Çalışmış olduğum nur cemaatine bağlı ve Fettullah Gülen’in talebesi olan bazı kişiler Saidi Nursi Hazretleri’nin Allah'a ulaşmayı dilemek diye bir kavramın hiç yer almadığını söyleyerek böyle bir şeyin varlığına inanmadıklarını belirttiler. Onlara ve aynı

Saidi Nursi Hazretleri’nin bir takım kitaplarının bir başka grupta mevcut olduğunu ama Fettullah Gülen grubunda mevcut olmadığını diğer grup bize bildirdiler ve onlar da tam aksini söylüyorlar. “Saidi Nursi Hazretleri’nin kitaplarında bu husus yer almıştır.” diyorlar. Beklide hatıramızda kalan başka bir konu ama onlara söylemeniz lâzım gelen şey sevgili kardeşlerim, asıl olan Kur'ân’dır. Yani eğer Allahû Tealâ Kur'ân’da Allah'a ulaşmayı dilemezsen dalâlettesin diyorsa, küfürdesin diyorsa, gideceğin yer cehennemdir diyorsa böyle bir durumda Allahû Tealâ’nın söylediklerini ardarda dizdiğiniz zaman korkunç bir tablo çıkıyor. Kişi dalâlette, kişi tagutun kulu, şeytanın kulu, Allah'ın kulu değil, kişi tagutun dostu, Allah'ın dostu değil Allah'ın dostluğunu Allah'a ulaşmayı dilemeyen hiç kimse kazanamaz.

O kadar delili gönderdiğimiz nur camiasından olan Diyanet İşleri Teşkilatı’ndan birçok insan var. Nur camiasından olan bu kardeşlerimiz o ihtarları gönderdiğimiz bu konun ehli olan kişilere gitsinler ihtarlar karşısında onların ne söylediklerine baksınlar. Birinci ihtar sadece bundan bahsediyor. Aralarında Kur'ân’dan anlayan birileri varsa onlar birinci ihtarı mutlaka okumalıdırlar. Okuduktan sonra fikirlerini söylesinler. Aralarında söz sahibi olanlar kimlerse onlarla da bizim arkadaşlarımız gelip konuşurlar. Ve Kur'ân Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişinin dalâlette olduğunu, küfürde olduğunu, gideceği yerin cehennem olduğunu, o kişinin tagutun kulu olduğunu yani şeytanın kulu olduğunu ve şeytanın dostu olduğunu söylüyor. Hüsranda olduğunu söylüyor.

Bütün bunlar sevgili kardeşlerim, acaba bu nur camiasına bu sevgili kardeşlerimize hiçbir şey ifade etmiyor mu? Biz Kur'ân’dan bahsediyoruz. O kardeşlerimizse Saidi Nursi Hazretleri’nin kitaplarından bahsediyorlar. Nasıl oluyor da bu kardeşlerimiz Kur'ân’ı hiçe sayar gibi bir tavır alabiliyorlar? Buna bizim aklımız ermiyor. Aslında birazda inanamıyoruz, gerçekten böyle mi diye tereddütümüz var. Bu kardeşlerimiz gerçekten böyle söylüyorlar mı? Aralarında çok iyi Arapça bilenler var, öğretim üyeleri var. Onlarla gidip bu kardeşlerimiz konuşmalılar. “Bu âyetlerin bunları ifade ettiğini söylüyorlar. Bizse aksini iddia ediyoruz. Saidi Nursi’nin kitaplarında böyle bir şeye hiç rastlamadık. Bunları reddediyoruz.” desinler. Bakalım oradan ne cevap alacaklar.

Sevgili kardeşlerim, şu ana kadar hiç kimse o gönderdiğimiz ihtarlara itiraz etmek cesaretini gösteremedi. Çünkü bu Kur'ân’a karşı çıkmak olurdu. Buna da kolay kolay cesaret edilemez.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha sizlerle birlikte olduk. Ve bir defa daha sualler ve cevaplar faslında sizlerin sorduğu suallerin cevaplarını vermeyi Allahû Tealâ bize nasip ettiği için O’na sonsuz hamd ve şükr olsun.

Sevgili kardeşlerim, can dostları, gönül dostlarım, Allah'ın âyetlerine karşı insanlar sizin karşınıza çıkarsa onlara deyin ki: “Siz şu ana Kur'ân’a karşı çıkıyorsunuz. Bu Allah'a karşı çıkmaktır.” Saidi Nursi Hazretleri’nin kitaplarında herşeyin bulunması gerekir mi gerekmez mi bu bize ait bir konu değildir. Ama Kur'ân herşeyi ihata eder. Eğer Kur'ân’la Saidi Nursi Hazretleri’nin kitapları arasında bir çelişme varsa Saidi Nursi Hazretleri bir konuyu Kur'ân’dan farklı yazmışsa o tecviz edilemez. Kur'ân asıldır.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşallah burada tamamlamak istiyoruz.

Allah hepinizden razı olsun.