Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçen ni’met ile A’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesindeki şahitler aynı kişiler midir? Bu kişilerin devrin imamı olan resûller olduklarını söyleyebilir miyiz?”

Anasayfa » Ana Sayfa » Ni'met » Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçen ni’met ile A’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesindeki şahitler aynı kişiler midir? Bu kişilerin devrin imamı olan resûller olduklarını söyleyebilir miyiz?”
share on facebook  tweet  share on google  print  

Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde geçen ni’met ile A’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesindeki şahitler aynı kişiler midir? Bu kişilerin devrin imamı olan resûller olduklarını söyleyebilir miyiz?”

Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesi:

5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misâkınızı hatırlayın. Allah’a karşı takvâ sahibi olun, Muhakkak ki Allah göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.


“Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini ve ‘İşittik ve itaat ettik.’ dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misâkinizi hatırlayın. Allah’a karşı takva sahibi olun, çünkü O göğüslerde (sinelerde) olanı bilir.”

A’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesi:

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”


“Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ Dediler ki: ‘Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.’”

Öyleyse bir muhteva taşıyor âyet. A’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesi ile Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesi arasında kesin bir işaret var. Bizi Allahû Tealâ orada vücuda getirdikten sonra zamandan evvel bize: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorup da bizden: “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” cevabını alıyor. Ortada bir sonuç var.

Bununla bırakmıyor Allahû Tealâ, nefslerimizin üzerine bizi şahit tutmak istiyor ve bunun için bize soruyor: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Ben sizin Rabbiniz olduğuma göre; ey fizik vücutlar! Bana ahd verin Bana teslim olacağınıza dair. Ey nefsler! Bana yemin verin Bana teslim olacağınıza dair. Ey ruhlar! Bana misak verin Bana teslim olacağınıza dair.” Ve diyor ki: “Sözlerimi işittiniz mi?” “semi’nâ” diyoruz “İşittik.” “Öyleyse itaat edin.” diyor Allahû Tealâ ve itaat ediyoruz.  

Ruhlarımız, vechlerimiz, nefslerimiz; yemin veriyor, misak veriyor, ahd veriyor Allahû Tealâ’ya. Ama Allahû Tealâ bunlarla yetinmiyor ve bize diyor ki: “İradenizi de Bana teslim edeceksiniz.” İlâhi İrade (Allah’ın iradesi), bizim cüz’i irademizden Allah’a teslim olacağına dair kesin söz alıyor. Bu, Allah’ın bize yaptığı “ahdillâhi” adında Allah’ın ahdidir. O’nun tarafından “ahdillâhi” olarak isimlendiriliyor; bizim tarafımızdansa bizim misakimiz.

Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesindeki ‘Allah’ın ni’meti’, Allahû Tealâ’nın bizlere vaad ettiği, eğer bunları gerçekleştirirsek neticede bildiğimiz sonuçtur. Hepimiz için devrin imamının ruhunun başımızın üzerinde olması, Allah’ın en büyük ni’metidir.

Allah’ın oradaki ni’meti, bizim misakimizi (irademizin Allah’a verdiği misaki), bizden alınan (irademizden alınan) o kesin sözü tutmamız halinde bizi ulaştıracağı Adn cennetleridir. Allahû Tealâ o gün onu söylüyor. Neticede de onun gerçekleşeceğini görüyoruz. Ra’d Suresinin 20., 21., 22. ve 23. âyet-i kerimeleri onu söylüyor. Bizim misakimiz; Allah’ın ahdi.

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).
Onlar, Allah’ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah’a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedraûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).
Onlar, sabırla Rab’lerinin Vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve Allah’ın Zat’ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.

13/RA'D-23: Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(bâbin).
Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.


ellezîne yûfûne bi ahdillâhi: Onlar, Allah’ın ahdini gerçekleştirirler.
ve lâ yenkudûnel misâk: Ve bu sebeple misaklerini bozmazlar.

Neticede de onların gayesinin Allah’ın Zat’ını görmek olduğu ve gidecekleri yerin Adn cennetleri olduğu ifade buyuruluyor. İşte orada Allahû Tealâ’nın:

“Eğer bunu yaparsanız, sizin yeriniz Adn cennetleridir.” ifadesi, Allah’ın ni’metidir.

Allah razı olsun.

Benzer konular