İncil ve Tevrat’ın asıl tercümelerinin gizlendiğine inanıyoruz. Gerçeğini saklayıp, nefslerini ön planda tutarak bu kitapları yahudi ve hıristiyan kardeşlerimize aktardıklarını biliyoruz. Bu kitapların asıllarında hidayeti doğru şekilde anlatıldığına inanıyoruz ve aslını bilselerdi, hepsi Müslüman olurdu diyoruz.

Anasayfa » Ana Sayfa » Kur’ân-ı Kerim'deki Temel Emirler » İncil ve Tevrat’ın asıl tercümelerinin gizlendiğine inanıyoruz. Gerçeğini saklayıp, nefslerini ön planda tutarak bu kitapları yahudi ve hıristiyan kardeşlerimize aktardıklarını biliyoruz. Bu kitapların asıllarında hidayeti doğru şekilde anlatıldığına inanıyoruz ve aslını bilselerdi, hepsi Müslüman olurdu diyoruz.
share on facebook  tweet  share on google  print  

İncil ve Tevrat’ın asıl tercümelerinin gizlendiğine inanıyoruz. Gerçeğini saklayıp, nefslerini ön planda tutarak bu kitapları yahudi ve hıristiyan kardeşlerimize aktardıklarını biliyoruz. Bu kitapların asıllarında hidayeti doğru şekilde anlatıldığına inanıyoruz ve aslını bilselerdi, hepsi Müslüman olurdu diyoruz.

Canımızdan kıymetli Muhterem Efendimiz! Hürmetle ve hasretle mübarek gül kokan ellerinizden öperiz inşaallah. Sizi, canımızdan çok ama çoooooook seviyoruz Efendimiz!
 
Biz de sizi çok seviyoruz.
 
Allah razı olsun yavrum.

Biz şimdi İncil ve Tevrat’ın asıl tercümelerinin gizlendiğine inanıyoruz. Gerçeğini saklayıp, nefslerini ön planda tutarak bu kitapları yahudi ve hıristiyan kardeşlerimize aktardıklarını biliyoruz. Bu kitapların, hıristiyan kardeşlerimize aktarıldıklarını biliyoruz. Bu kitaplarımızın da asıllarında, hidayeti doğru şekilde anlatıldığına inanıyoruz ve aslını bilselerdi, hepsi Müslüman olurdu diyoruz.

Elbette hidayet; insan ruhunun Allah'a ulaşması, fizik vücudun teslimi, nefsin teslimi, iradenin teslimi anlatılıyor. İncil’de de Tevrat’ta da hepsi var sevgili kardeşlerim. İnsanların arasına nifak sokan, gene insanlar. Dînlerini unutan, başka dîn zanneden, diğer dînleri, diğer dîn olduğunu zannettiği şeyleri, başka dîn zanneden, onları düşman kabul eden ve onlara saldıranlar, sadece Allah'ın hakikatlerini bilmeyen zavallılardır. Ama aslını bilselerdi, hepsi Müslüman olurdu diyoruz.

Onlar da Müslüman’dı, bundan asırlarca evvel. Yani Hz. Musa ve O’na tâbî olanlar, Müslüman’dı. Hz. İbrâhîm ve O’na tâbî olanlar, Müslüman’dı. Hz. İsa ve O’na tâbî olanlar, Müslüman’dı. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve O’na tâbî olanlar, hepsi Müslüman’dı. Bütün dînlerden evvel, yani yahudilerin dîninden, hıristiyanların dîninden, Müslüman’ların dîninden (öyle olduğunu isim olarak vermek mecburiyetindeyiz) daha evvel, Hz. İbrâhîm’in hanif dîni vardı, söyledik.

Hanif dîninin;
 
1. özelliği: Vahdet; tek Allah var.
2. özelliği: Tevhittir. Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir toplumdur.
3. özelliği: Teslimdir. Ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah'a teslimi; 4 tane teslim.

E Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in dîninden farkı var mı? Yok, sevgili kardeşlerim! Tek bir dîn! Tek bir dîn; Hz. İbrâhîm’in hanif dîni. Halk olarak Kur'ân-ı Kerim’deki Türkçesi, nefs tezkiyesi yapılmadan, kendi nefslerine göre anlatılan ve şuan Türkiye’deki 22 mealcinin de doğru anlatmadığını anlıyoruz.

Evet, Kur'ân’da Allah'ın söylediklerini değiştirerek Türkçeleştirmişler sevgili kardeşlerim. Bu bir faciadır. Ama o kitabı, bizi dinleyenlerin mutlaka alıp okunmasını isteriz. Kaldı ki zaten bilgisayarda var. Kim, orada değiştirilerek insanların cehenneme gitmesine sebebiyet olan Kur'ân-ı Kerim âyetleri bölümüne bakarsa, orada görecek. İbretle herkesin okumasını isteriz ki; doğruları anlayabilsinler. Yolun doğrusunu tespit edebilsinler.

“Peygamber Efendimiz (S.A.V) veda hutbesinde: “Ey insanlar! Ölmeden evvel emanetlerinizi ulaştırın.” derken, nefsimizin ve ruhumuzun tesliminden bahsediyor diyebilir miyiz?”

Elbette! “Ölmeden evvel ölünüz.” diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V). Ölmeden evvel ölünüz! Yani öldüğümüz zaman ne oluyor? Ruhumuz vücudumuzu terk ediyor, Allah'a kavuşuyor. Ölmeden evvel ruhunuzu vücudunuzdan ayırarak Allah'a doğru yola çıkartın. Yani: “Tâbî olun!” diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V). Ve tâbiiyetle beraber ruh Allah'a doğru yola çıkıyor. O kadar mı? Hayır. Kişi zikir yapacak, ruhunu 7 tane gök katını aşırtarak, Allah'ın Zat’ına ulaştıracak. Bütün sahâbe bunu gerçekleştirdi, biliyorsunuz.

“Ve bu teslimleri yapmamış kişinin, Kur'ân-ı Kerim’i doğru anlatamayacağını ve yine veda hutbesinde: “Aranızdaki en hayırlı kul, Kur'ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.” dediğine göre, Arapçasından değil de teslimlerini yapan mürşidin anlatımından bahsetmiyor mu?”

“Aranızda en hayırlınız, Kur'ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.” diyor Allahû Tealâ. Şuan da bu konudaki en hayırlı kişi, Kur'ân’ı tekrar yaşatacak olan kişidir. Öyleyse “Kur'ân’ı öğrenen ve öğretendir.” deyince, insanlar Kur'ân-ı Kerim’in okunmasını öğrenen ve öğreten anlamışlar, bu konuda yarış ediyorlar. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V) onu söylemiyor. “Kur'ân’ın lafzını ve ruhunu öğrenen ve öğrendiklerini başkalarına öğreten, en hayırlınız.” diyor. Bir başka hadîsinde de: “Aranızda en hayırlınız, benden sonra geleceklerin arasında en hayırlınız, Kur'ân öğrenen ve öğretecek olan Mehdi (A.S)’dır.” diyor.

Sevgili kardeşlerim! Biz Kur'ân’ı, Allah'tan öğrendik. Hiç kimse bilmiyor ki; Kur'ân-ı Kerim’in bu 7 safhasını, 4 teslimini bize öğretebilsin! Biz insanlara öğretmekle vazifeliyiz ve hamdolsun binlerce kardeşimize öğretmeyi nasip kıldı Allahû Tealâ. Her biri bir meşaledir. Onlarla konuşanlar, Kur'ân’nın derinliklerine girdiklerinde, kardeşlerimizin dîn konusunda hangi seviyede olduklarını görürler. O zaman onlara karşı sevgi besleyeceklerdir. Daha sonra da belki hayranlık!

Benzer konular