Fetih 4 ile Fetih 18 arasında bir ilişki var mı? Mü’minlerin îmânlarını, îmânla arttırmak ile Fetih 10'a göre biat edilirken, Allah’ın verdiği 7 ni’metten ikincisi olan kalplerine îmân yazılması arasında bir ilişki var mıdır? Zikir ile Allah’ın gönderdiği rahmet, fazl, salâvât ile sekînet arasında bir ilişki var mı?

Anasayfa » Ana Sayfa » Ni'met » Fetih 4 ile Fetih 18 arasında bir ilişki var mı? Mü’minlerin îmânlarını, îmânla arttırmak ile Fetih 10'a göre biat edilirken, Allah’ın verdiği 7 ni’metten ikincisi olan kalplerine îmân yazılması arasında bir ilişki var mıdır? Zikir ile Allah’ın gönderdiği rahmet, fazl, salâvât ile sekînet arasında bir ilişki var mı?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Fetih 4 ile Fetih 18 arasında bir ilişki var mı? Mü’minlerin îmânlarını, îmânla arttırmak ile Fetih 10'a göre biat edilirken, Allah’ın verdiği 7 ni’metten ikincisi olan kalplerine îmân yazılması arasında bir ilişki var mıdır? Zikir ile Allah’ın gönderdiği rahmet, fazl, salâvât ile sekînet arasında bir ilişki var mı?

Fetih Suresinin 4. âyet-i kerimesi:

48/FETİH-4: Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne li yezdâdû îmânen mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen).
Mü’minlerin kalplerine, îmânlarını îmân ile artırsınlar diye sekîneti indiren, O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Ve Allah; Alîm’dir, Hakîm’dir.


huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne: Odur ki; mü’minlerin kalplerinin içine sekîneti indirir (içine sekîneti indirir).
li yezdâdû îmânen: Îmânı arttırmak için.
mea îmânihim: Îmânları ile beraber îmânı arttırmak için (yani mü’minlerin îmânlarını îmân ile arttırmak için).
ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı): Göklerin ve yerlerin orduları Allah’ındır.
ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen): Allah bilir ve hikmet sahibidir.

Mü’minlerin îmânlarını îmân ile arttırmak… Kalbinizde îmân kelimesi yokken mü’min oluyorsunuz. Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an, Allah kalbinizin mührünü açar. Kalbinizdeki küfür kelimesini, kalbinizdeki ekinnetle birlikte dışarı alır. Bu dışarı alışta kalbinizin mührünün açılması, küfür kelimesinin dışarı alınması, siz Allah’a ulaşmayı dilediğiniz zaman gerçekleşen olgulardır.

Bundan evvel Allahû Tealâ kulaklarınızdaki vakrayı almış; işitmenizi sağlamıştır. Gözlerinizdeki hicab-ı mestureyi almış; irşad makamını irşad makamı olarak görmenizi sağlamıştır. Görme hassanızın üzerindeki gışaveti almış; görmenizi temin etmiştir. Ve işitme hassanızın üzerindeki mührü almış; işitmenizi temin etmiştir. İdrak hassanızın üzerindeki mührü açmış, kalbinizden ekinneti almış ve yerine ihbat koymuştur; idrak etmeye başlamışsınızdır.

Burada Allahû Tealâ’nın yaptığı şey; Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin dilediği anda küfürden kurtulmasını temin etmek (kalbin mührünü açıp küfür kelimesini alması). Ve küfrün temelini oluşturan görme hassasının (basar hassasının) üzerindeki gışavetin alınması, işitme hassasının üzerindeki mührün alınması, idrak hassasının üzerindeki ekinnetin alınması ve idrak hassasını idraksiz yapan ekinnetin alınması; yerine idraki sağlayan ihbatın konması, kişinin küfür müessesinin bütün unsurlarından kurtulduğunu gösteriyor. Daha Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an olay budur.

Kâfirken mü’min olmak, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an gerçekleşen bir olgudur. Ama ne zaman ki Allahû Tealâ sizi 12 tane ihsanla mürşidinize ulaştırır, tâbiiyetinizde kalbinizin içine îmânı yazar.
 
Mücâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesi:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?


“Onların başlarının üzerine Allah’ın Katından ruh gönderilir, o ruhla onlar desteklenirler.” Bu devrin imamının ruhudur ve Allahû Tealâ arkasından buyuruyor ki: “Onların kalplerinin içine îmân yazılır.”

İşte burada Allahû Tealâ’nın onların îmânlarına îmân katmaktan muradı bu. Mü’min olmuş olan, 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, 7. basamakta mü’min olmanın başlangıç standartlarının hepsine sahiptir. Ama 14. basamakta mürşidine ulaşacaktır. Ulaştığı zaman kalbine îmân yazılarak, kalbine Allah’ın yazdığı îmânla îmânı artan bir kişi olacaktır.       

Fetih Suresinin 18. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, onların tâbî olmadan evvel mü’min olmadıklarını bir defa daha kesinleştiriyor.

48/FETİH-18: Lekad radiyallâhu anil mu’minîne iz yubâyiûneke tahteş şecerati fe alime mâ fî kulûbihim fe enzeles sekînete aleyhim ve esâbehum fethan karîbâ(karîben).
Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü’minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.


Yani Allah’a ulaşmayı diledikleri anda mü’min oldukları kesin. Tâbiiyette, kalplerine îmân yazılarak bir defa daha mü’min olacaklar, kalplerindeki îmân artmış bir mü’min olacaklar. Kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine güven duygusu ve huzur (yani sekînet) indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap olarak (karşılık olarak) vermiştir.

Allahû Tealâ Fetih Suresinin 4. âyet-i kerimesinde: “Îmânlarını îmân ile arttırmak için onların kalplerine sekîneti indiren odur.” diyor Allahû Tealâ. Burada da sekînetten bahsediyor. Îmânlarını îmân ile arttırmak, sekînetin muhtevasını oluşturuyor.

Öyleyse Fetih Suresinin 4. âyet-i kerimesindeki sekînet, o kişinin kalbine Allah’ın îmânı yazdığı noktadaki sekînettir. Allahû Tealâ kimin kalbine bu sekîneti verirse, kimin kalbinin içine îmânı yazarsa, bunun mânâsı; o kişi artık Allah’ın ordularından bir neferdir. Fetih Suresinin 4. âyet-i kerimesine göre bu bir vakıa olarak çıkıyor karşımıza.

Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesi:   

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsihî, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecran azîmâ(azîmen).
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).


innellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe): Muhakkak ki; Sana biat etmek, Allah’a biat etmektir (Allah’a tâbî olmaktır).  
yedullâhi fevka eydîhim: Onların ellerinin üzerinde, Allah’ın eli var.
fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî): Kim derecesini nakısa düşürürse, o bunu nefsi sebebiyle yapmıştır. (Kimdir derecelerini nakısa düşürenler? Mu’minûn Suresinin 103. âyet-i kerimesindeki günahları sevaplarından fazla olanlar, hüsranda olanlar, yani Allah’a ulaşmayı dilemeyenler.)
ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe: Kim de Allah’ın üzerinde olan ahdini yerine getirirse.
fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen): Ona büyük ecir verilir.

“Fetih Suresinin 4. âyet-i kerimesi ve 18. âyet-i kerimesi arasında bir ilişki var mı?”

Görüyoruz ki kesin bir ilişki söz konusu. Her ikisinde de Allahû Tealâ, kalbe indirdiği güven duygusu ve huzurdan bahsediyor ve bunun neticesinde bir muhteva söz konusu; kalbin içine îmânı yazıyor gönderdiği sekînetle.

“Mü’minlerin îmânını arttırmak ile Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesine göre biat edilirken, Allah’ın verdiği 7 ni’metten ikincisi olan kalplerine îmân yazılması arasında bir ilişki var mı?”

Anlattık ki; kesin bir ilişki var.

“Zikirle Allah’ın gönderdiği rahmet, fazl, salâvât ile sekînet arasında bir ilişki var mı?”
 
Elbette ki; Allahû Tealâ’nın zikrini işlediğimiz zaman rahmet, fazl ve salâvât gönderiyor ve böylece insanların üzerine sekîneti indiriyor Allahû Tealâ.

Bu arada Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ: “Kim ahdine sadık olursa (ahdini ifa ederse, Allah’ın üzerinde olan ahdini ifade ederse), ona büyük ecir verilir.” demekle, onların nakısını pozitife çevireceğini ifade ediyor.

Evvelâ kişinin bütün günahlarını örterek, sonra da sevaba çevirerek bir sonuca gidiyor Allahû Tealâ. Öyleyse rahmet, fazl ve salâvât ile sekînet arasında da gene bir ilişkinin olduğu neticesine ulaşıyoruz.

Benzer konular