Zuhruf 36'daki kişilerin, Bakara 257. âyet-i kerimesine göre şeytanın nurdan zulmete götürdüğü kişilerdir diyebilir miyiz?

Anasayfa » Ana Sayfa » Şeytan » Zuhruf 36'daki kişilerin, Bakara 257. âyet-i kerimesine göre şeytanın nurdan zulmete götürdüğü kişilerdir diyebilir miyiz?
share on facebook  tweet  share on google  print  

Zuhruf 36'daki kişilerin, Bakara 257. âyet-i kerimesine göre şeytanın nurdan zulmete götürdüğü kişilerdir diyebilir miyiz?

Yüce Rabbimiz Zuhruf 36'da ve 37'de şöyle buyuruyor:

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.


"Ve kim, Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse şeytanı musallat ederiz. Böylece o (şeytan)onun yakın arkadaşı olur."

Ne diyordu Allahû Tealâ? Kimdir tagutun (şeytanın) kulu olanlar? Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Şeytanın kulu şeytanın musallat olduğu kişi. “Ve yakın arkadaşı olur.” diyor Allahû Tealâ, "karîn: Onun yakını olur.” diyor.

Nur 21'de Allahû Tealâ:

24/NÛR-21: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).


"Sakın şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa onlar münker ve fuhuşla emrolunurlar diyordu. İşte yakın arkadaş olunca münker ve fuhuşla emrolunmak söz konusu.  

Zuhruf 37:

43/ZUHRÛF-37: Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka (Allah’ın) yolundan men ederler (alıkoyarlar). Ve onlar kendilerinin hidayette olduğunu sanırlar.


ve innehehum le yasuddûnehum anis sebîli: Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka Allah’ın yolundan men ederler (alıkoyarlar)
yasuddûnehum anis sebîli: Sebilden alıkoyarlar.

Nisâ 167, 168'de Allahû Tealâ ne diyordu:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.


"innellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi"

Burada da “yasuddûnehum” gene engel olmak. Bu başa gelen “e” “men ederler yoldan”. Yani Nisa Suresinin 167. âyet-i kerimesiyle bundaki ifade aynı. Allah’ın yolundan men etmek.

“ve yahsebûne ennehum muhtedûn (muhtedûne): Şeytan onları mutlaka Allah’ın yolundan men eder ama onlar kendilerinin hidayette olduklarını zannederler."  

Ve Mucadele 19'da diyor ki Allahû Tealâ:

58/MUCÂDELE-19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).
Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah’ın zikrini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?


istahveze aleyhimuş şeytânu: Şeytan onları bağladı.
fe ensâhum zikrallâh (zikrallâhi): Ve zikri unutturdu.

nisyan: Unutma
ensâhum: Onlara unutturdu.

Allah'ın zikrini unutturdu. Zikrin unutulması söz konusu.

ulâike ızbuş şeytân (şeytâni): Onlar şeytanın dostlarıdırlar. Şeytanın taraftarlarıdırlar.
e lâ inne hızbeş şeytâni humul hâsirûn(hâsirûne): Muhakkak ki şeytanın taraftarları hüsrandadırla.

Bakara 257. âyet-i kerimesine göre şeytanın nurdan zulmete götürdüğü kişilerdir diyebilir miyiz?

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


Öyleyse bunlar şeytanın (tagutun), tagutun bir kısmıda şeytandır (şeytan şeytanlar) nurdan zulmete götürdüğü  kişilerdir diyebilir miyiz?

Evet tagutun nurdan zulmete götürdüğü kişilerdir.

Benzer konular