A’râf 27 ile Zuhrûf 36'ya göre mü’min olmakla zikir arasında bir ilişki vardır diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Zikir » A’râf 27 ile Zuhrûf 36'ya göre mü’min olmakla zikir arasında bir ilişki vardır diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

A’râf 27 ile Zuhrûf 36'ya göre mü’min olmakla zikir arasında bir ilişki vardır diyebilir miyiz?

Allahû Tealâ A’râf Suresinin 27. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

7/A'RÂF-27: Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.


İnşallah bu âyet-i kerime ve Zuhruf Suresinin 36. âyet-i kerimesine göre mü’min olmakla ve zikir arasında bir ilişki vardır diyebilir miyiz?

Zuhruf 36:

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.


“Kim Rahman’ın zikrinden yüz çevirirse, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Ve onun için şeytan arkadaştır, yakındır. Şeytan onun yakını olur."

Şimdi sevgili kardeşlerim sualin cevabı için hatırlayalım. Biz Allah’a ulaşmayı diledik. Ne olur? Dilediğimiz anda Allahû Tealâ derhâl devreye girer ve bizi ilâhi irade muhafazası altına alır. Cüz-i irademizi ilahi irade kontrolü altına alır, muhafazası altına alır kuşatır. Ve bize namazı, orucu, zikri, sevdirir. Biz o devrede (ruhumuz Allah’a ulaşıncaya kadar geçecek olan 21. basamağa kadar ulaştığımız devrede) Allah’ın muhafazası altındayız. Allah bizim dostumuz. Ne yaptı Allahû Tealâ? Bizi, bizim nefsimizi zulmetten nura çıkardı. Nefsimizin kalbinde %51 nur oluştu, ruhumuz Allah’a ulaştı. Allah sözünü tamamladı. Zikrimiz 33 bine çıktı. Her gün 33 bin virt yapıyoruz. Peki sonra sevgili kardeşlerim, sonra her şey daha güzele yürüyebilir. Eğer zikrimiz 33’ken 35, 37, 39, 41, 43, 45, 47 diye devam ederse ve 47 bin virdin ötesinde, zikrinizi virdin dışında da yani o özel durumunuzun dışında da, (biliyorsunuz virt bembeyaz bir örtünün altına girmek, gecenin bir vaktinde seccadenin üzerinde oturmak ve 25 defa estağfurullah çektikten sonra nefesi, çekip de yavaş yavaş bıraktıktan sonra dualarımızdan sonra yaptığımız bir şey) ama onun ötesindeki zaman parçalarında zikirle geçirmemiz Allahû Tealâ’nın emri. Şimdi biz burada konumuzla alâkalı olan 33 bin zikre kadar olan zikri yaptık diyelim. Bu 33 bin zikirde ruhumuz Allah’a ulaştı. Şimdi bundan sonraki devre bize bir işarettir. Eğer biz zikrimizi devam ettiriyorsak. 33 bin zikirde şeytan bize devamlı olarak zikrimizi aşağıya düşürtmek için saldırılarda bulunur. Bu saldırılar, zikrimiz 33 binde devam ettiği sürece bizi Allah’ın yolundan aşağı doğru çekmez ama yukarıda çıkarmaz. Fakat eğer zikrimizi azaltmaya başlamışsa, azaltmayı başarmışsa iblis, o zaman iblis bizi tuzağına düşürmüştür ve şeytan artık bize musallat olur. Ve bizi sıfır zikre kadar indirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Bilir ki en büyük düşmanı zikirdir.

Öyleyse dikkat edin, şeytanın bir insanın musallat olması, o kişinin zikrinin azalmasıyla belli olur. O kişi şeytanın kontrolü altına girmiştir. O kişinin zikirleri arttığı sürece, o kişi Allah’ın dostluğunu muhafaza eder. Allah’ın muhafazası altındadır. Ve kişi ruhunu Allah’a ulaştırdıktan sonra, zikrini arttırmaya devam ederse bunun mânâsı, o kişinin fizik vücudunun teslimini gerçekleştireceğidir, mutlaka gerçekleştirir. Fizik vücudunu teslimine ulaştırdıktan sonra zikrini arttırmaya devam ediyorsa, ki bunun neticesi daimî zikirdir. O noktadan sonra nefsini de Allah’a teslim edecektir ve daimî zikirle mutlaka nefsin tesliminden sonra, irşada ulaşacak ve iradesini de Allah’a teslim edecektir. İrşad makamının sahibi olacaktır.

Öyleyse mü’min olma noktası, hangi nokta? Allah’a ulaşmayı dilediğiniz nokta. Allah’a ulaşmayı dileyen herkes mü’min olmuştur. İnsanlar zanneder ki Allah’a inanan herkes mü’mindir. Bu sadece bir zandır ve Kur’ân’a tamamen ters düşmektedir. Allah’a inananlar arasında Allah’a inanmanın ötesinde; insan ruhunun Allah’a ölmeden evvel ulaşmasına inanmak. Evvelâ Allah’a inanmak, sonra insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasına inanmak, 3.’sü bunun üzerine farz olduğuna inanmak, 4.’sü de Bakara Suresinin 46. âyet-i kerimesine göre bunu kişinin mutlaka gerçekleştireceğine inanmak. Böyle bir insan mü’min standartlarındadır. Ki bu kişi Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde mü’min olmak şerefine erer. Ve zikir Allah’a ulaşma yolunun ve Allah ile dostluğun motorudur. Yani bu durumda mü’min olmakla zikir arasında bir ilişki vardır. Çünkü zikrini azaltan kişi şeytanın dostu olur. Şeytanın dostu ise, mü’min değildir. A'râf Suresinin 27. âyet-i kerimesi gereğince, mü’min olmayanların dostudur.

Benzer konular