Furkân Suresinin 30. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün "Ya Rabbi, kavmim Kur’an’dan hicret etti." denilmesinde, artık hakkın ayakta tutulmadığını ve dînin yeniden ihyası için Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün hidayetle ve hak dînle vazifeli kılınmış olduğunu anlayabilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Furkân Suresinin 30. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün "Ya Rabbi, kavmim Kur’an’dan hicret etti." denilmesinde, artık hakkın ayakta tutulmadığını ve dînin yeniden ihyası için Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün hidayetle ve hak dînle vazifeli kılınmış olduğunu anlayabilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Furkân Suresinin 30. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün "Ya Rabbi, kavmim Kur’an’dan hicret etti." denilmesinde, artık hakkın ayakta tutulmadığını ve dînin yeniden ihyası için Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre zamanın resûlünün hidayetle ve hak dînle vazifeli kılınmış olduğunu anlayabilir miyiz?

Evet. Daha âyetlere bakmadan bu sualin cevabı kesinlikle evettir. Şimdi âyetlere bakalım.

Furkân 30:

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


Ve resûl dedi ki: "Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı, Kur’ân’ı terketti, Kur’ân’dan hicret etti.”

Furkân Suresinin 27, 28, 29, 30. âyet-i kerimeleri bir bütündür. Furkan Suresinin 27. âyet-i kerimesinden itibaren olay başlıyor.

25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).
Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol ittihaz etseydim.” der.

25/FURKÂN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen).
Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.

25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzâl kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.


“Ah keşke o resûle tâbî olsaydık da, bu cehenneme gelmeseydik.” diyor insanlar. “Keşke falancayı dost edinmeseydim. Çünkü o resûle tâbî olmak yerine, o falancanın söylediklerine itaat ettiğim için, o beni Allah’ın yolundan saptırdı, o beni dalâlette bıraktı.”

Bundan sonra Allahû Tealâ söylüyor: “Ve resûl dedi ki, Ya Rabbi, benim kavmim Kur’ân’ı terketti.” Bu resûlün Peygamber Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değil. O’nun devrinde sahâbe Kur’ân’ın bütününe îmân ediyordu. Bırakınız Kur’ân’ı terketmeyi, Kur’ân’nın bütününe îmân ediyordu. Âli İmrân Suresinin 119. âyet-i kerimesi:

3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tu’minûne bil kitâbi kullihi, ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “Biz îmân ettik.” dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: “Öfkenizden ölün.” Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.


“Onlar size buğz ettikleri halde, siz onlara karşı yine de muhabbet beslersiniz. Çünkü siz Kur’an’ın, Kitab’ın bütününe îmân edersiniz.”

Öyleyse Kur’an’ın bütününe îmân eden bir sahâbe söz konusu. Bu Furkan Suresinin 30. âyet-i kerimesindeki resul, bugünkü resûl.

Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesi:

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen O'dur.


“Müşrikler kerih görseler bile resûlünü, dîn üzerine, dînin bütününü (bütün özelliklerini) izhar etmesi (ortaya çıkarması) için hidayetle, hak dîn ile gönderen, O’dur.”

huvellezî ersele resûlehu bil hudâ: O’dur ki, resûlünü hidayetle gönderdi. 
ve dînil hakkı: Ve hak dîn ile gönderdi.
li yuzhirehu aled dîni kullihî: Bütün dînlerin üzerine izhar etsin diye, açıklasın diye, bütün dînlerdeki insanlara açıklasın (izhar etsin) diye. Hak dînin  aslında, o dîn sahibi olduklarını zannedenlerin de kendi dinleri olduğunu, bundan başka bir dîn olmadığını, o dînin sahiplerine de söylesin diye
ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne): Müşrikler istemese bile.

Kimdir müşrikler? Açık bir şekilde Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanların oluşturduğu bütün dînlerin üzerine, Allah’a ulaşmayı dileyerek sağlanabilecek olan tek dîni, hidayeti ve hak dîni açıklasın diye.

Dîn çoktan yok olmuş, iblis tarafından yok edilmiş, dîn kalmamış ortalıkta. Kur’ân bir tarafa itilmiş, insanların yazdığı kitaplardan hareketle sonuçlara ulaşılmış.

Öyleyse bu âyetten (Tevbe 33'e göre), zamanın resûlünün hidayetle ve hak dînle vazifeli kılınmış olduğunu anlayabilir miyiz?

"Artık hakkın ayakta tutulmadığı ve dînin yeniden ihyası için Allahû Tealâ’nın Resûl'ünü hak dîn ile ve bu dîni bütün dînlerin sahiplerine izhar etsin (açıklasın) diye.” diyor Allahû Tealâ. Hem hidayetle vazifeli bugünün resûlü, hem de hak dînle vazifeli. Aslında bütün insanların dinlerinin, Allah’ın tek dîninden başka bir dîn olmadığını, inananların birbiriyle yakın dostluklar kurması gerektiğini ifade etmek.
 

Benzer konular