Kehf Suresinin 56. âyet-i kerimesine göre resûlün açıklamalarına rağmen, hakkı bâtılla ortadan kaldırmaya çalışanların, Yunus Suresinin 39. âyet-i kerimesinde ifade edilen ilim sahipleriyle bir ilişkisi var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » İslâm'ın 5 Şartıyla Âmel Etmek » Kehf Suresinin 56. âyet-i kerimesine göre resûlün açıklamalarına rağmen, hakkı bâtılla ortadan kaldırmaya çalışanların, Yunus Suresinin 39. âyet-i kerimesinde ifade edilen ilim sahipleriyle bir ilişkisi var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kehf Suresinin 56. âyet-i kerimesine göre resûlün açıklamalarına rağmen, hakkı bâtılla ortadan kaldırmaya çalışanların, Yunus Suresinin 39. âyet-i kerimesinde ifade edilen ilim sahipleriyle bir ilişkisi var mıdır?

Kehf-56:
 
18/KEHF-56: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîne, ve yucâdilullezîne keferû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka vettehazû âyâtî ve mâ unzirû huzuvâ(huzuven).
Biz, resûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Kâfirler (ise) hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. Âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay (konusu) ederler.


Biz, resûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Kâfirler (ise) hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. Âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay (konusu) ederler.

ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn (munzirîne): Biz resûlleri başka bir şey için göndermeyiz, müjdelesinler ve uyarsınlar diye göndeririz.

"ve yucâdilullezîne keferû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka" 
 
ve yucâdilullezîne keferû: Ve kâfirler mücâdele ederler, o kâfir olanlar var ya onlar da mücâdele ederler.
bil bâtılı: Bâtılla.
li yudhıdû bihil hakka: Hakkı iptal etmek için, bâtılla hakkı iptal etmek için, hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. 
vettehazû âyâtî: Ve âyetlerimle mücâdele ederler.
ve mâ unzirû huzuvâ (huzuven): Ve uyarıldıkları şeyleri de alay konusu ederler.

"Hem Allah’ın ayetlerini, hem de uyarıldıkları şeyleri alay konusu ederler.” diyor.
 
Kehf-56, tam bugüne ışık tutan bir âyet-i kerime. Bugünün dîn adamlarını ifade ediyor olay. Dîn adamları bugünkü resule, “Benim kavmim Kur’an’ı terketti, Kur’an’dan hicret etti.” diyen resûle karşı çıkıyorlar ve hakkı bâtılla iptal etmeye çalışıyorlar, yok etmeye çalışıyorlar. Ellerinde insanların yüzlerce seneden beri yazdığı kitaplarla. Ve o kitaplar Kur’ân hükümlerine ters düşmesine rağmen, üniversitelerden öğrendikleri dersler onlar oldukları için dîni, Kur’ân’daki İslâm’ı, kâinatın tek dînini tamamen unutmuşlar, ana hatlarıyla tamamen unutmuş durumda oldukları için.

Ve ne kadar güzel ifade etmiş Allahû Tealâ bu devri: “Hakkı bâtılla iptal etmek için, âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay konusu ederler.” Diyor, hem resûlü, hem uyarıldıkları şeyleri.

Ne diyor bugünün resûlü:

* “Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz.” diyor,
* “Eğer dilemezseniz, gideceğiniz yer cehennemdir.” diyor,
* “Küfürdesiniz.” diyor,
* “Dalalettesiniz.” diyor,
* “Tagutun dostusunuz.” diyor,
* “Tagutun kulusunuz.” diyor,
* “Gideceğiniz yer cehennemdir.” diyor bugünkü devrin resûlü. Onlar da onunla alay ediyorlar.

Alaya, bütün Türkiye halkı şahit olmuştur. Hatırlayacaksınız Ceviz Kabuğu macerasını. Allah'ın Resûl'üyle nasıl alay edildiğini hepiniz gördünüz. Ve halbuki onlar, Allahû Tealâ’nın bir şey ispat etmesi için sadece vasıta oldular. O’na tuzak kurmuşlardı (Allah'ın Resûl'üne)  ama kendi kurdukları tuzağa kendileri düştüler.

Neden tuzak kurmuşlardı? Bu tuzakta, beş tane profesör biraraya geliyor ve Allah'ın Resûl'ünün deli olduğunu iddia ediyorlar ve de halkın çok büyük bir kısmını (belki % 90’ını) inandırıyorlar buna. Allahû Tealâ da inandırılmasını istiyor halkın. O’nun hem deli olduğuna, hem şeytandan vahiy alıyor olmasına inanılmasını istiyor Allahû Tealâ.

İnanırlarsa ne olur? İnanırlarsa o Resûl’ün Dûhan Suresinin 10, 11, 12, 13, 14. âyetlerinde adı geçen, kendisine deli denilecek olan ve aynı zamanda kendisine şeytanın vahyettiği bir kişi olduğu ve kendisine deli denileceği ifade ediliyor:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

44/DUHÂN-12: Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne).
Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.


Bu ispat edilirse ne olur? O’nun deli olduğu ve şeytandan vahiy aldığı ispat edilirse ne olur? O Resûl’ün Dûhan Suresinin 14. âyet-i kerimesinde adı geçen Resûl olduğu kesinleşmiş olur.

Ne oldu? Kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştüler. Bu Allah’ın mekridir. Ne diyor Allahû Tealâ: “Onlar mekr yaparlar.” diyor. “Ama bilmezler ki, sadece kendilerini aldatırlar. Allah’ın mekri, Allah’ın hilesi her zaman onların hilesinden üstündür.” Kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştüler.

Yûnus Suresinin 39. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-39: Bel kezzebû bimâ lem yuhîtû bi ilmihî ve lemmâ ye'tihim te'vîluhu, kezâlike kezzebellezîne min kablihim fanzur keyfe kâne âkibetuz zâlimîn(zâlimîne).
Hayır onlara tevîl gelmedikçe (gelmediği için) ilmini kavrayamadıkları şeyi yalanladılar. Bunun gibi ondan öncekiler de yalanladılar. Artık bak, zalimlerin akıbeti (sonu) nasıl oldu.


“Hayır onlara tevîl gelmedikçe (gelmediği için) ilmini kavrayamadıkları şeyi yalanladılar. Bunun gibi ondan öncekiler de yalanladılar. Artık bak zalimlerin akıbeti (sonu) nasıl oldu.”

"bel kezzebû bimâ lem yuhîtû bi ilmihî ve lemmâ ye'tihim te'vîluh (te'vîluhu)"

bel kezzebû bimâ lem yuhîtû bi ilmihî: Ve hayır, ilmini kavrayamadıkları şeyi tekzip ettiler.

Hangi şartlarda?

ve lemmâ ye'tihim te'vîluh (te'vîluhu): Onun tevili kendilerine gelmedikçe, ilmini kavrayamayacakları şeyi inkâr ettiler, yalanladılar.

Tam o olayı anlatıyor Allahû Tealâ bu âyet-i kerimeyle de:

kezâlike kezzebellezîne min kablihim: Ondan evvelkiler de aynı şekilde tekzip etmişlerdi.
fanzur keyfe kâne âkibetuz zâlimîn(zâlimîne): Artık bak zalimlerin akıbeti, sonu nasıl oldu.

Bu son ifade bundan sonraki devreye aittir. O insanların her birinin akıbetinin nasıl olduğunu, hepiniz göreceksiniz. Allah'ın Resûl'ünü deli ve şeytan tarafından öğretilmiş, şeytandan vahiy alan hüviyetine sokan ve bunun için de halkın büyük kısmını inandırabilen bu çete, hangi duruma düşecek gelecek günlerde, hepiniz adım adım göreceksiniz.

Öyleyse, Kehf Suresinin 56. âyet-i kerimesine göre resûlün açıklamalarına rağmen, hakkı bâtılla ortadan kaldırmaya çalışanların, Yûnus Suresinin 39. âyet-i kerimesinde ifade edilen ilim sahipleriyle bir ilişkisi var mıdır?

Tastamam onlardır. Her iki âyette de aynı kişilerden bahsediyor Allahû Tealâ.

Benzer konular