Sahâbe zamanında yaşanan dîn ile bugünkü dîn arasında fark var mıdır?

Anasayfa » Ana Sayfa » İslâm » Sahâbe zamanında yaşanan dîn ile bugünkü dîn arasında fark var mıdır?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Sahâbe zamanında yaşanan dîn ile bugünkü dîn arasında fark var mıdır?

Sahâbe zamanında yaşanan dîn ile bugünkü devirde yaşanan dîn arasında farklılığı değerlendirebilmek için evvelâ düşünmek lâzım. İnsanlar ne yapıyorlar? Sevgili kardeşlerim! Sahâbe zamanında yaşayan insanlar ruhlarını da fizik bedenlerini de nefslerini de iradelerini de Allah’a teslim edenlerdir. Zamanımızın manevî hayatına göz attığımız zaman, bunu incelediğimiz zaman aynı şeyleri görmek mümkün olmuyor. Sadece tasavvufu yaşayanlar, o devrin insanlarının yaşadıklarını yaşayabilirler. Dîn, aslında bir bütündür. Ama o bütünün bir parçasını yerine getiren de cehennemden kurtarabilir mi kendisini? Evet. Daha kişi Allah’a ulaşmayı dilediği andan itibaren cehennemden kurtulmuştur. Sonra ruhunu teslim edecektir. Sonra fizik bedenini teslim edecektir. Sonra nefsini teslim edecektir. Sonra iradesini teslim edecektir. Her biri onu daha üstün, daha üstün, daha üstün, daha üstün cennetlere ulaştıracaktır.

Sevgili kardeşlerim! Hepimiz bu dünyada Allahû Tealâ’nın verdiği ömür kadar bir ömrü yaşamakla vazifelendirildik. Bu yaşam aslında çok açılı bir yaşamdır. İşte şu anda İslâm’ı yaşadıklarını düşünen insanların standartlarına bakıyoruz. Çok farklı olaylarla karşı karşıyayız. İnsanların bir kısmı diyor ki: “İslâm, İslâm’ın 5 şartından ibarettir; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek.” “Peki İslâm bu kadar mı?” diyoruz “5 tane mi şartı var?” “Evet.” diyorlar “İslâm’ın şartı 5’tir.”

Sevgili kardeşlerim! Gerçekten namaz kılmak da farzdır, oruç tutmak da zekât vermek de hacca gitmek de kelime-i şahadet getirmek de. Ama Allah’a ruhu ulaştırmayı dilemek de farzdır. Sonra fizik bedeni Allah’a teslim etmek de farzdır. Sonra nefsi Allah’a teslim etmek de farzdır. Sonra iradeyi Allah’a teslim etmek de farzdır. Öyleyse bu kadar basit değilmiş demek ki sevgili kardeşlerim.

Dînimiz İslâm dîni yani Allah’a teslim dîni. İslâm, teslim olan demek. Hepimiz ruhumuzu, fizik bedenimizi, nefsimizi ve irademizi Allah’a teslim etmekle vazifeli kılınmışız. “Bunların hepsini yapmazsak cehenneme mi gideriz?” Yok. Cennete girmekle onların sıralamasını gerçekleştirmek, aynı şey değil sevgili kardeşlerim.

Hiç kimse Allah’a ulaşmayı dilemeden Allah’ın cennetine giremez.
Mürşidine tâbî olmadıkça 2. kat cennete giremez.
Ruhunu Allah’a ulaştırmadıkça 3. kat cennete giremez.
Fizik vücudunu Allah’a teslim etmedikçe 4. kat cennete giremez.
Nefsini Allah’a teslim etmedikçe 5. kat cennete giremez.
Muhlis olmadıkça 6. kat cennete giremez.
İradesini Allah’a teslim etmedikçe 7. kat cennete giremez.

Öyleyse bütün insanlar için sevgili kardeşlerimiz, farklı dizaynlar söz konusu. Kim nereye kadar ilerlemek istiyorsa kapılar ardına kadar açık.

Dünya adı verilen bu gezegende Allah’a en yakın insanlar kimlerdir? Ruhlarını da fizik bedenlerini de nefslerini de iradelerini de Allah’a teslim edenlerdir. Herkes için kapılar açık mı? Ardına kadar açık sevgili kardeşlerim. Kim Allah’a teslim olmayı diliyorsa mutlaka Allah onu teslim alır. Ama hiç kimse bedavadan bu hedefe ulaşamaz. Allah’a ulaşmayı dilemek bir vecibedir. Ruhunuzu Allah’a ulaştırabilmeniz için mutlaka mürşidinizi Allah’tan sormak mecburiyetindesiniz. Ve Allah’tan sorduğunuz mürşidinizi hacet namazını kılıp Allah’tan sorduğunuzda görene kadar bir gayretin içinde olmalısınız. Yani hacet namazını her kılışınızdan sonra görmeye çalışın. Allahû Tealâ bir gün size mutlaka gösterecektir.
 
Sevgili kardeşlerim! Bütün insanlar için Allahû Tealâ acaba ne yapıyor? İnsanları hangi hedefe yöneltmek istiyor? Dînimizin adı belli; teslim dîni. İslâm, teslim olan demek.
 
* Ruhumuzu Allah’a teslim edeceğiz; 1.
* Fizik bedenimizi Allah’a teslim edeceğiz; 2.
* Nefsimizi teslim edeceğiz; 3.
* İrademizi teslim edeceğiz; 4.

İşte ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi. Safha 7 tane, ama teslim 4 tane. Allah’a ulaşmayı dilemek, mürşide tâbiiyet ve teslimler, bunların ayrı cepheleri.

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ’nın istediği şey, bütün insanlar için açık ve kesin. Allah ne istiyor? Allah herkesin mutlu olmasını istiyor. Dîn buna göre değerlendirilmiş. Yani? Yani ruhunu teslim eden bir kişinin yaşayacağı hayatla fizik bedenini de Allah’a teslim eden bir kişinin yaşayacağı hayat aynı olamaz. İkincisi birincisinden çok daha mutlu olacaktır. Ya nefsini de Allah’a teslim ederse? O, ikisinden de çok daha fazla mutlu olacaktır. Çünkü nefsini teslim eden bir kişi artık daimî zikrin sahibidir. Yani bir başka ifade kullanalım. Nefsinin kalbinde hiç afet kalmayacaktır. Öyleyse o, dünyadaki en mutlu insanlardan birisi olacaktır sevgili kardeşlerim.

Bütün insanlar için Allahû Tealâ bütün kapıları açmış. İstiyor ki insanlar alabildiğine geniş bir statü içinde rahat yaşasınlar. Ama Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmeye çalışsınlar. Ve mutlu olsunlar, mutlu olsunlar, mutlu olsunlar. İşte bütün insanlar için Allahû Tealâ bunu emrediyor; insanların mutlu olması.

Sevgili kardeşlerim! Sizlerle bugün bir arada olmak, Allah’ın bütün güzelliklerini birlikte yaşamak ve hep Allah’tan bahsetmek; Allah’ın bugün bizlere verdiği bir ni’mettir; hep Allah’tan bahsetmek…

Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ bütün insanların bir hedefe mutlaka varmasını ister. Eskiler böyle olan insanlara ermiş derlerdi. Ermiş. Nereye ermiş? Allah’a ermiş. Nesi ermiş? Ruhu ermiş.

* Önce ruhun teslimi; 1.
* Sonra fizik bedenin Allah’a teslimi; 2.
* Sonra nefsin Allah’a teslimi; 3.
* Ve en sonra iradenin Allah’a teslimi; 4.

Demek ki teslimlerin sonunda iradenin de Allah’a teslimi var. Kimdir bu insanlar? İradelerini de Allah’a teslim edenler? Onlar Allah’a ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edip tamamen Allah’ın emriyle hareketlerini bir ömür boyu devam ettirecek olanlar.

Sevgili kardeşlerimiz! Allahû Tealâ hepinizin sonsuz mutluluklara ulaşmasını istiyor. Hepiniz için söz konusu olan şey, Allah’ın emirlerini yerine getirmektir. O, sizi çok seviyor. Ve sevdiği için de sizlerin, hepinizin mutlaka Allah’ın cennetine girmenizi ister. Zaten burada olduğunuza göre, bizden birileri olduğunuza göre kendinize düşeni büyük ölçüde yerine getirmiş durumdasınız. Öyleyse sevgili kardeşlerimiz! Suallerinize cevap vermek üzere biz birinci konuyu burada tamamlıyoruz inşaallah.
 
Allah hepinizden razı olsun.

Benzer konular