Âli İmrân 79, 81 ve En’âm 89'a göre nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » Âli İmrân 79, 81 ve En’âm 89'a göre nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Âli İmrân 79, 81 ve En’âm 89'a göre nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir diyebilir miyiz?

Üç tane âyet-i kerime. Âli İmrân 79:

3/ÂLİ İMRÂN-79: Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn(tedrusûne).
Bir insan için, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra onun insanlara; “Allah'tan başka bana kul olun” demesi olamaz (mümkün değildir). Fakat, sizin kitabı tedris etmiş (okuyup öğrenmiş) olmanız ve öğretiyor olmanızdan dolayı ancak: “Rabbâni (kendini Rabb'e adamış) kullar olunuz” der.


mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete: Hiçbir insana yakışmaz ki, bir insan için olmaz, mümkün olmaz; ona kitap verilsin, hikmet verilsin ve nübüvvet (peygamberlik) verilsin.
summe: Sonra.
yekûle lin nâsi: İnsanlara desin ki.
kûnû ıbâden lî min dûnillâhi: Bana abd olun, bana kul olun. Allah’tan başka, Allah’a değil de, Allah’ı bırakın da, bana kul olun.
ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe: Fakat “Rabbaniyyinlerden olun.” der.

Burada Allahû Tealâ’nın söylediği şey:

“Allah bir insana kitap versin, hikmet versin ve nübüvvet versin, peygamberlik versin.” ifadesinden çıkardığımız şey, kitap hükmetmesi için peygamberlere verilir. Dikkat edin. Hükmetmesi için verildiği için, mutlaka peygamberlere verilen kitap bir şeriat kitabıdır, yani içindeki hükümler başkalarının da itaat etmesi lâzımgelen hükümlerdir. Bu şeriat kitaplarını, sakın Allah’ın peygamber olmayan resûllerine verdiği sohbet kitaplarına benzetmeyin. Peygamberlere verilen şeriat kitapları, hükmetsinler diye verilir. Neyle hükmedecekler? Kendilerine verilen o kitapla hükmedecekler. O kitap, bütün insanların uymazı lâzımgelen kaideleri net olarak içerir ve peygamberin görevi o kitabı başkalarına okuyarak, oradaki hükümleri onlara tatbik ettirmeye çalışmaktır. Ama peygamber olmayan resûllere de Allahû Tealâ âyetli, sureli kitap yazdırabilir; ama onların içinde hiçbir konuda başkalarına hiçbir emir verilmez. İkisi arasında çok büyük bir farklılık vardır. Nübüvvet hükmetmeyi gerektiren bir müessesedir. Risaletin nübüvvet hükmetmeyen, nübüvveti içermeyen kesimi ise hükmetmeyi gerektirmez.

Öyleyse, oradaki muhtevaya dikkatle bakın. Kavimlerdeki resûller öğreticidir, hükmedici değildir. Kavim resûlleri; kendilerine tâbî olunur, ama bu tâbiiyet onun, onlara hükmetmesi için değildir. Eğer yol göstericiliği söz konusuysa ki mutlaka söz konusudur; orada mutlaka kendisinden evvelki peygambere verilen nebî resûle verilen, peygamber resûle verilen şeriat kitabıyla devleti idare edenlerin hükmetmesi söz konusudur. Kaza müessesesinin bu standartlarda hükmetmesi söz konusudur. Bir başka ifadeyle peygamberlere verilen kitaplar mutlak şeriat kitabıdır. Nebîlere verilen kitaplar şeriat kitabıdır ve o şeriat kitabıyla emretmesi için onlar vazifelenirler.

Öyleyse, nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir diyebiliyoruz, Âli İmrân 79'a göre.

Geliyoruz ikincisine, Âli İmrân 81:

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).
Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, O'na mutlaka îmân edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.


ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne: O zaman ki, Biz nebîlerden misak almıştık.
lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin: Ey nebîler! Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim.
summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum: Sonra, yani sizlerden sonra sizinle beraber olan şeyleri, kitapları tasdik etmek üzere Resûl gelecek.

“Nebîlerimize Kitap ve hikmet verdik.” diyor. Nebîlere kitap verildiğini, kitabın nebîlere verildiğini söylüyor Allahû Tealâ. Şeriat kitabının hükmetmesi için, nübüvvet kitabının peygamberlere verilmesi. Buradaki hikmet kelimesi de, hükmetmek için o kitabın verildiği ifade ediyor.

le tu’minunne bihî: Muhakkak surette O’na îmân edeceğinize.
ve le tensurunneh (tensurunnehu): Ve yardım edeceğinize.

"Muhakkak surette O’na îmân edecek ve yardım edeceksiniz.” Bunu bir emir olarak söylüyor Allahû Tealâ.

kâle: Dedi.
e akrartum: Bunu ikrâr ettiniz mi?
ve ehaztum alâ zâlikum ısrî: Ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?
kâlû: Dediler ki.
akrarnâ: Biz, ikrâr ettik.

Üzerimize aldık ve ikrâr ettik.” Açıkça kelimelerle de söylüyoruz:

kâle: Dedi ki.
feşhedû: Öyleyse şahit olun.  
ve ene meakum mineş şâhidîn: Ben de sizlerle beraber şahitlerdenim.

Burada da nebîlerden, “Biz, o zaman ki nebîlerden misak almıştık.” diyor Allahû Tealâ ve onlara demiştik ki “Ey nebîler! Size Kitap verdik ve hikmet verdik. Yani Bu Kitap’la beraber hükmetme emrini verdik. O kitaba dayalı olarak hükmetme emrini verdik.”

Bu peygamberlerin arasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) varlığını Ahzab Suresinin 7. âyet-i kerimesi söylüyor:

33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsâbni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).
O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.


“O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misak almıştık, ağır bir misak almıştık. O zaman Senden de almıştık.” diyor. “Hepinizden ağır bir misak almıştık.” diyor.

Öyleyse bu Âli İmrân 81. âyet-i kerimesinin arkasından bir sonuç çıkıyor ortaya ki, bu Âli İmrân 81'de “Sizlerden sonra gelecek olan Resûl’den murat Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra gelecek olan bir Resûl, yani O’ndan sonraki asla bir peygamber değil, sadece bir Resûl.

En'âm Suresinin 89. âyet-i kerimesi:

6/EN'ÂM-89: Ulâikellezîne âteynâhumul kitâbe vel hukme ven nubuvveh(nubuvvete), fe in yekfur bihâ hâulâi fe kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirîn(kâfirîne).
İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek bir kavmi ona vekil ederdik.


ulâikellezîne âteynâhumul kitâbe vel hukme: Kendilerine kitap ve hüküm verdiğimiz, hükmetme gücü verdiğimiz, hükmetme görevi verdiğimiz kişilerdir.
ven nubuvveh (nubuvvete): Ve nübüvvet, peygamberlik verdiğimiz kişilerdir.

Söyleyelim bir defa daha: “Kitap, hükmetme, peygamberlik.”

Bütün nebîler kendilerine şeriat kitabı verilen, bu şeriat kitabıyla hükmetme yetkisi verilen peygamberlerdir. Peygamber olanlar sadece onlardır. Bu peygamberlerin hepsi aynı zamanda resûldürler, fakat peygamber olmayan resûller de var: onlar, velî resûller.

Hangi devirde, hangi kavimden bir peygamber Allahû Tealâ beas etmişse, o kavmin içinde bir peygamber oluşturmuşsa; diğer kavimlerde resûller vardır muhakkak, o kavmin resûlü. Onların hiçbirisi peygamber değildir. Her kavimde, her devirde, onların dilleriyle konuşan, onlara Allah’ın âyetlerini anlatan, Allah’a ulaşmayı dilemenin farz olduğunu anlatan Allah’ın Resûlleri.  

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, burada da Allahû Tealâ açık bir şekilde nübüvvet verildiğini, hükmetme yetkisi verildiğini ve kitap, şeriat kitabı verildiğini söylüyor.

fe in yekfur bihâ hâulâi fe kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirîn (kâfirîne): Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek bir kavmi ona vekil ederdik.

"Yani eğer bir kavim peygamberlerini inkâr ederse, onu inkâr ederse artık, onu inkâr etmeyecek bir kavmi ona vekil ederdik.” diyor Allahû Tealâ.

Sual: “Âli İmrân 79, 81 ve En’âm 89'a göre nebîler kendilerine kitap verilen peygamberlerdir diyebilir miyiz?”

Evet, diyebiliriz.

Hiçbir zaman bir nebî kendisine kitap verilsin de, kendisine kitap ve hikmet verilen ve yani o kitapla hükmetmesi emredilen bir nebî, hiçbir zaman, hiç kimseye “Bana kul olun. Allah’a kul olmayın, bana kul olun.” demez.

Öyleyse üç tane âyetin üçü de peygamberlerden bahsediyor ve nebîlerden bahsediyor. Nebîlerin kendilerine kitap verilen peygamberler olduğu kesinlik kazanıyor.  

Benzer konular