Mâide-7’de belirtilen ni’met ile Âli İmrân-164 ve Mu’min-15’te belirtilen ni’met arasında bir ilişki var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » Ni'met » Mâide-7’de belirtilen ni’met ile Âli İmrân-164 ve Mu’min-15’te belirtilen ni’met arasında bir ilişki var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mâide-7’de belirtilen ni’met ile Âli İmrân-164 ve Mu’min-15’te belirtilen ni’met arasında bir ilişki var mıdır?

Mâide-7’de belirtilen ni’met:

5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misâkınızı hatırlayın. Allah’a karşı takvâ sahibi olun, Muhakkak ki Allah göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.


“Allah’ın, sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlatın, zikredin ve “işittik ve itaat ettik dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi, Allah’a külliyen teslim olma misakinizi hatırlayın. Allah’a karşı takva sahibi olun. Çünkü O, göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.”
 
“Buradaki ni’met ile Allah’ın üzerinizdeki ni’metini” diyor Allahû Tealâ.

Âli İmrân-164:

3/ÂLİ İMRÂN-164: Lekad mennallâhu alâl mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete, ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.


"Andolsun ki mü’minlerin üzerine bir ni’met olmak üzere kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz, onların aralarında onlara Allah’ın âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel onlar açık bir dalâlet içinde idiler." diyor Allahû Tealâ Âli İmrân-164'te.

Âli İmrân-164’teki ni’met; devrin imamının o kişinin başının üzerine gelip yerleşmesi.

Mu'min 15:

40/MU'MİN-15: Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmak istediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


“Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, dilediği kişinin üzerine Allah’a ulaşma günün geldiğini ihtar etmek için emrinden bir ruh ulaştırır.”

İşte Allah’ın emrinden bir ruh, Allah’ın emriyle devrin imamının ruhu, kişinin başının üzerine bir ni’met olmak üzere.

Mâide-7: “vezkurû ni’metellâhi aleykum"

Mâide-7’de Allahû Tealâ'nın söylediği:

"Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini zikredin, hatırlayın.” diyor Allahû Tealâ.

Bütün insanların üzerinde Allah’ın ni’meti var. Ne zaman var? O kişi Allah’a ulaşmayı diledikten sonra, ne zaman mürşidine ulaşırsa, tabiiyetini gerçekleştirdiği anda Allah’ın ni’meti onların üzerine geliyor. Âli İmrân-164’te de Mu’min-15’te de bu ni’met var. Ama Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ’nın bu tarzda bir misaki, yani devrin imamının ruhunun onların başının üzerinde bulunma olayı söz konusu değil.

O gün yaratılıştan çok daha evvel Allahû Tealâ ruhen fizik vücutlardan her birini çıkararak huzurunda topluyor. O gün kimsenin üzerinde devrin imamının ruhu mevcut değil. Mâide-7’deki olay, Allahû Tealâ’nın A’raf-172. âyet-i kerimesindeki olayın devamı.

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

Benzer konular