kısmının ise şiddetle söylediklerimizin bize ait olduğu düşüncesi içerisinde karşı çıkmaya çalışarak ve her seferinde bizden delil istemeleri ve âyetlerle bizim cevap vermemiz neticesinde yine inanmayarak, “Sen biraz hadîs oku.” demelerine şahit oldum. Bu yaşanan durumun Yûnus Suresinin 15. âyet-i kerimesiyle bir ilişkisi var mıdır?

Ne olmuş? Kişiler konuşma yapmışlar. Kur’ân bir hidayet rehberidir. Ve konuşmalarda hidayet yok. İşte İslâm’ın kaybolmuş olmasının arkasındaki temel neden. İslâm kaybolmuş sevgili kardeşlerim, yok. Kur’ân’daki İslâm artık İslâm âleminin %90’ından fazlasında tatbik edilmiyor.

İnsanların %90’ından fazlası İslâm’ı yaşamıyor, Kur’ân’ı unutmuşlar. Bunun mânâsı hidayeti unutmaktır. Yûnus Suresinin 15.âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-15: Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilhu, kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye, innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).
Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman Bize ulaşmayı dilemeyen kimseler şöyle dedi: “Bize bundan başka bir Kur’ân getir veya O’nu değiştir.” De ki: “O’nu, kendi nefsimden (bir şey) ilka ederek benim değiştirmem olamaz. Ben ancak bana vahyolunan şeye tâbî olurum. Şâyet Rabbime asi olursam muhakkak ki ben, büyük günün azabından korkarım.”


ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev beddilh: Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman Bize ulaşmayı dilemeyen kimseler şöyle dedi: “Bize bundan başka bir Kur'ân getir veya O'nu değiştir.
kul: De ki.
mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye: O'nu, kendi nefsimden (bir şey) ilka ederek benim değiştirmem olmaz (böyle bir şey mümkün değildir). Ben ancak bana vahyolunan şeye tâbî olurum.
innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm: Şâyet Rabbime asi olursam muhakkak ki ben, büyük günün azabından korkarım.

Şimdi kardeşimizin yaşadığı olaya bakıyoruz. İnsanlar geleneksel İslâm tatbikatı içerisinde anlatıyorlar ama anlattıkları içerisinde hidayet yok. Hidayet mevcut değil. Hidayet yoksa kurtuluş da mümkün değil.

Bu kardeşlerimiz bize cephe almış durumdalar. Ama hadîsleri Kur’an-ı Kerim’den önde tutuyorlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Benim hadîslerim tartışılacaktır, Kur’ân’a bakın. Hiçbir hadîsim Kur’ân’a aykırı olamaz.”

Şimdi bu kardeşlerimize âyetlerle cevap veriyor üseyin kardeşimiz. Her itirazlarına bir Kur’ân âyetiyle cevap verince Kur’ân’a karşı çıkamıyorlar ve diyorlar ki: “Sen biraz hadîs oku.” Yani hadîsler Kur’ân’ı yargılıyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi sevgili kardeşlerim?

Hadîsler Kur’ân’ı tasdik eden hadîsler olarak devreye girebilir. İşte İslâm’ın 5 şartı da bunlardan biridir. İslâm’ın sadece 5 tane şartı yoktur. İbadetler açısından bile ele alsak, asıl büyük ibadet zikir; bu İslâm’ın 5 şartı arasında yoktur. Kaldı ki ibadetler hedef değildir. İbadetler insanın ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim etmek yolunda kullanılacak olan vasıtalardır. Hedefler; ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmektir.

İslâm kelimesi, teslim kelimesinden, “silm” kökünden gelir ve teslimlerden ibarettir. Onlara soruyoruz, her zaman İslâm’ın 5 şartını yeterli sayıyorsunuz ve diyorsunuz ki: “İslâm’ın 5 tane şartı vardır. Biz bu şartları yerine getiriyoruz. Öyleyse biz Allah’a teslim olanlarız. Çünkü İslâm Allah’a teslim olmak demektir.” Peki, neyinizi teslim ettiniz Allah’a? Ruhunuzu mu, vechinizi mi, nefsinizi mi, iradenizi mi? Allah’a neyinizi teslim ettiniz? Hiç kimsede tıs yok. Hiçbir teslim yok. Sadece İslâm’ın 5 şartını yaşayarak cennete gideceklerine inanıyorlar insanlar.

Sevgili kardeşlerim, Kur’ân-ı Kerim bütünüyle devreden çıkarılmış iblis tarafından. Bu kardeşlerimiz hangi açıdan haklıdırlar? Aldıkları kültürün gereğini yaptıkları için haklıdırlar. Ama birazcık bakabilseler, aldıkları kültürün hangi noktalarda eksik olduğunu derhal görecekler. Aldıkları kültürde ne Allah’a ulaşmayı dileme var ne mürşide ulaşmak var ne ruhun Allah’a teslimi ne vechin teslimi ne nefsin teslimi ne irşada ulaşmak ne de iradenin Allah’a teslimi var.

Bunların hepsinin 14 asır evvel sahâbe tarafından birer birer gerçekleştirildiği Kur’ân’da yazılı. O zaman burada üzerinde dikkatle durulması lâzım gelen bir şey var. Biz Kur’ân hakikatlerini anlatmakla emrolunduk ve yalnız Allah’tan aldığımız vahye bakarız. O diyor ki: “Bütün insanlara ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim etmekle vazifeli olduklarını anlat ve deliller ver.” İşte o delilleri veriyoruz. Bu kardeşlerimizi o zaman konferanslarımıza davet ediyoruz. Buyursunlar, orada bize sorsunlar suallerini, biz cevap verelim.

Kur’ân’a hadîsle karşı çıkılmaz. Hadîs değil, Kur’ân esastır. Hadîsler Kur’ân’a uymuyorsa uydurma hadîstir.

Benzer konular